Doymak bilmez bir iştiha ile memleketin tüm ekonomik değerlerine saldıran AKP İktidarı geçtiğimiz yıllar da kamunun çok önemli ekonomik, tarihi, kültürel, stratejik, görsel, estetik ve sanat değeri olan iki kurumunu Özelleştirme adı altında ulusal ve küresel yamyamlara altın tepside haraç mezat pazarlamıştı..." Bu değerlerlerden birincisi Haliç, Camialtı ve Taşkızak tersanelerinden oluşan "Haliçport" bölgesidir. Bölge Ulaştırma Bakanlığı marifetiyle yerli, yabancı haramilere 49 yıllığına Yap - İşlet - Devret modeliyle batan geminin malları gibi sunuldu. Beyzadeler de bu lokmayı... 70'er yat bağlama kapasiteli iki yat limanı, 400'er oda kapasiteli iki adet 5 yıldızlı otel, 1,000 kişilik cami, AVM ve otopark inşası şeklinde midelerine indirecekler. AKP'nin odaklandığı özelleştirmenin ikinci ayağında ise buram buram tarih kokan, nostalji kokan, sanat, estetik ve kültür kokan, ekonomik ve stratejik değeri büyük olan tarihi Haydarpaşa Garı vardır.

Birkaç yıl önce "Reishtag" yangını benzeri yakılan, yanma esnasında yangın helikopterleri gelmeyen, itfaiyenin ise çok geç müdahalesi ile kül olan bu tarihi bina daha sonra Hükümetten yapılan ilk açıklamalar da garın tadilatı yapılarak yeniden hizmet vereceği şeklindeydi. Ne var ki durum hiç de iktidarın açıklamaları doğrultusunda gelişmemiş ve tarihi garın, genel manzara -i umumiyesi yani akibeti şu şekilde görünmektedir.

"Galataport'un inşa edilmesinin planlandığı arazinin 10 katı genişliğinde bir alana yayılacak olan Haydarpaşaport projesi kapsamında, kruvaziyer yat limanına ek olarak oteller, yat kulüpleri, kongre salonları, iş merkezleri, rezidanslar ve AVM'ler inşa edilerek kıyı şeridi sermayenin hizmetine verilecek. Alandaki TCDD lojmanları dâhil olmak üzere mevcut TCDD yapıları, TMO binaları, silolar ve TCDD manevra alanı ise proje kapsamında yıkılacak."Türkiye AKP' li iktidar yıllarında kelimenin tam anlamıyla bir "Özelleştirme Terörü" yaşamış geçen süreçte memleket parsel parsel satılmıştır. Bu bağlam da yüreklerimiz dağlayan "Özelleştirme Terörü"nden birkaç çarpıcı örneği şu şekil de sıralayabiliriz. TÜRK TELEKOM ...% 55'lik hissesi 3 yıllık kârına satılmıştır. Bu faciayı daha sonra  TÜPRAŞ, PETKİM, TEKEL, PTT, GALATAPORT takip etmiş PETROL OFİSİ, TPAO'dan bağımsız hale getirilerek özelleştirilmiş, Türkiye'nin petrol politikalarını modernize ederek dünyayla uyumlu hale getirdik denilerek,  Petrolle ilgili arama ve üretim ruhsatları, petrolün çıkarılması, petrolün pay edilmesi, ruhsat sahalarının tanzimi gibi alanları içeren yeni Petrol Yasası ile millilik ortadan kaldırılarak ülke çok uluslu yabancı petrol şirketlerinin emir ve görüşlerine hazır hale getirilmiştir.

Şimdi yabancı bir petrol şirketi dilerse ben burada petrol araması yapacağım diyerek bir milli parkın içerisinde çalışmalar başlatabilecek.


 

AKP, "Özelleştirme Terörü" ne giden süreç de... "Özel Yetkili Mahkemeler"in inceleme alanına giren yolsuzluk ve usulsüzlük yapanların örgüt kurmakla suçlanıp yargılandığı "çıkar amaçlı suç örgütleri" yasasını değiştirip ardından "ihaleye fesat karıştıranlara" verilen cezanın süresi 12 yıldan üç yıla indirilerek yolsuzluk yapanlar ve ortakları af kapsamına sokulmuştur. Yol temizliği operasyonları kapsamında son iki altın vuruş... Kamu İhale Kurumu Yasası'ndaki ve Sayıştay Kanunu'nda yapılan düzenlemelerle gerçekleştirilerek süreç nihayete erdirilmiştir."

