Ülkemde şehit cenazeleri kalkarken Papa’nın huzuruna çıkıp, bizim inancımıza göre kafir olan birinden edilen dua talebi…

Bir günde 11 şehit verilmesine rağmen camilerimizden nedense yükselmeyen selalar…

Kongrelerde Afrin üzerinden atılan ve sonu kahkahalarla biten gevşek sloganlar…

TRT dizileri vasıtasıyla manipüle edilen bir tarih…

Medyada “18 keçinin otladığı işe yaramaz adalar” gibi yapılmaya çalışılan Türk Milletinin fıtratına ters algı operasyonları…

4.000 yıldır iç ve dış düşmanlarla mücadele eden, nefes almaya başladığı ilk günden bu yana beka sorunu olan ve bu mücadeleyi kazanmak için ölümüne çarpışan bir devlet…

Her türlü gücü elinde bulundurup karşısında doğru dürüst bir muhalefet kalmayan iktidar…

Ülkemizin yönetim sisteminin değişeceği 2019 seçimlerine bizi hızla yaklaştıran, koşarcasına akıp giden zaman…

İşte böyle bir ortamda doğdu IYI Parti.

Türklük ve Türkler için en az 1919 kadar önemli olan 2019 seçimlerine yeni bir ses, yeni bir umut olarak, Devlet Bey’in kantara çıkmak yerine, -beka bahanesiyle- ittifaka sığındığı, CHP lilerin ısrarla ve inatla “Seçimlerin Değişmez Mağlubu” Kılıçdaroğlu’nu seçtiği bir zamanda mevcut emanetçileri sandıkta yenebilecek tek güç olarak, devlet, millet, bayrak sevdalısı Ülkücülerin ateşlemesiyle...

Kuruluş’un ardından tabii olarak takdir eden veya eleştiren sesler de yükselmeye başladı.

Sonu gelmeyen rallilerin yaşandığı tenis maçları izler olduk, gidişatı beğenmeyip yapıcı eleştiriler yapanlarla, sonumuzu getirecek “kol kırılır yen içinde kalırcı tayfa” arasında. Eleştirenleri eleştirenlerin yıkılmaz savunma kaleleri var : “Ne bekledin de olmadı”, “koltuk verilmedi diye bunları söylüyorsun”, “hangi beklentin suya düştü de şimdi konuşuyorsun” cinsinden…

Öylesine yüzeysel, öylesine klişeleşmiş cümleler ki, bunlar…

O zaman, Çoban Ateşinin yakıldığı ilk günden beri var olan ama sırf bu satırlarda bağımsızca yazabilmek için IYI Parti’de hiçbir görev almayan ben rahatlıkla eleştirebilirim demek ki. Zira bu bakış açısıyla herhangi bir beklentimin karşılanmaması gibi bir durumum yok. Hatta hatta gelen birkaç teklifi de kibarca reddetmiş biri olarak bu benim hakkım bile sayılabilir. Çünkü kimse bana çıkıp “beklentin de vır vır vır” diyemez.

O zaman “Yeleli Bozkurt” Cennetmekan Barış Manço’nun dediği gibi : “MÜSADENİZLE ÇOCUKLAR…”

Ama ben 2019 a bu kadar yaklaştığımız bir ortamda eleştirmek yerine bolca şahidi olan bir anımı anlatmayı tercih edeceğim :

Ocak sonu veya Şubat başı 2016, yer Kaşıbeyaz Florya.

O zamanlar Murat İde basın danışmanı olmadığı için Habererk Meral Hanım’ın basınla yaptığı her söyleşiye davet ediliyordu.

İsmail Türk, Oğuzhan Türk, Ramazan Akgün ve ben Habererk’i temsilen oradaydık.

Aralarında Musavvat Başkan, Yeniçağ’ın sahibi Ahmet Çelik, Yücel Coşkun, Müjdat Öztürk, Samet Reis gibi şahsen ve gıyaben tanıdığım katılımcıların da bulunduğu kalabalık bir hazırun vardı.

O günlerde MHP Genel Başkan adayı olan Sayın Meral Akşener konuşmasında şöyle dedi :

“Her teşkilat kendi milletvekili listesini kendi belirleyecek, MKYK’na illerin nüfusuna göre koltuk verilecek ve ben teşkilatlar kimi seçerse onlarla çalışacağım. Ben her iki listede de sadece %5 Genel Merkez kontenjanına sahip olacağım”

Ez cümle : MHP deki Balgatçı zihniyetten usanan, yeterli imza toplamasına rağmen kanuni hakkı olan kongreyi bile yaptıramayan insanların Meral Akşener’den beklentisi vaatlerini yerine getirmesidir.

Hepsi bu.

Yoksa hiç kimse IYI Parti’nin başarısız olmasını istemiyor. Aksine olası bir başarısızlık herkesi oldukça mutsuz eder.

Sağlıcakla kalın…