Batı bizi kavramlarla vuruyor. İstediği kavramı türetip, içini istediği gibi doldurup bize empoze ediyor. Maalesef kendi gündemini oluşturmaktan aciz bizler ise batılıların kotardıkları gündemlerde onların ürettikleri kavramlarla konuşuyor ve düşünüyoruz.

Sonuç ne mi?

İlimde, bilimde, teknikte, sanatta dünya ülkelerinin gerisinde olmak..

Batı kafasıyla düşünen, batı ağzıyla konuşan, batı zihniyetiyle yazan ve batılı kavramlarda zihnini ören bir toplumun bundan başka bir sonuç elde etmesi düşünülebilir mi?

Elbette düşünülemez.

O halde yapmamız gereken şey, hayata, kâinata, dünyaya, ilme, sanata, teknolojiye vs. her alana ait kendi kavramlarımızı inançlarımızın gösterdiği şekilde üretip içini de yine kendimiz doldurmalıyız.

Bugün maalesef bazı yazar, fikir adamı ve düşünürlerimizin kullandığı kavramlar ve bu kavramlara yüklediği anlamlar bizden izler taşımıyor.

Başta da değindiğim gibi bizim en büyük eksikliğimiz kendi ilim, medeniyet, bilim, sanat vs. alanlarda inancımız ışığında kendi terminolojimizi oluşturamamaktır.

Bunu nasıl oluşturabiliriz?

Zikredilen çerçevede ilim, medeniyet, bilim, teknik vs. alanlarda kullandığımız bazı kavramların ne anlama geldiği ve ne şekilde düşünmemiz gerektiği hususunda bazı aforizmalar kaleme aldım. Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.

* Eğer bir ilim ve medeniyet tasavvuruna sahipseniz, hakikat tasavvuruna da, dolayısıyla Yaratıcı, insan, âlem, ilim, fikir, sanat, siyaset, iktisat tasavvuruna da sahipsiniz demektir. Millet olarak bir ilim ve medeniyet anlayışınız yoksa günümüzde olduğu gibi varlığınız bile sorgulanır.

* İslami bir ilim ve medeniyet tasavvuru, her şeye bütüncül bakma imkânları ve melekeleri kazandırır. Bu tasavvura sahip toplumlar, hem kendilerini hem de içinde yaşadıkları dünyayı iyi tanır; korkularla değil umutlarla yaşarlar. O yüzden yalnızca içinde yaşadıkları çağa hapsolmaz; çağrılarının hem başka çağlarla ve çağrılarla buluşmasını sağlar, hem de bütün çağlardan ve çağrılardan devşirdikleri hakikatleri insanlığa armağan etmesini iyi bilirler.

* Müslümanların geri kalması ilme, bilime, teknolojiye karşı çıkışla alakası yok. Bunda batının hızlı ilerlemesi ve Müslümanların bu hızlı ilerlemeye ayak uyduramaması ve değerlerine hakkıyla sahip çıkamaması var.

* İslami tasavvura göre ilim ve bilim bir hakikatin iki yönüdür. Batı anlayışına göre ise ilimlerin kaynağı tabiattır. Bu anlayışta tabiat (Doğa) dedikleri şey tanrılaştırılmıştır. Bundan dolayı Batının bilim ve teknoloji anlayışına bir çeşit putçuluk hâkimdir.

* Kur’an ve Sünnet temelli bir İslam medeniyet tasavvuru şart. Hadiseleri Kur’an ve sünnet perspektifinden değerlendirmek bizi yeni bir medeniyet tasavvuruna götürür. Bugün maalesef insanlığın en büyük problemi kendisini yaratanı unutmasıdır.

* İslam’ın her meselesi makuldür. Bu sebeple İslam’ın bütün meselelerinin aklen izahı mümkündür. Yeter ki selim bir akılla meselelere yaklaşalım.

* Bizim İslam anlayışımızda akılla naklin çatışmasında aklı tercih vardır. Fakat aklın selim akıl, vahiyle nurlanmış akıl olmasını da esas alır.

* Kur’an’la aydınlanmış bir akıl gerçekçiliği elden bırakmaz. Böyle bir akıl sübjektif değerlendirmelerden ziyade objektif sahada kalmamızı sağlar.

* İnsan ancak ilimle mükemmelliği yakalayabilir. Bunun için değişik ve gelişimleri Kur’an ışığında takip etmek her Müslüman’ın üzerine farz kılınmıştır.

