Herkesin göklere çıkardığı Mesut Özil’e, “Bir dakika aslanım! Hani kendini Alman millî takımında iyi hissediyordun?” konulu yazıma odaklanmışken Karar yazarı İbrâhim Kiras’ın, İYİ Parti ve Meral Akşener eleştirisini okudum ve sâdece “Eyvallah!” diyebildim.

Kiras’ın “Muharrem İnce bile başörtülü yakınlarının fotoğrafını paylaşırken Akşener, sürekli Anıtkabir fotoğrafı paylaştı.” eleştirisine hak vermemek mümkün mü?

Yazacaklarıma kızanlar olacak biliyorum ama hiçbir zaman yazdığım yere göre fikirler öne sürmedim.

Şunu peşinen ifâde edeyim, Meral Akşener’i sever, sayarım. Bende değişmez bir karşılığı var. 28 Şubat günlerinde darbeci paşalara direnişini unutanın gözüne dizine dursun. Kasetten doktora tezine kadar, hakkında atılan iftiralara da karşı durdum.

Fakat şu andaki siyâsetine çok ciddî eleştirilerim var ve yeri gelince de yaptım.

Öncelikle Esenboğa’daki ilk kongreye gidelim. Hâni gerçekleşemeyen kongreye. Meral Hanım konuşmasını bozkurt işâreti yapıp “Ne mutlu Türküm diyene!” sloganıyla bitirdiğinde, “Eyvah!” dedim.

Türk milletinin bir tâne andı vardır; o da İstiklâl Marşı’dır. Velev ki bir andı daha olsa hiç kimse kusura bakmasın, bu, Türkçü-Turancı Nihal Atsız'ı fakülteden attıran Milli Eğitim Bakanı Reşid Gâlib’in, 40 gün sonra 23 Nisan sabahı "Türk'üm, doğruyum" diye yazdığı müsâmere şiiri olamaz!

Nihal Atsız ve arkadaşlarının 1932’de Kemalizm'e, 1944’de Milli Şefliğe isyân bayrağı açışları dikkate alınırsa, Türk düşmanı Reşid Gâlib’in bu cesur asistanı yok etmek istemesi, gâyet normal. Normal olmayan, Türkçülükten, ülkücülükten bahsedenlerin, Andımız garabetine tapınmasıdır. AK Parti Andımızı kaldırdı diye bu müsâmere şiirine sâhiplenmesidir.

Şimdi Akşener’in yıldızı söndüğü için bunları rahatça yazdığımı düşünenler çıkabilir. Bu ihtimale karşı bir hatırlatma yapayım.

Geçen sene Diyarbakır’da Meral Akşener’e gündemdeki Lozan tartışması sorulunca, “Bu arkadaşlarımız yıllarca ‘Lozan zafer mi hezimet mi’ şeklindeki kitapları okuya okuya geldikleri için bununla ilgili bir şuur altları var. Lozan’ın lüzûmsuz olduğuna dair bir şuur altları var. İç politikadaki dertleri örtmek içinse bunu anlarım amenna…” diye bir açıklama yaptı ve yöneticilerimize, çok değil 100 sayfa târih okumalarını tavsiye etti.

O zaman Meral Hanım’a 100 sayfa bile olmayan bir yazı tavsiye ettim. Nihal Atsız’ın ”Çanakkale Yürüyüşü”

Atsız, Necip Fâzıl Gâzi güzellemeleri yaparken, Kadir Mısıroğlu ortada yokken Kemalizm eleştirisi yaptı. Târih tezleriyle meydan okudu. Necip Fâzıl’ın da Kadir Mısıroğlu’nun da eleştirilerinin kaynağı Nihal Atsız’dır. (Buna Kemal Tâhir gibi solcuları da ekliyorum ama ayrı bir yazı konusu)

Bu ülkede ittihatçılara laf etsen Envercileri, Lozan’a laf etsen Kemalistleri, Andımıza laf etsen Türkçüleri, Türküm desen Millî Görüşçüleri… huy tutuyor. Nihal Atsız deyince de hepsini huy tutuyor. Çünkü adam, nâmuslu târihçi. Ne câhil ne dalkavuk!

Bir dönemin liderini putlaştırırsanız o dönemin iyisine kötü, kötüsüne iyi deme ihtimâli ortaya çıkar. Böyle bir anlayışla târihçilik yapılamaz.

Kemalist Türkçüler, Atsız’ın 3 Mayıs 1944’den evvelki hayâtını, rejim eleştirilerini, târih nâmusunu bilmek istemezler. Bilenler de açık etmezler. Biyografisini eksik yazarlar. Eserlerini sıralarken Dalkavuklar Gecesi’ni atlarlar.

Kemalizmi tartışmak, Cumhuriyet’e zarar vermez. Tam tersine güçlendirir.

Ak Parti Andımız garâbetine son verirken “Ne mutlu Türküm diyene!” diyerek başa sarmak, Meral Hanım ve İYİ Parti için büyük hataydı.

“İyi de Andımızın kaldırılmasına şiddetle karşı çıkan MHP, AK Parti ile Cumhur İttifakını kurdu. AK Parti de Andımızcı MHP ile kolkola. Bu ne diyeceksin?” diye soranlarınız olabilir.

Ne desem bilmem ki? Siz sayın, Naim Hoca gibi “Ben de!” diyeyim.

Not: Bir devrin liderini putlaştırmak nasıl yanlışsa hakâret etmek de yanlıştır. İki taraf da o dönemin tartışılması önünde engeldir. Bu beyinsizler, târih ilminin düşmanıdırlar.