Siyasi yandaşlık veya karşıtlıktan azade objektif ve akılcı biçimde bir değerlendirme yaptığımızda gelinen noktaya bakalım. Kamu hukuku- siyaset bilimi kuramlarına göre tümüyle değişik olsa da kısa adıyla bizdeki Başkanlık Sistemi sorun çözemediği gibi sorun üreten bir defacto yani fiili durum yönetimi pratiği. Yasama yürütme ve yargı erklerinin sert biçimde ayrılığı olan sistem bizde tam tersi aynileşmiş durumda. Yasa yerine karar/nameler, yargı denetimine kapalı idari karar ve uygulamalar ve bağımsızlığını yitirmiş bir yargı düzeni var.  Devlet aygıtının kılcallarına kadar sirayet etmiş Tekçi yönetim anlayışı ve işleyişi sorunları çözemiyor, aksine yenilerini yaratıyor.  

Hızla alınacak kararlarla iyi işleyeceği vadedilen sistemle geçen iki yılı aşkın sürede, kamuda yolsuzluk, halkta yoksulluk, gençlikte işsizlik arttı. Türk Lirası tarihte olmadığı kadar değersizleşti, enflasyon patladı. Emirle düşen faizler, rezervler boşalınca zorunlu olarak artırıldı.  Ama halkın kendi parasından çok dövize olan güvenci ve inancı değişmedi. Döviz tevdiat hesapları sürekli arttı. Hukuk güvenliği olmayınca, yabancı gelmediği gibi içeriden de çıkışlar oldu. Net yabancı yatırım miktarı eksiye düştü. Sonuçta ülke ya kur farkına çalışmak ya da yüksek faiz ödemekten başka yolu kalmayan bir ekonomik çaresizliğe mahkûm oldu.  

  Yargı bağımsız olmayınca hukuk işlevsizleşti, basın özgürlüğü kalmadı, eğitim çöktü. Yeteneksiz yandaş rektörlerin idaresinde kalitesi düşen üniversitelerin saygınlığı da bitti. Liyakatsizliğin, ehliyetsizliğin çürüttüğü devlet bürokrasisi de saygınlığını ve inandırıcılığını kaybetti. Bu dönemde kamu eliyle üretilen ve yayınlanan hemen bütün sayı, rakam ve istatistikler güvenilmez hale geldi. Devlet adına yapılan açıklamalar ve izahlara 'yalan-yanlış' bakışı bireylerde içselleşti, toplumda yaygınlaştı.  Tekçi buyurgan diliyle ayrıştırılan toplumda gerilim, kutuplaşma, mutsuzluk ve umutsuzluk had safhaya ulaştı.  Modelin doğasındaki geniş yetkiler, hukuk ve adalet bilincinden yoksunların sınırsız yetki kullanımı iştah ve arzusu ülkeyi esasen yürütmeye zorlanan, mevcudu çözemeyen ilave sorun üreten bir hale dönüştürdü. 

Sistemin kısa sürede iflası, ekonomideki krizin derinleşmesiyle artan dış kaynak ihtiyacı, reform sözlerinin havada uçuşmasıyla hasarı giderilebilecek gibi değil. İşin kötüsü derinleşen kronikleşen ülke sorunları kritik eşiği aşma noktasına geldi. Hal böyle olduğu için, sistemde cılız değişim girişimleri, mış gibi yapılıp aslında yok hükmündeki reformlar gerçekte anlamsız, halkta ve dış dünyada karşılıksız kalmaya mahkûm çaba ve beyhude gayretlerdir. Demokratik hukuk devleti anlayış ve işleyişinden uzaklaşan bir siyaset ve yönetim anlayışına dûçar olduk. Hastalığımızın asıl sebebini bilelim ve kabul edelim, aksi halde tedavisi de olamaz. Bir de sorunun sebebi-ortağı olanların çözümün adresi olamayacaklarını artık fark edelim. Reform yerine makul adaleti önceleyen bir hukuk devleti işleyişini temin edelim yeter..