MHP adayı Özsoy: Kayseri'de 100'den fazla yolsuzluk dosyası var

MHP adayı Özsoy: Kayseri'de 100'den fazla yolsuzluk dosyası var
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kayseri Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Özsoy Rotahaber'e konuştu. Özsoy, Kayseri'de inanılmaz yolsuzlukların olduğunu iddia ederek, elinde 100'den fazla yolsuzluk dosyasının belgeleriyle bulunduğunu açıkladı.

MHP’nin Kayseri Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Özsoy Rotahaber’e flaş açıklamalarda bulundu. Elinde onlarca yolsuzluk dosyası olduğunu söyleyen Özsoy, “İşi o kadar ayyuka çıkarmışlar ki sahte mahkeme kararı düzenleyecek kadar hukuku hiçe sayıyorlar. Türkiye’de maalesef hukuk hiçe sayılmıştır. Benim elimde 100’den fazla yolsuzluk dosyası var. İnşallah hepsinin hesabını teker teker soracağım…” diyor…

 

HAYATIM YOLSUZLUKLARLA MÜCADELE İLE GEÇTİ

Daha önce Aşkale kaymakamlığı yapmıştınız… Orada sizin döneminde bir yeşil kart olayı yaşandı? O olay nasıl yaşanmıştı?

Ben 2002-2004 yılları arasında Aşkale kaymakamlığı yaptım. Tabi Aşkale’ye gitmeden önce Sivas Altınyayla kaymakamı idim. Ben polis akademisi mezunuyum. Siyasal mezunuyum aynı zamanda. Okuma yazma bilmeyen bir anne-babanın çocuğuyum.  Aslen Kayseri’nin Bünyan ilçesindenim. Rahmetli anamın halı parasıyla okudum ben. Mekanı cennet olsun cümlemizin geçmişlerinin Allah taksiratlarını affetsin. Tabii öyle olunca işte ilçeye gittik. İlçede iki yıl içerisinde trilyonlarca yolsuzluk ortaya çıkarttık. Aşkale’de 2004 yılında iki tane büyük deprem oldu. 37 tane köy ile iki tane belde tarihin sayfalarına karıştı. 25 bin insan sokaklarda yaşamak zorunda kaldı. Eksi 23 derece soğuk yarım metre kar vardı. 60 tane çadır kent kuruldu, 4500 tane çadır vardı. Sabah öğlen akşam 25 bin kişiye yemek verdik ki bunların 12 bini çocuktu. O arada yolsuzluklar sebebiyle 17 kişi cezaevine girdi. Bizim ortaya çıkarttığımız yolsuzluklardı bunlar. Özel idare yolsuzlukları, telefon yolsuzlukları vesaire… En son işte Mercedesi olan yeşil kartlıyı yakalattım. Hürriyet gazetesine de manşet oldu bu hatırlarsanız… Herkesin bildiği duyduğu bir konu oldu. Tabii ilçe karışık.. İlçede o sırada yerel basının yanı sıra depremden dolayı ulusal basın da vardı. Öyle olunca akşam saatlerinde AKP milletvekili ile başkanı bana hakaret ettiler. Şerefsiz dediler.

 

AK PARTİLİ VEKİL VE İLÇE BAŞKANI BANA HAKARET ETTİ

Neden böyle bir hakarette bulundular?

O deprem ortamında birisinin yeşil kart ihtiyacı varmış. Biz de o dönemde zaten depremden 20 gün önce daha yeni Mercedesli yeşil kart sahibini yakalatmıştık. Hakkında soruşturma başlatılmıştı. Meğer amaçları üzüm yemek değil bağcıyı dövmekmiş. Bana karşı bir de iki yıldır biriktirdikleri kinleri vardı. Çünkü biz milletin hakkını yedirmemek için elimizden geleni yapıyorduk. Hazreti Ömer adaletini hakikaten uygulamaya çalıştık. Benim nenem 80 yaşında yarım metre karın altında tezek yakıyor. Yeşil kart vermeyecek bu devlet ona, ama 2004 yılında 2003 model Mercedes otomobili olan adam yeşil kart alabilecek bu devletten… Bunun hesabı yarın Rabbin huzuruna gidince benden sorulacaktır. Çünkü orada kaymakam olarak devletin temsilcisi benim. Bana hakaret etmelerinin gerekçesi hastanede yatan bir çocuğa yeşil kart verilmemesiydi… Ben de dedim ki arkadaşlar bakın şu anda büyük bir deprem felaketi yaşıyoruz. Bütün ihtiyaçlarını karşılayalım, hiç sorun değil. Ben devletim bakın ağzımdan söz çıkıyor merak etmeyin dedim. Ama onlar ısrar ettiler. “Hayır şimdi vereceksin” dediler. Ben de o ortamda bunun mümkün olmadığını anlatmaya çalıştım. Ben öyle deyince, “Sen kimsin lan şerefsiz” dediler bana…

DEVLET MEMURLUĞUNDAN İSTİFA ETMEK İSTEDİM

Bunu size mi söylediler?

