Türk Milliyetçiliğinin, Ülkücü fikir sisteminin ocağı sayılan MHP ne hallere düştü? Rahmetli Başbuğumuzun kemikleri sızlıyordur. 2017 yılına kadar 47 yılını MHP saflarında geçiren bir kişi olarak MHP hakkında söz söyleme hakkını kendimde buluyorum. O nedenle çocuk denilecek yaşta MHP saflarına katılmış ve bir ömür tükettiğimiz partinin Balgat işgalcilerinin elinde ne hallere düştüğünü görünce üzülmemek elde değil.

Meral Akşener ve arkadaşlarının MHP’yi düştüğü o dar boğazdan kurtarmak için ne mücadeleler verdiği henüz hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Hatırlarsanız, kongrede kaybedeceğini gören Bahçeli ve şürekası telaşa düştüler. Ankara mahkemeleri dururken, Tosya ve Gemerek ilçe mahkemelerinden İktidar destekli çıkardıkları kararlarla Akşener hareketinin önümü kesmeyi başarmışlardı. Süreç “ İyi Parti’nin kuruluşuna kadar varmıştı” MHP’nin adeta içi boşaltılmıştı. Kafasını kaldıranı ihraç ediliyordu. MHP’nin iktidara gelmek gibi bir hevesinin olmadığını canlı yayınlarda ilan ediyorlardı. Hatırlayanlar bilir MHP adına 2018 seçimleri öncesinde televizyona çıkan Av. Murathan Özkan aynen şöyle diyordu: “Bizim MHP olarak iktidara gelmek gibi bir hedefimiz yoktur. Yine bizim Tayyip Erdoğan’ın önünü kesmek gibi bir gayemiz de yoktur.” Evet aynen böyle söylüyordu.

Dün (23.09.2021) basına bomba gibi bir haber düştü. MHP Merkez Disiplin Kurulu, geçmişte MHP’de çok önemli görevlerde bulunan 7 efsane ismi ihraç ettiği haberleri basına servis ediliyordu. Bu 7 isim zaten çok az sayıda MHP’de kalan güzide isimlerdi. Bu hareketle öyle anlaşılıyor ki, Ak Parti iktidarına ram olmuş MHP yönetimine köleliği kabul etmeyenlerin bundan sonrada ihraç edileceklerinin delilidir. O 7 isimlertden Nazif Okumuş, 21'nci dönemde MHP İstanbul milletvekilliği yapmış ve MHP uğruna adeta ömrünü adamış bir Ülküdaşımızdı. Atilla Kaya ve Suat Başaran ise Başbuğ Alparslan Türkeş’in sağlığında Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış iki Ülkü devi kardeşimizdi. Atilla Kaya MHP Genel Başkan Yardımcılığı ve MHP İstanbul Milletvekilliği de yapmıştı. , 16 Nisan 2017'deki referanduma giden süreçte Devlet Bahçeli'nin kararına tepki göstererek Genel Başkan Yardımcılığından istifa etmişti. Alişan Satılmı, ilerlemiş yaşına rağmen elini taşın altına koymuş ve zor bir dönemde Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış bir Ülküdaşımızdır. Ahmet Malkan, Ali Baykan ve Tahsin Eren, bu güzel insanlar ömürlerinin büyük bir bölümünü MHP uğruna harcadıkları, ceza evlerinde sağlıklarını kaybeden her biri birer Ülkü Devi olan isimler.

MHP bu siyasi duruşuyla nereye koşuyor?

Devlet Bahçeli’yi MHP’nin başına getiren derin güçler MHP’yi tamamen dibe vurmadan partinin başından ayrılmasını asla istemiyorlar. Bunu nereden anlıyoruz. 1999 seçimlerinde yakaladığımız rüzgarın hala estiğini zanneden MHP’li kardeşlerimizin 2002 seçimlerinde en az yüzde 26 oy bekledikleri bir süreçte ben ve benim gibi düşünen bazı ülküdaşlarımız ise aksini iddia ediyorduk. MHP bu gidişle baraj altı kalacaktır diyorduk. 2002 seçimleri geldi ve biz MHP olarak sandığın dibine gömülmüştük. Bizim için sürpriz olmamıştı ama 9x9 raporları ile MHP Genel Merkezini o süreçte kandıranlar yani hayal peşinde koşanlar büyük bir sükut-u hayale uğramışlardı. İşte o seçimlerin sonucunda Devlet Bahçeli; “ Evet bu seçimin suçlusu benim ve istifa ediyorum” demişti. Ancak onu o makama getiren derin güçler, yok öyle bırakıp gidemezsin. MHP’yi bitirmeden, tamamen dibe vurdurmadan ayrılamazsın dediler. Bahçeli ise; birkaç yalakanın sakın ayrılmayın, siz ayrılırsanız biz ne yaparız gibi yalvarışları karşısında, bakın teşkilat benim gitmemi istemiyor diye hemen çark etmişti. Eğer sözünü tutum ayrılsa ve tekrar kongre ile seçilip Genel Başkanlığa dönse daha saygın bir konumda olurdu. Ama geldiğimiz noktada, bugün İktidar ona muhtaç, O da ayakta kalmak için iktidara muhtaç bir şekilde tutunmaya devam ediyor. Ama nereye kadar?

Ama unutmayın ki; “Çakalların hükmü, BOZKURLAR ayağa kalkana kadardır”. MHP’nin bu Balgat işgalcilerinden kurtarılacağını ve tekrar fabrika ayarlarına döneceği günü tüm Ülkücüler olarak bekliyoruz. Ömrümüz yeter mi bilemeyiz ama o gün mutlaka gelecektir. Ve o gün geldiği zaman, ihraç edilen, kovulan, ötekileştirilen, yaklaştırılmayan ve küskünler dahil tüm Ülkücüler tekrar baba ocağına dönecektir. Ben bu ümidimi muhafaza ediyorum.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE VE DİYEBİLENE