Seçimlerde yenilmiş bir devlet Bahçeli, olağanüstü kongre talebine direndikçe, işi mahkemelere sürdükçe, MHP tabanının yarıdan fazlasını kendisinden uzaklaştırdı. Bunun üstüne, bir de kendisini istemeyen ülkücülerin hışmından korunmak için, bütün söylediklerinden vazgeçip Erdoğan'a sığınması, durup dururken ona bir başkanlık yolu açması, MHP tabanının Bahçeli'den iyice soğumasına sebep oldu.

Ancak, bildiğimiz bir gerçek var ki, ülkemizde bir dernek yönetimini bile, kongreyle değiştirmek mümkün değildir. Bahçeli'yi istemeyenlerin kongre talebi, iktidarın güdümündeki yargı tarafından havada asılı tutulurken, şimdi o, partinin delegelerini atıp kendisini seçecek delegeleri oluşturmanın peşinde. Partiler kanunundaki sakatlıklar yüzünden, bunu da kolayca yapacak ve kongrede tekrar güya genel başkan seçilecektir.

Ne var ki, kendisinin de desteği ve isteğiyle, şaibeli biçimde değiştirilen anayasa hükmünce, artık bu işlevsiz genel başkanlığın çok da bir önemi yoktur. Şimdi, ülke yönetiminde söz sahibi olacak tek kişi var, o da cumhurbaşkanı. Bahçeli'nin cumhurbaşkanı olma ihtimali, milyonda bir var mı? Yok. Diyorsunuz ki millet vekili olacak. Barajı aşamaz ve olamaz. "Barajı düşürürler." diyorsunuz. Yine olamaz. Diyelim ki milletvekili oldu, hükmü var mı? Yok.

Milletvekilleri, yeni sisteme göre bürokrattan daha alt seviyede, bir memur pozisyonuna düşmüş durumda. Vatandaş işine yaramayan vekille alakasını kesecek, bürokratların arkasına düşecek. Vekiller bundan sonra, cumhurbaşkanının kendilerine dikte ettiği yasaları, saraya yetiştirmek için, mecliste, kendi aralarında yasa çıkarmaca oyunu oynayacaklar. Ülke yönetiminde söz sahibi olamayacaklar. Medya, eskisi gibi onlarla ilgilenmeyecek, gündemden düşecekler. Medya, cumhurbaşkanı ve onun atadığı meclis dışı hükumet üyeleri ve diğer atanan kişilerle ilgilenecektir.

Kim tanır bundan sonra Yalova, pardon Osmaniye milletvekilini.

Bahçeli'nin durumu, bundan ibaret iken, referandumda MHP tabanının yüzde seksenini arkasına alan muhalifler ise, devlet gücüyle durdurulmuş ve durumları aydınlığa kavuşmuş değil.

Şimdi, partinin delegeleri, baştan ayağa değiştiriliyor olduğuna göre, mahkeme, Bahçeli lehine askıda tuttuğu kongrenin, artık yapılmasına karar verse ne olur? Bütün delegeler, asker delege. Bu yüzden muhalif adaylar,artık belki aday da değil. Bahçeli ile bir araya gelmeleri de mümkün değil. Bunlardan yalnızca Koray Aydın "Baba ocağından ayrılmam." diyerek, yanındakilerle beraber tekrar Bahçeli'ye döneceğini ifade etmiş ve durumu netlik kazanmıştır. Onun bir iddiası yok artık.

Meral Akşener'in bir parti kurması, kendisini sevenler tarafından şiddetle arzu edilmektedir. Fakat, adının cumhurbaşkanlığı adaylığında geçmesi, hatta tek alternatif olarak görülmesi, onun parti kurmaktan uzak duracağını ve tüm muhalefetin partisiz adayı olmayı düşündüğünü akla getirmektedir. Bu konuda CHP ve SP'nin desteğini aldığı, karşıtları tarafından bile ifade edilmektedir. Bu düşüncesi, siyasi konjonktür, ülkenin şartları ve kendisi açısından makuldür. Çünkü, ülkücü tabanın çok büyük kesiminden ve diğer bütün siyasi kesimlerden destek aldığı görülmektedir. Ülkenin bundan sonraki gündemi, cumhurbaşkanlığı seçimi olacağına göre, Meral Akşener'in istikameti doğrudur.

Ümit Özdağ ve Sinan Oğan'ın durumu ise hala muğlaktır. MHP'ye dönme durumları söz konusu değildir. Adları, kamuoyunda cumhurbaşkanlığı ile ilgili, hiç geçmiyor. Bir tarafta da Bahçeli'ye karşı olan, MHP tabanının yüzde sekseni var. Meral Akşener, bu tabanla, ancak cumhurbaşkanlığı seçiminde temas edeceğine göre, bu tabanı partisiz ve ortada koymak haksızlıktır. Bahçeli'ye oy vermek istemeyen bu insanlar, ya sandığa küser ya da büyük ölçüde, başka partilere dağılır. Bu durumda Sinan Oğan ve Ümit Özdağ'ın yapacakları tek şey, ülkücü bir parti kurmaktır.

Yasalarımız, iki kişinin, birlikte parti genel başkanı olmasına izin veriyor. İkisi beraber, Meral Akşener'in de görüş ve desteğini alarak bir parti kurarlarsa, MHP muhalefetini arkalarında toplayabilirler. Kuracakları parti Meral Akşener'in cumhurbaşkanlığına destek vereceğini ifade ettiğinde, MHP muhalefetinin bu üç güçlü ismi, dolaylı da olsa bir araya gelmiş olacaktır.

Bahçeli barajı aşamadığı için, yeni parti, mecliste, ülkücülerin tek temsilcisi olur. Zaten dağılmış olan ülkücülerin, iyice dağılmasını önler.

Ülkücüler, kendi partisine oy vermek istiyor; Bahçeli'ye ve başka partilere mecbur kalmak istemiyor.