Evet bizatihi yüzüme karşı aynen bu lafları söylediler… Yargıtaydan onaylanmış hakaretten ceza aldılar bu sözleri yüzünden. Hakaretten dava açmıştım mahkum oldular Yargıtay da cezayı onayladı. Tazminat davası da bir yandan sürüyor. Kazandım fakat itiraz haklarını kullandılar. Ben onlara demiştim ki “Bakın burası peygamberin koltuğu, Fatih’in koltuğu, Atatürk’ün koltuğu… Burası yüz milyon tane şehidin koltuğu… Eğer beni böyle görüyorsanız ben bu koltukta oturmamalıyım.” Bu sözü söyledim ve o gün 30 Mart 2004’te Aşkale Kaymakamlığından ve devlet memurluğundan istifa ettim.

35 BİN VATANDAŞIMIZ İSTİFA ETMEMEM İÇİN İMZA TOPLADI

Devlet memurluğundan istifa mı ettiniz?

Evet devlet memurluğundan istifa ettim… Herhalde bu şekilde Türkiye’deki ender örneklerden biri benim… Benim nezdimde insanlar koltuklardan güç almaz. İnsanlar koltuklara güç verir. Orası da söylediğim gibi halkın makamıdır. Ben istifa edince insanlar 40 bin nüfuslu ilçede yaklaşık 35 bin imza topladılar. İstifa etmemem için…. Bu imzaları atan vatandaşlarımızdan 5-10 bini Alevi kardeşlerimizdi… Hatta konu Meclis gündemine kadar bile geldi… İstifam kabul edilmedi… Daha sonra bize çamura at izi kalsın nevinden birçok iftiralar ettiler… Alevi dediler faşist dediler komünist dediler… Her şeyi söylediler… Allah’ın yarattığı bir milleti, Allah’ın yarattığı bir insanı hor görmek hiç kimsenin haddine değildir. Her şey olabilir ama öncelikle insan insan olmalıdır… Bunları söyleyen ve yapan insanların içinde insan sevgisi olmadığından kaynaklanıyor olmalı… Öyle olunca istifamız kabul edilmedi… Niye 35 bin imza verdi o insanlar biliyor musunuz? Biliyorlardı ki kaymakamları bir garip gureba öldüğü zaman kefen paralarını kendi cebinden karşılar… Devletin cebinden değil kendi cebinden verdiğini biliyorlardı… Biliyorlardı ki kaymakamları hiçbir zenginin sofrasına oturmaz… Fakirin sofrasındaki zeytini yiyince daha mutlu olduğunu biliyorlardı… Kaymakamlarının Türk milliyetçisi bir adam olduğunu ancak devletin koltuğuna oturunca Hz. Ömer adaletiyle hükmetmek için elinden gelen gayreti gösterdiğini biliyorlardı.

KAYMAKAMLIK VE HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ YAPTIM

2004’te istifa etmek istediniz… 2014 yılına kadar neler yaptınız?

Dediğim gibi benim istifamı kabul etmediler… Kaymakamlığa devam ettim. Eylüle kadar Aşkale’de kaymakamlığa devam ettim. Daha sonra Edirne Havza kaymakamlığına atandım.3  yıl orada görev yaptım. Edirne Havza’da yılın kaymakamı seçildim. Daha sonra 2 yıl Kırşehir vali yardımcılığında bulundum. 2009 yılında Ankara’da İçişleri Bakanlığı hukuk müşavirliğine geçtim. En son görevim buydu…

 

KAYSERİ’DE MHP’NİN ŞANSI VAR MI?

Neden Kayseri demiyeceğim… Çünkü Kayserilisiniz… MHP açısından Kayseri bir dönem kolay bir yerdi. Ama son 20 yıldan bu yana çok zor bir yer oldu MHP için… Peki nereden cesaret alarak MHP’den aday oldunuz?

