Sinan Aygün vakasında hukuku karıştıran Av. M.Ali Alan; dün bağlandığı CNN ekranında: “ Ben iki tarafın da avukatıyım ne var bunda” dedi.

Ben hukukçu değilim, bu yazıyı emekli hâkim K. Yılmaz beyin, sosyal medya yazılarından esinlenerek yazıyorum.

Oysa meslek kuralları çok açık, menfaat çatışması olan hallerde avukat ya vekâleti almamak almışsa da bir taraftan çekilmek zorundadır.

Avukatlık Yasası madde 34: “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.

Avukatlık Kanunu madde 38-b: “Avukat aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa teklifi reddetmek zorunluğundadır. Bu zorunluluk, avukatların ortaklarını ve yanlarında çalıştırdıkları avukatları da kapsar.”

Meslek Kuralları madde 3: “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”

Meslek Kuralları madde 4: “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır. Avukat, özel yaşantısında da buna özenmekle yükümlüdür.”

Meslek Kuralları madde 36: “Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat, yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz.”

Bu kadar açık kuralları o kıdemde bir avukat bilmiyor olamaz. Ayrıca avukatın iş sahibine bilgi verme yükümlülüğü de vardır. İstinaf kararını 4 ay süreyle gizlemesi, belediyeye bildirmemesi görevi ihmaldir. İşin arka planı ve tezgâh boyutu nazara alınınca bu, bir görevi kötüye kullanma değil midir?

Bu konular Sn. M. Yavaş ve ekibince soruşturulmakta olup en kısa sürede yargı önüne çıkarılması için çalışılmaktadır, hatta bir kısmı intikal ettirildi bile.

Sinan AYGÜN, kâr ve çıkar hırsla hareket ederek aslında bir sürü pisliğin açığa çıkmasına, lağımın patlamasına vesile olmuştur. Bir vatandaş olarak kendisine teşekkür etmek gerekiyor.

Benden 25 milyon rüşvet istediler” iddiasını da katıldığı TV programında, “Hayır öyle bir şey yok. Benden rüşvet istemediler” diyerek kendi kendini tekzip ederek de doğruyu söylemiştir.

İşin özü ve özeti kanımca şu, M. Gökçek döneminde, özgül ağırlıklı abinin, “Parsel parsel sattılar. “iddiasının bir gereği olarak çıkar ilişkileri tezgâhlanmış, Ankara’nın pek çok arsası menfaat karşılığı olarak birilerine çıkar amaçlı verilmiştir.

İşin altında M. Gökçek’in neden alındığının gerekçesi vardır. Yolsuzluk-usulsüzlük gerekçesiyle alındı ise neden yargıya sevk edilmemiş?

Gönül isterdi ki, yönetenler şaibesiz olsun. Kirli işlerle itham edilmesinler. Onun için denetim ve şeffaflık şarttır.

Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler!