Tam gelişmişliğin sağlanması için cehaletin giderilmesi, yatırım yapılması, bilimsel atılımlar içinde olunması, zihni ihtilallerin geçirilmesi gerekir, ancak bütün bunların toplumsal mücadele bilinci olmadığı takdirde karşılığı da gelmeyecektir.  Yani elde edilecek olan kazanımın mutlaka bedeli olacaktır. Türk toplumu da son yıllarda bu bedeli ödeme sürecini yaşıyor. Yıllar geçtiğinde ya Türk toplumunun cesareti ve bilinci anlatılacak, ya da köleliğe ram olmuş hali…

Bu düşünceler içerisinde CHP’nin düzenlediği “Adalet” mitingine katıldık. Miting alanının doluluğuna ve alana giremeyenlerin geri dönüşüne şahit olduk.

Parti bayraklarının bulunmaması bile başlı başına halkın her kesimine adalet arayışına destek olma çağrısı yapıyordu. Alana ortalama vatandaştan, diğer sol parti yandaşlarından, MHP tabanından hatta AKP tabanından katılımlar olduğunu gözlemledik. Ancak bu katılımların daha yüksek oranda sağlanması da mümkündü.

Biz şahsen alana ne kadar insanın sığdığından çok alana giren insanların profilleri ve beden dilleri ile ilgileniyoruz. Bireylerin tutum ve tavırları neyi hangi inanç düzeyi ile istediklerini yansıtıyor.

Alana gelen kitleyi gözlemlediğimizde CHP’nin kendi tabanını iyi mobilize ettiği ve bu tabana birmiktar eklemlenmeleri sağlayabildiği anlaşılıyor.

Türkiye’nin içine yuvarlandığı dikta eşiğine karşı tepkinin CHP ve MHP tabanlarının büyük çoğunluğunun karşı duruşu ile aşılacağı artık gün gibi ortadadır. Toplumsal kucaklaşma ve barış ortamının sağlanması için bütün toplum kesimlerinin birbirlerine tahammül göstermesi gerekecektir. Ancak şu bir gerçek ki; CHP-MHP tabanının buluşmadığı hiçbir çözüm sultaya karşı gerekli duruşu sağlayamaz. Toplumun bütün kesimleri, özellikle Kürt nitelemesi ile anılan insanlarımıza da ulaşmamız ve her yerde beraber hareket etmemiz gerekecektir. Sadece terör ile adı çıkan kişiler hariç. Terör ile anılanlarla göz önünde birlikte olma hatasını çözüm sürecinde AKP yaptı ve biz elbirliği ile bunun hatalarını haykırdık. Bu gerçek ortadayken CHP yönetiminin bölücü terör vukuatı olanlar ile yan yana gelmeme konusunda daha dikkatli olması gerekecektir.  Bu takdirde, yıllar sonra bu kadar topluma ulaşan CHP daha fazla toplumsal destek alacaktır. Ayrıca, bu destek doğu bölgelerimizden gelen desteğinde artmasını sağlayacaktır. İnsanımız, üzerinde leke olanlara değil, temiz bir alternatif oluşturacak bir yapıya her zaman daha kolay yönelebilir.

Buna rağmen örneğin; HDP’lilerin destek verdiği bir eyleme destek vermeyeceğini beyan edenler için ancak üzülebiliriz. Çünkü teması “Adalet” olan yürüyüş ve mitinge bu temaya destek vermek için katılan başkalarının destek verdiği yere destek vermeyeceğini söylemek sadece düşünmekten ve sorumluluk üstlenmekten kaçmak anlamına gelecektir. Bu şekilde düşünen demeyeceğiz, çünkü bu bir düşünme çeşidi değildir. Bu şekilde davranan kişi veya kişilere sormak istiyoruz; muhitinizde ahlaksız bir olay yaşansa, muhtemelen herkes bu ahlaksız olayın karşısında konumlanacaktır. Sevmediğiniz hatta HDP yandaşı bir komşunuzda bu ahlaksızlığa karşı konumlansa siz “ben onunla birlikte olmam” deyip örneğin bir ırz düşmanına tepki göstermekten vaz mı geçeceksiniz?

Mitinge gelenlerin sosyal yapı içerisinde ki dağılımlarını gözlemlediğimizde büyük bir orta ve orta üstü kuşak ağırlığı göze çarpıyordu. Bu yaştaki insanların kendileri için değil gelecek nesiller için orada olduklarını düşünmek zor olmasa gerek. Bu yaşlarda ki insanların toplumun geri kalanı üzerinde ki saygınlığı ve etkisini de düşünmemiz gerekecektir.

Bardağın boş tarafına gelelim. Miting alanında elbette gençler ve emekçiler vardı. Ancak bizim gözlemlerimize göre bu eylemin ulaşacağı kitle açısından birkaç önemli eksik var. Bunlardan biri daha çok genç nüfusun bu direnişe ve haykırışa katılması gerekiyordu.

Bir diğer eksik ise,  son yıllarda AKP öncülüğünde geliştirilen ve “yarı kölelik” anlamına gelen taşeron işçilerin, boğazı tokluğuna çalışanların bu meydandan uzak durmalarıydı. Bundan sonra ki çalışmalarda bu toplum kesimleri de direnişin içine katmak gerekecektir. İnsanların iş-güç korkusu yaşadıklarını herkes biliyor. Ancak Gandhi’yi Gandhi yapan İngilizlerin çalıştırdığı Hintlilere ihtiyacı olduğunu ve onları harcayamayacağını bilmesi, toplumu da buna inandırmasıydı. Bu alanda daha gidilecek yolumuz var.

Biz şahsen, bu eylemin AKP’nin söylem ve tavırlarında önemli değişiklik yapacağını düşünmüyoruz. Ancak bu eylemin en büyük katkısı korku iklimini dağıtmasıdır. Bu bile büyük kazanım.

Toplumu oluşturan bireyler içinden geçtikleri süreci içlerinde biriktirirler, toplumsal talepler suyun yolu bulması gibi ilk buldukları ortamda günyüzüne çıkar. Maltepe işte bu açıdan adaletsizliğe karşı bir karşı duruş ve direnişin gün yüzüne çıktığı meydandır. Bu meydanın kıymetini bilelim.

Bu saatten sonra CHP’ye ve “Yeni Oluşum”a düşecek olan en büyük görev bu direnişin vites kullanarak sürdürülmesi olacaktır. Eğer burada nokta konursa, işte o zaman tam anlamı ile karşı tarafa çalışılmış ve ancak gaz alınma ameliyesi gerçekleştirilmiş, en çok Sayın KILIÇDAROĞLU’nun liderliği kuvvetlendirilmiş olacaktır. Ancak toplumumuzun ve Kemal bey’in ihtiyacı bu değildir.

Bundan sonra “demokrasi”, “bedensel sömürüye karşı duruş”, “toplumsal barış”, “yaşam tarzı”, “gençlik sorunları ve istekleri”, “kadının sosyal siyasal konumu” gibi temalar değiştirilerek eylemlerin devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Türk toplumuna kolay gelsin…