Türkiye’de bin tane Kaymakam var tek Köroğlu unvanına sahip kaymakam bendim… Yani dün Erzurum’dan arkadaşlarım geldi. Kaymakam bey dediler… Erzurum’daki felaketleri bilirsiniz… Grizu felaketi, deprem, sel felaketi, çığ felaketi gibi afetlerin hepsini yaşadık… Çok enteresan bir şey söylediler… “Rabbim seni orada sınava tabi tuttu” dediler… Çünkü 5 bin yıllık tarihinde deprem yaşanmayan bir yerde deprem felaketi yaşadık. Aşkale’de bir sınava tabi tutulduk… “Siz o sınavı geçtiniz” dediler bana…  Bu halkın bakış açısı yorumu… Ben Kayseriliyim. Bünyanlıyım… İlk orta ve lise tahsilimi de orada tamamladım. Devlet memurluğunda hizmet belli bir noktaya kadar oluyor. Hizmetin büyüğü ise siyasette oluyor… Biz de gidelim doğduğumuz topraklara ve oranın insanlarına cinsiyet renk düşünce ayrımı gözetmeksizin hizmet yapalım dedik. Çünkü ben meslek hayatım boyunca seksen yılda yapılacak işleri bir yıla iki yıla sığdırdım. 200 kilometre ilerde Edirne var… Gidip Havza ahalisine sorabilirsiniz… Her şey şeffaf oldu… Türkiye’nin en genç kaymakamlarından bir tanesiydim ben. 23 yaşımda kaymakam oldum. Şu anda da 45 yaşındayım ve Türkiye’nin en genç Büyükşehir Belediye Başkan Adayı bendim… Ta ki İstanbul büyükşehir belediye başkanlık adayları açıklanan kadar… Ben Türküm Türk milliyetçisiyim… Baba tarafım benim Oğuz’un Yazır boyundan… Anne tarafım da Oğuz’un Dulkadiroğulları boyundandır… 500 yıllık şeceremizi de ortaya koymuş durumdayız. Tabii bu topraklarda 1071 yılından bu tarafa bu millet 100 milyon şehit verdi… Bu toprakların her taşının altında bu memleketin bir evladının kan damlası var. Adı cinsi ne olursa olsun. Bu memleketin evladının kanıdır… Dolayısıyla ben şuna inanıyorum Allah Türk milletini zulüm  görenlerin gözyaşını silsin diye yaratmıştır… Bu milletin analarının gözyaşı Cebrail Aleyhisselam’ın kanatlarında süs diye takılıdır… Şunun bunun demiyorum… Bu milletin analarının diyorum… Ben buna inanırım. Bu topraklar 1000 yıldır Müslüman Türk toprağıdır. Bu topraklar dünyada en çok secde edilen topraklardır. En çok şükredilen topraklardır. Dünyada en çok şükreden millet Türklerdir. Müslüman Türk milletine ve doğduğum topraklara insanıma hizmet etmek istedim…

KAYSERİ’DE HİZMET YOK, ÇOK ÇALIŞIYORUZ BUNU DEĞİŞTİRECEĞİZ

Kayseri’de şimdikinden farklı olarak neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Kayseri’yi iki ay boyunca profesörlerle ve konunun uzmanlarıyla inceledik. Yurt dışında uzun süre devlet vasıtasıyla eğitimler gördük. İngiltere’de ve çeşitli yerlerde eğitim gördük. Kayseri’nin çok büyük sorunları olduğunu biliyoruz. Kayseri çok modern bir kent ve iş yapan bir belediyesi var gibi görünüyor dışarıdan… Fakat gerçekte bu böyle değil. Tamamen bir göz boyama söz konusu… Olay şu bir işi yapıyormuş gibi gösteriyorlar… Yapılan bir iş falan yok. Şu anda Kayseri kadınlara şiddet konusunda İstanbul ve Ankara’dan sonra üçüncü ilimizdir… Kadınlara şiddet konusunda üçüncü il… Cinsel taciz konusunda beşinci il Kayseri… Bunları söylemek istemezdim ama gerçek bu. Gayri safi milli hasıladan alınan pay bakımından Kayseri olarak 51’inci sıradayız. Devlet yatırımlarından alınan pay bakımından 40’ıncı iliz… 617 bin hektarlık tarım alanı var, 613 bin hektarlık mera alanı var fakat kişi başına üretilen hayvan sayısında 50’nci, bitki üretiminde ise 67’nciyiz… Kütüphanelerden yararlanma sayısında 71’inci sıradayız. Neredeyse Şırnak ilimizden bile geri durumdayız. Düşünebiliyor musunuz? Şu anda İstanbul’dayız fakat Kayseri de Anadolu’nun İstanbul’udur… Kişi başına düşen sinema koltuk sayısı kültürel anlamda 77’nci sıradayız…  Ne oluyor bu Kayseri’ye… Tek önde olduğumuz şey kişi başına düşen araç sayısında 11’inci sıradayız Türkiye’de... Demek ki tüketim toplumuna doğru gidiyoruz. Şehrin nüfusunun yüzde 90’ı şehrin gelirinin yüzde 10’unu yiyor. Şehrin nüfusunun yüzde 10’u da o kadar bile değil aslında da şehrin gelirinin yüzde 90’ını yiyor… Şu anda Kayseri’de 1 milyon 295 bin 355 nüfus var… Yüzde 60 nüfusu TÜİK rakamlarına göre yoksulluk sınırının altında yaşıyor…  2 Kasım’da sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli beni aday olarak açıkladı ve o günden bu tarafa Kayseri’de 40 bin kilometre şehir içinde yol yaptım. 400 bine yakın insanın elini sıktım. 50 bine yakın esnaf ve sanayicinin dükkanına işletmesine girdim. Günde 3 saat uyku uyudum. 1 milyona yakın broşür dağıttık. Gece gündüz çalışıyoruz. Girmediğimiz sokak ve cadde kalmadı… Bunun sebebi nedir biliyor musunuz? Burada sizler vasıtasıyla Kayseri’nin yerel kanallarını kınıyorum… Ben Kayseri’nin MHP Büyükşehir Belediye Başkan Adayı’yım daha Kayseri’deki hiçbir yerel televizyona çıkamadım.