1986 yılından beri 204 kuruluş özelleştirilerek, hisse senedi veya varlık devir işlemi yapıldı. Özelleştirilen bu kuruluşlardan 194’ünde hiç kamu payı kalmadı. Özelleştirme uygulamalarının toplam tutarı 58,6 milyar dolar oldu. Yapılan tahsilat 51,3 milyar dolar oldu. Ne var ki, bugüne kadar özelleştirme sloganla yapıldı... Hükümet üyeleri  “Devlet ticaret yapmaz... Özelleştirme piyasa ekonomisinin gereğidir” diyerek, özelleştirme olayına toplumsal fayda ve maliyet açısından bakmadılar. Oysa ki piyasa ekonomisinde temel hedef: Üreticinin kârını en fazlaya çıkarmak, tüketicinin faydasını en fazlaya çıkarmaktır. Üretici ve tüketici ‘özelleştirme bana ne getirdi?’ diye soracaktır... Bu anlamda: Üretim arttı mı? Tüketici olarak daha kaliteli ve daha fazla çeşitte mal alıyor muyum? Artık daha ucuza mal ve hizmet alacak mıyım? Özelleşen işletmelerde istihdam arttı mı? Çalışanların ücretleri arttı mı? Vergi gelirleri artacak mı? Potansiyel döviz ihtiyacı azalacak mı?

Bu sorulara uygulamada olumlu cevap vermek mümkün görünmüyor...

AKP iktidarı 80 yılın birikimini 15 yılda sattı.  Özelleştirmelerden  toplam 62 milyar dolar gelir elde edildi. Kamu varlıklarının bu satışına rağmen , açıklar kapatılamadı, geçen 10 yılda 170 milyar doları aşan bütçe açığı verildi. Üretim ekonomisi yerine tüketimi körükleyen politikalar sonucu, yapılan yollar, açılan köprüler, şehirlere dikilen devasa plazalar ülkemizdeki, 15 milyon asgari ücretlinin açlık sınırının altında yaşamasına çözüm olmadı. Türkiye son 5 sene içerisinde 400 milyar dolar borçlandırılmıştır. Ekonomide bu kötü gidişatı gören hükümet yeni kaynak arayışlarına girdi. Bunun için de Türkiye Varlık Fonu kuruldu. Türkiye'nin kalan kamu kuruluşları da teminat gösterilmek üzere bu fona devredildi. Hazine uhdesinde bulunan bir kısım kamu sermayeli şirketler ile özelleştirme programında bulunan bazı şirketler...

..."Ziraat Bankası, BOTAŞ, PTT, TÜRKSAT, Türkiye Petrolleri, ETİ Maden, Türk Telekom, Halk Bankası, THY ve Çaykur "ait hisseler Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Varlık Fonu'na devredildi.

Bütün bunların üzerine millete yüzyılın rüya projeleri diye bir takım enstrümanlar sundular ki bunların başında da... " KANAL İSTANBUL" geliyor.Yap - İşlet - Devret modeli ile "İSTANBUL KANAL PROJESİNİ" alacak olan firma, İstanbul başta olmak üzere bütün Trakya yarımadasının ekonomik egemeni olacak. Çünkü... yarımadanın altı bir petrol ve doğal gaz denizi yani o coğrafya bir enerji kütlsinin üzerinde yüzüyor. Bu yönde burada muthiş bir toprak devri hareketliliği olacak yani hemen hemen her kes ellerinde ki mevcut topraklarını satmak isteyecek. Trakya'nın, ASYA ile yani Anadolu Yarım adası ile coğrafi birlikteliği fiilen ortadan kalkacak. Yani sizin anlayacağınız... "İSTANBUL KANAL PROJESİ" devasa global boyutları olan küresel emperyalizmim en tutkulu böl - parçala projesidir.

Memleketin genel Manzara -i Umumiye'si (Bölücü PKK Terörü ve Kuzey Suriye'de ABD eliyle oluşturulmaya çalışılan Suriye Kürdistanı hariç) bu minval de seyretmektedir. Türkiye, bugün küresel emperyalistlerin, onların taşeronları terör örgütlerinin ve yerli işbirlikçi muhiplerinin derin tehdidi altındadır. Bu bağlam da Türkiye'nin var olmak ya da olmamak noktasında bir kez daha ve yeniden bir kurtuluş mücadelesi vermesi ve bu hayat - memat sorununu mutlak ama mutlak enterne etme mecburiyeti bulunmaktadır.