İktidar yılları çok benzerlikler gösteriyor, kaderleri birbirine benzemez inşallah.

Türkiye ABD ilişkileri aslında İkinci Dünya Savaşının hemen bitiminde, yani bizde İnönü zamanına denk gelen zamanlarda yoğunlaştı ülkemiz aslında, Menderes’ten önce 1947’de ABD ile yapılan ikili anlaşma ile “oltadaki balık “oldu.

Fakat ABD’ye gene de yetmiyordu, kendisine tam itaat edecek mutemetler yönetmeliydi Türkiye’yi.

Biz demokrasi taraftarları ülkemizin çok partili hayata geçmesini çok önemli bir demokratik atak olarak görürüz.

Aslında bazı soruları da sormamız gerekmektedir.

Çok partili hayata geçişte bir ABD etkisi var mı? (İyi bir araştırma konusu olabilir)

Eğer çok partili siyasal sisteme geçişimiz ABD etkisiyle olmuşsa, süreçte yönetime seçilen partilerin de ABD çantacısı olması doğal gibi görünüyor.

Düşünün evinize çok pahalı, çok teknolojik, çok iyi gösteren bir televizyonu evinizde gözü olan birisi size hediye ediyor ve televizyonda hep onun istediklerini izliyorsun.

Eğer siyasal sistemimizi onlar düzenlemişse onların istediklerini de seçiyoruz.

Gelelim menderes zamanlarına;

Kore’ye asker gönderdik Kore şehitlerimizin sayesinde NATO’ya girdik, ülkemizin her tarafında irili ufaklı 150 Amerikan üssü ve tesisinin inşasına izin verdik.

İngilizlerle birlikte Bağdat paktını kurduk. ABD’nin talimatı ile Suriye sınırına bir milyon mayın döşedik. (Kaldırılması için tüm sınır boyunun arazisinin 49 yıllığına İsrail firmasına ihale edilen ama AYM tarafından iptal edilen mayınlar). İsrail başbakanı Ben Gorion’la gizlice buluşup Suriye ve Mısır’la ortak mücadele planı yaptık. BM’de Cezayir’in bağımsızlığına karşı Cezayir’e karşı Fransa’nın yanında rey kullandık. 1956’da ilk kuruluş toplantısını yapan bağlantısızlar hareketine karşı durduk.

İnönü zamanında başlayan “oltadaki balık” olma durumu daha da artarak devam etti. Ne öldük nede özgürce yaşadık. Kurtulmak istediğimizde acı çektik ve ölmemek için balıkçının verdiği yemle yetinmek zorunda kaldık.

Gün geldi yem kalmadı, balıkçıda umursamadı.

Menderes Türkiye’yi ABD’nin 51 inci vilayeti yaptı.

Fakat ABD Menderesi askerlerin elinden kurtarmayı düşünmedi bile.

Erdoğan 1999’da 3 ay kaldığı cezaevinden çıkınca soluğu ABD’de aldı. 3 ay dil kursu bahanesiyle görüşmelerini yaptı kuracağı partisinin ABD çıkarlarına hizmet edeceği vaadini verdi.

Büyük Ortadoğu Projesinin temelleri ABD’de atıldı.

Yahudi Üstün Hizmet Madalyası aldı.

İsrail’le gizli anlaşmalar yaptı ama Siyonizm karşı göründü.

BOP eşbaşkanı olarak orta doğuda ABD çıkarlarına çalıştı.

Libya’da Kaddafi’nin, Irak’ta Saddam’ın, ABD lehine yıkılması için uğraştı. Suriye’de ABD lehine dostu Esad’la kavga etti hala ediyor.

Mısırla kavga ediyor.

ABD başkanı Obama’ya telefonda “sesini çok özledim” dedi.

ABD askerlerine evlerine sağ salim dönmeleri için dua etti.

Her ABD başkanı onun için “dostum”du.

Menderes’e de son zamanlarında ABD yönetiminden randevu verilmiyordu.

Erdoğan’a da son zamanlarda ABD yönetimi tarafından zor randevu veriliyor.