İKTİDARIN MEDYAYA ABLUKASI VAR BİZİ TELEVİZYONA ÇIKARMIYORLAR

Orada bildiğimiz kadarıyla iktidar partisinin medya üzerinde ciddi bir ablukası var. Farklı bir isme tahammül yok…

Evet. Aslında bizi o mecralarda çıkarmamaları bizim ne kadar doğru yolda olduğumuzun göstergesidir. Bizi kale aldıklarının göstergesidir. Kale almasalar çıkartılardı herhalde… Şimdi bakın 3 ay oldu bir çikolata götüreceğiz bir nezaket ziyaretinde bulunacağız çaylarını içeceğiz randevu vermediler dönüş bile yapmadılar… Bütün televizyon kanalları için geçerli bu. Başbakan Suriye’de demokrasi arayana kadar lütfen gelip Kayseri’deki demokrasinin seviyesine bir baksın. Kayseri’de iki tane güçlü parti var. Bir AKP diğeri de MHP… Yani ya onlar kazanacak ya biz kazanacağız… Ama iddia ediyorum ki biz alacağız çünkü bütün anketlerde önde gittiğimiz ortaya çıktı. Çünkü Kayseri halkı değişim istiyor. Kayseri halkı yenilik istiyor. Ancak biliyorsunuz sayın Genel Başkanımızın başında Sayın Başbakan’ın tailmatıyla bir Alo Fatih gerçeği var. Bizim de başımızda belediye başkanı Özhaseki talimatıyla bir Alo Veli var…

KAYSERİ’DE ALO VELİ HATTI KURULMUŞ

Alo Veli kim?

Kayseri Gazeteciler cemiyeti başkanıdır… Televizyon programında bize karşı tehdit ve şantajda bulunacak kadar taraf olmuştur. Bu özellikle görsel basını kuşatmış durumdadır. Türkiye’de basın özgür olmalıdır. Hür düşünmelidir. Eğer basın özgür olmazsa çok Alo Veliler çıkar… Ülkenin gerçek yüzünü gösteren de kimse olmaz. Bütün basın sıkıntı içindeyken bu arkadaşların iktidar yanlısı tutumları son derece üzücüdür. Ben bütün basını özellikle görsel basını gerekli yerlere devamlı şikayette bulunuyorum. Size de bu imkanı tanıdığınız için çok teşekkür ediyorum.

 

KAYSERİ’DEKİ YOLSUZLUKLAR BAKANLARIN YOLSUZLUKLARINDAN FAZLA

Öteki parti adaylarına karşı da aynı şey var mı?

En çok bana var tabii. CHP’nin adayı birkaç kez çıktı. Ama ben bir tek kez bile televizyona çıkmadım. Sadece ilk gittiğimde Kay TV’de bir programa çıkmıştık iki saatlik. Orada da konu hiç siyasete gelmedi. Zannediyorum bizi bir tarttılar. Baktılar ki bu adam konuşuyor. Patlamaya hazır bir bomba. Dört ay geçti üzerinden bir daha fırsat vermediler. 5 tane karasal 2 tane de uydu yayını yapan televizyon kanalı var ama hiçbirine çıkamadık. Karar almışlar. Ben beş aydır bu işin içindeyim daha benim bir açığımı bulamadılar. Yana yana açığımı arıyorlar. Allah’ın görmediğini duymadığını bunlar görse duysalar ne işe yarar sanki… Biliyorlar ki en büyük korkuları benim kendlierinden hesap soracak olmamdır. Çünkü benim ömrü hayatım kaymakamlık dönemimde hep yolsuzlukla mücadele ile geçti. Bugüne kadar devletin bir kuruşunu yemedim kimseye de yedirmedim… Allah’a sözüm var hiç kimseye de yedirmeyeceğim. Bakanların kutularından çıkan dolarlar ve eurolar Kayseri’de olanların yanında solda sıfır kalır.