* İslami hayat anlayışında akıl, fikir ve kalbimizle iman hakikatlerine girdiğimiz için her alanda delile tabi oluruz. Bu noktayı yakaladığım zaman bütün hükümlerini akla tespit ettiren ve aklı delillere dayanan Kur’an hükmeder.

* İnsanın yükselmesi, mükemmelleşmesi, mahiyetindeki güzelliklerin açığa çıkmasına hizmet eden her şey medeniyettir. Medeniyetin yapıtaşları: Marifet, sanat ve ticarettir.

* İslami Medeniyetin tesisi için maddi yönden ilmin âlemşümul olması, manevi cihetten ise İslam’ın ahlak ve faziletinin hâkim kılınması gerekir.

* Bizim medeniyet tasavvurumuz dayanak noktası Haktır. Hedefi, fazilet ve rızadır. Hayat prensibi yardımlaşma ve dayanışmadır. İnsanlar arasındaki sosyal bağı, dindir. Medeniyet tasavvurumuzun meyvesi ise kötülükleri isteyen nefse set çekmek ve insanı layık olduğu mevkie yükseltmektir.

* Batı medeniyetinin dayanak noktası ise kuvvettir. Kuvvetli olan haklı sayılır. Hedefi, menfaat ve hayattaki tek geçerli ilkesi mücadeledir. Batı medeniyeti bu anlamda yardımlaşma ve dayanışma ruhundan yoksundur. İnsanlar arasındaki sosyal bağı ise milliyettir. Bütün bu batı tasavvurunu meyvesi ise nefsin sonu olmayan istek ve arzularını tatmine çalışmak ve ihtiyacı artırmaktır.

* Batı medeniyeti nefsin sonu olmayan istek ve arzularını tatmine çalışmaktan dolayı meydana gelen kötülükleri güzellik olarak lanse edip insanları ahlaksızlığa ve dalalete sevk etmiştir.

* Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin mucizelerinden bahsedilmekle, Müslümanlar o mucizelerin benzerlerini ilim ve sanat (yâni teknik) yoluyla elde etmeye teşvik edilmiş olmaktadır. Çünkü Resuller, her hususta örnek alınacak uyulacak kimselerdir. Kur’an’ın en parlak ayetleri olan ve peygamberler eliyle gösterilen mucizeler, birer tarihi hikâye değildir. Kur’an mucizeleri zikretmekle ilim ve sanatın gidebileceği son noktayı işaret etmektedir.

* Bir Yaratıcıyı merkeze almadan yapılan bilim ve felsefe insanlığı felakete sürükleyebilir. Buna günümüz batı dünyasının mevcut bilim ve felsefe anlayışı sayesinde geldiği acımasız hayat anlayışı en müşahhas örnektir. Bilim ve felsefe ancak vahyin ışığında geliştirilirse zararsız hale gelebilir ve insanlığa fayda sağlar.

* Millet olarak köklü bir medeniyet tasavvurumuz olmasına rağmen bunun ilkelerini kaybettiğimiz / unuttuğumuz / değerini bilmediğimiz için bugün ilimde, bilimde, düşüncede, sanatta, medyada yeni bir medeniyet kuracak zeminleri oluşturamıyoruz.

* Batılılar, uygarlıktan ne anlıyorlarsa, biz de maalesef medeniyetten onu anlıyoruz. Hâlbuki onların yükledikleri anlam ile bizimkisi tamamen farklıdır. İki asırdır İslâm medeniyetinden söz edenlerin zihni bile, Batılı perspektiflerle işliyor. Maalesef İslâmî kesimlerde Batı'ya karşı ürpertici bir aşağılık kompleksinin hâkim olduğu gözlenmektedir.

* İslâmi düşünceye ait yazılanların neredeyse hepsi, yalnızca Batılı bakış açılarıyla ortaya konan makale ve eserlerden oluşuyor! Kendi düşünce tarihimizi bizim bakış açılarımızla yazamayacak kadar zihnen körleşmiş ve köleleşmiş durumdayız.

* Medeniyetimizin yeniden ihyası için batının ilim teknik gibi faziletlerini alıp, fakat hayat tarzlarını, sefahatlerini, ahlâksızlıklarını almamamız gerekir.

Meseleyi özetlemek gerekirse; Mehmet Akif’in tarif ettiği,

“Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz.

Gelmişiz dünyaya insanlık nedir öğrenmişiz!

Kapkaranlıkken bütün afakı insaniyetin,

Nur olup fışkırmışız tâ sinesinden zulmetin.” Noktasını yakalamak bizi o noktaya taşıyan ilim, bilim ve medeniyet tasavvurunu İslami bakış açısıyla yeniden ihya etmekle mümkündür.