Masallar

Abone Ol

“Türkiye’yi dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisinin arasına sokma hedefimize hiç olmadığımız kadar yakınız”

Ülkemizin ekonomik büyüklüğü 753 milyar dolar, dünyanın 10 uncu büyüklükteki ekonomisi Kanada’nın ekonomik büyüklüğü 1,7 trilyon dolar.

Karşıdan bakıldığında genç ve aktif nüfusuyla jeopolitik konumuyla ve milli bir devlet millet yapısıyla çok uzak bir ihtimal değil.

Olabilir yani.

Türk toplumunun dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girecek potansiyeli var.

1983 de Turgut Özal Anavatan Partisini kurduğunda ilk ondan duyduk, Türkiye’nin dünya ekonomisinin ilk 10 ununu hedeflediğini.

Tabii o tarihte çok gençtik, bu söylemden müthiş etkilenmiştik birde muhalifleri için “bizim yaptıklarımızı onlar hayal bile edemezler” demişti. Yanında da gelişmiş dünyada sıradan bir iletişim aracı olup ülkemizde neredeyse bir daire fiyatına satılan iletişim aracı telefon alt yapısına “transformasyon” diye kimsenin pek anlamadığı ama çok önemli bir şey olduğunu zannettiği bilimsel teknolojik görünümlü yabancı kelimeyi eklemişti.

Çok önemli ekonomik gelişmeler olacağına tüm toplum inanmıştık.

Türkiye ekonomik büyüklük olarak 1979 yılında dünyanın 17nci büyük ekonomisiydi.

1980li yıllar da devlet olarak ABD’nin tam güdümüne girdiğimiz ve itirazsız ne istiyorsa yaptığımız yıllar olduğu için kredi muslukları açıldı bir bolluk bir para hareketlenmesi yaşandı.

Ekonomik büyüme rakamlarımız göreceli ama devamlı bir yüksek seyir izledi.

Fakat bu bolluk bir üretim yapıp ürettiğimizi satarak elde ettiğimiz yani kendimizin olan bir varlık değildi sadece dışarıdan gelen doların içte bir genişlik sağlamasıydı.

Sonuçta ekonomik büyüklüğümüz bir iki yıl 17ncilikten 16ncılığa kadar yükseldi. Siyasal krizler popülist uygulamalar sonucunda 5 nisan 1994 krizi ile ülkemizde dolar bir günde 4 kat artarak (1 dolar 10 TL’den 40TL’ye çıkmıştı) ekonomiye etkisi ülkemizdeki insanların 1/4 nispetinde fakirleşmesine sebep oldu ve ekonomik büyüklüğümüz dünyada bazen 19 bazen da 20nci sıraya geriledi.

2002’de Ak Parti iktidara geldiğinde ülkemizin ekonomik büyüklüğü dünya sıralamasında 18inci sıradaydı.

20 senedir yazının başlığı olan masalları dinliyoruz, hala dünyada 18inci büyük ekonomisiyiz.

Bir Türk olarak ülkemizin ekonomik refahını tabiî ki istiyoruz.

Fakat bunun yolu “yalan ekonomisi” değil “hukuksuz baskı ekonomisi” de değil “tüketim ekonomisi” hiç değil.

Halkınıza doğruları söylerseniz, bireyler kazançlarının devlet tarafından hukuken korunacağına inanırsa, bireysel ekonomik çalışmalar teşvik edilirse, üretime dayalı bir ekonomik sistem kurulursa, israf, hırsızlık, yolsuzluk, kayırma, adamcılık olmaz, hak haklıya verilirse, devletin kaynakları şeffaf, adil ve yerinde harcanır hesabı da verilirse, devleti yönetenler kişisel hırslarının esiri olmaz ise, ülkeye dışarıdan sermaye getirilmesi, ülkeden dışarıya sermayenin çıkmaması bir milliyetçilik olarak kabul görürse, o zaman masal anlatmanıza gerek yok, kısa bir zamanda ekonomik çizgimizin çok seri bir şekilde yukarı evirildiğini herkes görecektir.

Ama kişinin yaptığı iş aynasıdır.

Toplumumuzda yüksek ekonomi potansiyeli var.

Fakat mevcut yönetenlerimizde yok.

Olsaydı 20 senede en azından emareleri görünürdü.

Onlar kendi ekonomilerini dünyada ilk 5 e getirdiler.

Millete sıra kalmadı.