ÇANTAMIZDA ONLARCA YOLSUZLUK DOSYASI VAR

Bu biraz abartılı olmadı mı?

Ne yazık ki aynen öyledir. Şu anda çantamızda bir sürü yolsuzluk dosyası var. Sahte mahkeme kararlarıyla hüküm tesis ederek vakıfların ve vatandaşların mallarına el koyarak belediyenin üstüne kaydettirmişler sonra da imara açmışlar… Düşünebiliyor musunuz? Sahte mahkeme kararlarıyla yapılıyor bu. Çok önemli bir konu bu… 2005 yılındaki bir mahkeme kararı… Mahkeme kararıyla  camilerin, vakıf mallarının özellikle vatandaşın kıymetli arazileri hakkında hüküm tesis etmişler. Normalde öyle bir hüküm yok. Savcılığa gidilmiş maalesef savcı dosyayı kapatmış. Biz bütün dosyaları toparladık. Sahte mahkeme kararı olduğuna dair raporlar var. Son hükmü değiştiriyorlar. İmzaların tamamı sahte… Kararı veren hakimlerle görüştük kriminal laboratuar raporudur bu. 1995 yılındaki 510 Esas 1003 Karar sayılı kararla deniliyor… Halbuki böyle bir karar yok. Bu sahte kararla insanların mallarına ve mülklerine hüküm tesis ederek belediyeye kaydediyorlar. Daha sonra bu haksız arazileri imara açarak arazi mafyalığı yapıyorlar. Asıl acı olan nokta şudur. Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma numarası 2009/15723 Karar numarası 2009/13103 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı… Ne diyor savcı bu kararda biliyor musunuz? Vatandaş şikayette bulunuyor… Böyle bir hüküm yok diyor. Ama Savcı ne diyor? Sahte mahkeme kararı düzenlemek suçunu ihbar olarak değerlendirmek gerektiği bunun ötesinde mevcut iddialara herhangi bir anlam izafe etmemizin mümkün olmadığı ortadadır diyor… Sahtecilik iddiasıyla ilgili olarak yapılacak soruşturma sırasında öncelikle belge aslının elde edilmesi gereklidir diyor… Peki bu görev kimindir? Tabii ki Savcının görevidir… Aslı mevcut olmayan belge üzerinde inceleme yapılarak sonuca ulaşmanın mümkün olmadığı deniliyor… Düşünebiliyor musunuz?  Zamanaşımı dolmadığı kabul edilse dahi asıl belge ele geçmediğinden kanaate ulaşmak mümkün değildir diyor… Şimdi adama sorarlar madem asıl belgeyi ele geçiremiyorsunuz burada sahte hüküm var  karar veriyorsunuz ve milletin vakıfların mallarına el koyuyorsunuz.. Ey Savcı… Bu bir resmi evraktır… Savcı devam ediyor… Bu iddiayı soruşturmak gereksiz bir kaosa yol açabilir yorumu yapıyor. Savcı böyle bir yorum yapabilir mi Allah aşkına? Savcı burada resmen dosyayı kapatıyor. Sahtecilik var diyor ama soruşturmak için belgenin aslını bulmak lazımdır diyor. Fakat aslı yok sahte mahkeme kararı var hüküm tesis edilmiş ve insanların mallarına mülklerine el konulmuş… Bütün bunların belgeleri bizdedir. Cıncıklı camiinin Mükremin Vakfı, Tavukçu Camii arazilerinin… Bu söz konusu olmayan hüküm vasıtasıyla el konulduğuna dair belgeleri size verebilirim… Bunlar tamamen belediyeye geçirilmiş ve imara açılmış. Bu normalde Türkiye’de yeri yerinde oynatacak bir olaydır. Zamanın Valisi Şerif Yılmaz’ın Kayseri’den tayininin çıkmasına sebep olan dosya bu dosyadır. Yani çok ciddi bir şey söylüyorum. Belge de burada. Savcı dosyayı kapatıyor. Neden bu dosya kapatılıyor. Bu kararın aslı yoksa milletin malı mülkü nasıl belediyeye geçirilip imara açılıyor. Mahkeme kararının sahte olduğuna dair kriminal raporu da elimizdedir. İşi o kadar ayyuka çıkarmışlar ki sahte mahkeme kararı düzenleyecek kadar hukuku hiçe sayıyorlar. Türkiye’de maalesef hukuk hiçe sayılmıştır. Benim elimde 100’den fazla yolsuzluk dosyası var. İnşallah hepsinin hesabını teker teker soracağım….

HEPSİNİN BELGESİ VAR

Bunun dışında başka neler var elinizde?

