Doğu ve Güneydoğu illeriyle, buralardan ülkenin her tarafına herhangi bir sebeple göç edip yerleşen SALLAPATİ YÜZER-GEZER OYLARA bir kez daha göz kırpılmıştır.

Yetmişli ve seksenli yıllarda her eylemlerini destekledikleri ve hatta onlara hedef bile gösterip; ellerini ÜLKÜCÜ KANINA BULAMAKTA BEİS GÖRMEYEREK, hâmiliğini yaptıkları bölücü sol terör örgütlerine bir mesaj daha verilmiştir.

Seçim barajını aşması mümkün görünmeyen bol eş başkanlı partinin kaybedeceği oylar, biraz da o dönemleri hatırlatan bir üslupla aparmaya mı çalışılmaktadır?

Sanki PKK, kürt kardeşlerimizin tasvip ettiği bir oluşum imiş gibi, sanki bölge halkı terörden bunalmamış ve teröristi desteklermiş gibi, devletin onlarla giriştiği amansız mücadelede kullanılan araçlar ve itlaf edilen teröristleri masum gösterme gayretkeşliği gündeme giriverdi.

“SİHA”ların vurduğu teröristlerle alakalı olarak yapılan tepki çıkışıyla; CHP’nin “halkı hiç tanımama, değerleriyle sürekli ters düşme ve herkes benim gibi düşünmek mecburiyetindedir” MARAZININ yeniden tespiti bağlamında ibretlik bir vesika olarak tarihe geçecektir.

Türk Millet’nin, teröre karşı mücadele konusunda her türlü fedakârlığa gönüllü olduğu bilinmez bir hal değildir. Üstelik bir an önce sonuç alınması için de, sabrının tükendiğine dair bütün emareleri şehit cenazelerinde görmek mümkündür.

Hatta insanları kökenine göre bir kalıba yerleştirme kanaati tehlikeli boyutta taban bulmaya başlamışken, “teröristleri masum silahsız siviller” olarak mütalaa ederseniz ebedî muhalefet olarak kalmanız kaçınılmaz olur.

Silahsız sivillerin katledildiği iddiası yeni değildir.

Kaçakçılık sanki yasal eylemlerden sayılmakta imiş gibi; masum kaçakçılar(!) için de aylarca ağıt yakılmış, polisle çatışıp taş atarken meş’um bir kargaşa ortamında öldürülen teröriste ekmek almaya giden çocuk destanları yazılmış ve CHP bilâ kayd-ı şart bu mavalların bestecisi olmakta beis görmemiştir.

Her itirazlarını, her gösterilerini, her mitinglerini savaş ortamına çeviren yıkımlarla tamamlanan ne kadar aykırı grup varsa birinci destek bu marazdan gelmektedir.

Aynı CHP kendi sabık bakanının, “ne yani Adalet Bakanlığına MHP’lileri mi alsaydım?” cümlesini eleştirememiş, insanımızın bütünüyle eşit iş, aş, fırsat ve sosyal haklara sahip olduklarını beyan edememiştir.

Bu maraz, kendi hayatına kast eden teröristin öldürülmüş olmasına dair teşekkür ve takdir ifadelerini bile güya çok önem verdikleri hümanizm perdesinin arkasında bırakmıştır.

Ulusalcılık garabetine sığınıp, milliyetçilik kavramını anlamından uzaklaştırmak da bir başka maraz!

Yerküredeki her milletin her ferdi, önce kendi milletinin milliyetçisi olmayı genetiğinin bir gereği sayarken, yıllar yılı milliyetçiliği; ırkçılık, şovenizm ve daha da ileri giderek faşizmin bir dayanağı addetmişlikleri de vakıadır.

12 eylülden sonra kaybedilen OY SAHALARINI tekrar ele geçirebilmek için eski taktiklere başvurmak, eski marazların nüksetmesidir.

Boşluk doldurmak, ya da boşlukta kaldığı kanısıyla gezen oyları oltalamak için atılan yemlerin maksadı ne kadar saçma ise verimi de o kadar kısır olur.

Terörden zaten bıkıp bunalmış, yurdundan yuvasından “kaçmak” mecburiyetinde kalmış kürt kardeşlerimizin, bu yeniymiş gibi gözüken eski maraza yakalanmasını düşünmek; akim hayallerle avunmaktan ibarettir vesselam!