Kayseri’de Forum diye bir yer var. Bu büyük bir AVM’dir… 1954 yılında orada Atatürk stadı vardı. Oranın arazisi yaklaşık 74 bin 639 metre karedir. Bunun 17 bin 500 metre karesi  Hunat Camii Vakfı şerifine aittir. Yaşayan bir vakıftır. O zaman Hunat Camii Vakfı şerifi stadyum yapılsın diye bu araziyi şartlı bağışlamıştır. 10 bin metre karesi de 7 veya 8 şahsa aittir. Dolayısıyla bunlar hep beraber vakıfla beraber Atatürk stadı yapılsın diye bağışta bulunuyorlar. Fakat mevcut belediye 2005 yılında Gençlik Spor Müdürlüğü’yle şu sözleşmeyi yaparak orayı 1 lira bedelle bazı arazileri de vererek takas yöntemiyle alıyor. 29.07.2005 tarihinde orayla ilgili sözleşme yapıyorlar. Fakat yaptıkları sözleşmede protokol numarası yok. Bir evrakta protokol numarası olmaması demek evrakın kayıtlara girmediğinin göstergesidir. Niye bu sözleşmeye bir protokol numarası verilmemiştir?  Sebep nedir? Daha sonra burayı 75 bin metre kareyi 28.12.2006 tarihinde ihaleye çıkartıyorlar. İhaleyi Multi Türkmall diye bir şirket alıyor. Şirket 50 bin liralık bir şirket… Şirket bu arsayı 100 trilyon 520 milyar liraya alıyor… Şirketin kuruluş tarihi Ticaret Sicil kaydında 07.07.2007 tarihidir… Dosyasında var… Şirket bu ihaleye giriyor aynı gün şirkete ihale sizde kalmıştır diye yazı gidiyor. Bu yazı da dosyamızda var. Bu şirket 250 trilyon lira Finans Bank’tan kredi çekiyor. Arazi ihalesini aldığı gün araziyi ipotek göstererek bu krediyi çekiyor. 4511 sayılı kanunun 54. Maddesinin 4. Fıkrası der ki bir şirket ancak öz sermayesi veya cirosunun sekiz katı kadar kredi çekebilir… 50 bin liralık şirket yani en fazla 400 milyar kredi çekebilirdi. Peki bu şirket 250 trilyon krediyi nasıl çekti? Ben yıllarca devlette kaymakamlık yaptım. Benim maaşımın beş katından fazla krediyi hiç vermediler. Çünkü bankacılık kanunu var ortada. Ya bankacılık kanunu yanlış ya da bu şirketin yaptığı yanlış. Daha sonra bu şirket gidiyor İstanbul Gayrettepe’de Garanti Bankası’ndan ihaleye girmek için 17 buçuk trilyonluk teminat mektubu alıyor. Bunun da belgesi elimizde… Daha sonra aynı gün oluyor bunlar… Aynı gün bu şirket 75 bin metre karelik araziyi ipotek gösteriyor. Yüzde 60 ipotek üzerine 250 trilyonluk krediyi alabiliyor. İpotek kanunu der ki bir malın ancak yüzde 60 değeri ipotek edilebilir… Yüzde 40’ı edilemez diyor. Yüzde 60’ı 250 trilyon ediyorsa bu arazinin yüzde 40’ını da katınca 450 trilyon ediyor. Siz araziyi 100 trilyon 520 milyara satmıştınız. 350 trilyon lira fark var arada. Devleti niye zarara uğratıyorsunuz? Hesabı görüyor musunuz? Ayrıca vakıflar kanununun ikinci maddesinde aynen şöyle söylenir… Eğer şartlı bağış yapılan bir malın şartı ortadan kalkarsa iade edilir… İade imkanı yoksa o günkü değer üzerinden vakfa irad kaydedilir… Peki 100 trilyona sattığınız bir malın 17 bin 500 metre karesi Hunat Camii Vakfına aitse demek ki paranın neredeyse dörtte birini bu vakfa vermeniz gerekiyordu.   Kaç para verdiler sizce? Ben söyleyim… Hiç para vermemişler! Siz Ermeni’nin Süryani’nin Rum’un malını veriyorsunuz canlı vakıf olan Hunat Vakfışerifinin malını yiyorsunuz… Beş kuruş para vermemişler… Sadece Vakıflar Genel Müdürlüğü davaya müdahil olmuş. Ben içişleri bakanlığı hukuk müşavirliği yaptım beş yıl. Davaya müdahil olmak ne demektir? İşinize bakın demektir. Bu işlemler vakıflar kanununa aykırı mı? Aykırı…  Bankacılık kanununa aykırı mı? Aykırı… Kamulaştırma kanununun ilgili maddeleri şunu söylüyor… Ancak diyor bir malı bir kurum başka bir kurumdan kamu yararı için alabilir… Forum yapmak kamu yararı mıdır? Kamu yararı nedir? Cami yaparsınız okul yaparsınız park bahçe yaparsınız… Bunlar kamu yararıdır. Siz orayı alıyorsunuz kamulaştırma kanununa göre alıyorsunuz… Ondan sonra da gidiyorsunuz kamulaştırma kanununa aykırı işlem yapıyorsunuz… Oraya okul park yapsaydınız amenna… Daha sonra bu 50 bin liralık şirketin 2006-2007-2008-2009-2010 sermayesi halen 50 bin lira görünüyor… Siz 100 trilyon 520 milyar liraya yer alıyorsunuz… Niye kayıtlarınıza girmiyorsunuz. Neden vergi kaçırıyorsunuz? Sonra 250 trilyon lira kredi çekiyorsunuz onu neden kayıtlarınıza girmiyorsunuz. Siz işletme sahibisiniz. Arabanıza benzin dahi alsanız ne yapıyorsunuz? Bunu muhasebeleştiriyorsunuz… Aktifleştirip pasifleştiriyorsunuz… 100 trilyonluk arazi neden kayıtlara girmiyor, 250 trilyonluk kredi neden kayıtlara alınmıyor? Neden vergi kaçakçılığı yapıyorsunuz? Burada hepsinin belgeleri var…

 

HESAP SORACAK BİR MEKANİZMA BIRAKMADILAR

Peki bu konuda hiç yasal işlem yapılmamış mı?

Bakın bunlar hep mahkemelere yansımıştır. Ama ortada ne yazık ki hesap soracak bir mekanizma bırakmadılar… Tabii burayı belediye ayrıca alan şirkete taksitlendirmiş. Taksit belgeleri falan da var elimizde. Bunun adı nedir? Üstelik hukuksuzluk bununla sınırlı değil… 2007 yılında tescil edilmiş bu elli bin liralık şirket tam sekiz ay öncesinin ihalesine giriyor… Bu ne demektir? Maalesef idare mahkemesine gidilmiş, Danıştay’a gidilmiş… Az önce söyledim sahte mahkeme kararıyla hükümler tesis edilmiş… Kayseri’deki bütün sistem böyle işliyor… 54 bin metre karelik bir alan var… 475 milyar liraya yani yeni parayla 475 bin liraya satıyorlar. 2 yıl bekletiliyor.. Daha sonra gidip kamulaştırıyorlar. 1 trilyon 533 milyar liraya… 06.09.2013 tarihinde şu anki vali yazı yazıyor müfettiş gelsin diye… Maalesef müfettiş bile gönderilmiyor. Kimi kime şikayet edeceksiniz? Bakın Özhaseki ile ilgili 2009 yılında CHP Muğla milletvekilinin vermiş olduğu bir dosya var. Şu anda zaman aşımına uğruyor… Dosya sadece bir kişinin üstüne kayıtlı görünüyor fakat 39 kişi var… Dosyaya kimse ulaşamıyor. Biz hangi hukuktan hangi devlet yapısından bahsedeceğiz? 06.09.2013 tarihinde vali müfettiş istiyor müfettiş bile göndermiyorlar. Üzerinden şu anda 7 ay geçti hala soran yok… Niye bu müfettiş gelmiyor? Kimi koruyorsunuz? Ben şunu merak ediyorum… Demin bahsettiğim 250 trilyonluk kredi meselesi… Biliyorsunuz sayın Cumhurbaşkanı Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Özhaseki’ye kefil olmuştu… Acaba böyle işlere de kefil olan birileri var onu merak ediyorum.

AKP ZİHNİYETİ DEMOKRASİ KÜLTÜRÜNÜ YOK ETTİ

Mevcut yönetimin bütün icraatlarına bu şekilde eleştiri mi getiriyorsunuz?

Bunlar çok ciddi konular ve belgeli… Bunlar tamamen Kayseri’yi rant alanına çevirmiş durumdalar. Bunların hiçbir projesinde insan yok. İnsan olmayan projede ruh yoktur. Kayseri’de iş şu şekilde yürüyor… Önce belediyeye alıyorlar… Sonra gerekiyorsa imar değişikliğine gidiyorlar ve arazileri imara açıyorlar. Geçen Erciyesevler’de bir eylem yaşandı. 10 bin 700 metrekarelik bir alan bunun 1130 metresi vakfa ait Emniyete sosyal tesis yapılsın diye şartlı bağışlanmış… O arazinin içinde şu anda şehir içi trafik var. Araziyi yangından mal kaçırır gibi 16.7 trilyondan satışa çıkardılar. 1 ay sonra seçim var neden bunu yapıyorsunuz? Yangından mal kaçırır gibi satış yaptılar. Araziyi neticede 19 trilyona sattılar. Kayseri’nin yeşil alana ihtiyacı var. Ben gittim açıklama yaptım. Yapmayın bunu diye… Araziyi alan kişi de açıklama yaptı… Akşam satışı öğrendik sabaha kadar dosyalarımızı hazırladık ondan sonra ihaleye girdik diye… Hadi canım.. Ne kadar da becerikli adamlar bunlar… Geceden öğrenip sabaha kadar dosya hazırlayıp ihaleye giriyorlar. Bu adrese teslim işinden başka bir şey değildir. Bu yangından mal kaçırma işinden başka bir şey değildir. Şu anda Kayseri’de hem Melikgazi belediyesi hem Kocasinan belediyesi hem de Büyükşehir belediyesi çatır çatır arsa satmaktadır. Yani savaşın son ganimetleriymiş gibi satış yapıyorlar. Yahu önümüzde seçim var. Demokrasiye inanan bir adam der ki bunları seçimden sonrasına kalsın… İşte bütün bunlar yüzünden beni televizyonlara çıkarmıyorlar. Bunları bildiğim için bunları konuştuğum için çıkartmıyorlar. Çünkü Kayseri’de o kadar büyük bir korku imparatorluğu kurulmuş ki! Kayseri’de normalde bir demokrasi kültürü vardı. Ama maalesef AKP zihniyeti hem Türkiye’de hem de Kayseri’de bu demokrasi kültürünü yok etti.

İNSANLARI SÜLÜK DİYEREK PARALELLER DİYEREK SUÇLAYAMAZSINIZ

Demokrasi kültürü demişken Türkiye’de yaşanan güncel olaylara yönelik düşünceleriniz nelerdir?

Bakın İzmir’de bir bayan Başbakan’a hareket yaptı. Bu hareketi tasvip etmek mümkün değil. Son derece izah edilemez bir davranıştır. Ancak ondan daha vahimi neydi biliyor musunuz? Bayanın evine başbakanlık korumaları giriyor… Bu anayasal suçtur. Konut dokunulmazlığı vardır. Ancak konuta hakim kararıyla girilebilir. Başbakanın korumaları girip bir bayanın evine kocasının yanından pijamalarıyla alıp karakola nasıl götürür. Bunu kim yapar? Kim yapıyor? Eskiden Çapanoğulları yapıyordu… Bu resmen eşkıyalıktır. Bu resmen eşkıyalıktır. Hukuk devletlerinde böyle şeyler olmaz. Türkye çok kötü bir döneme gidiyor. O hanımefendinin yaptığını tasvip etmek mümkün değil ancak ve ancak sizin korumalarınızın hukuken öyle bir yetkisi yoktur. Anayasal bir suç işleniyor bu ülkede ve hiç kimse buna sesini çıkartmıyor. Bunu yarın size de yaparlar bize de yaparlar başkasına da yaparlar… Türkiye ben yaptım oldu sistemiyle çadır mantığıyla yönetilmez. Bu ülke ancak hukuk sistemiyle yönetilebilir. Siz karşıdakine saygı duymalısınız. Ne demek yani? Çıktı bir paralel hikayesi tutturmuş… İnsanlar her şeye inanabilir. Bu demokrasinin özüdür. İnsanları sülük diyerek kan emiciler diyerek paraleller diyerek böylesiniz şöylesiniz diyerek suçlayamazsınız. Bu kabul edilebilir bir mantık değildir. Bu Türkiye’yi iç çekişmeye götürür. Peygamberimiz bile diyor ki “Komşuyu komşuya mirasçı kılacaktım”… Burada hepimiz komşuyuz… Ben gelip sizi nasıl şikayet ederim. Benim eşim çocuklarım sizinkilerle nasıl geçinecek peki? Böyle bir şey söylenebilir mi? Bırakın bu ülkede insanlar özgürce düşünsün özgürce yaşasın. Hürriyetini özgürce ellerine alsınlar. Maalesef AKP zihniyeti, bunu bir devlet adamı olarak söylüyorum, çocukluğumdan beri devlet ocağında yetişmiş bir olarak söylüyorum, demokrasiye hukuka inanan biri olarak söylüyorum,  bu ülkede demokratik kültürü prangalar altında domuz bağıyla bağlamıştır. İnsanların ruhlarını özgür iradelerini öyle bir zincirlediler ki… Benim tavsiyem ey Kayseri ey Türkiye, gelin bu zincirleri kıralım… İnsanlara saygı gösterelim. İnsanlara saygı göstermeden hiçbir yere varamayız… Bu böyle gitmez… Maalesef Türkiye hukuk devleti olmaktan uzaklaşmıştır. Dilerim bir an önce normal mecrasına geri döner…

Kaynak rota haber

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.