Türklüğünü ve Türkçülüğünü yüreği ile,beyini ile, kalıbı ile, sesi ile velhasıl her hücresi ile yaşadı.

Ve her hücresi ile yaşadığı Türklüğünü kuşaktan kuşağa sözü ile yazıları ile , kitapları ile, duruşu ile nesilden nesile aktardı.

Heyecanını ve duygularını her zaman 18‘lik bir delikanlı gibi taşıdı.

“O”, onun yanında, onu dinlerken, ona bakarken Türk olmanın gururunu , şuurunu ve şükrünü yaşatan, “adamdı”.

Türk Töresinin bütün emirlerinin ete kemiğe büründüğü gerçek bir “öğretmendi”.

Yetiştirdiği nesillerle, "O" ve "Türkçülük" asla unutulmayacak !..

Onu yaşarken unutan ve üzen, “söğüt gölgesi” tayfası, “ahde vefasız “ mirasyedilerin, “buza” yazılı isimleri bir gün Türklüğün gerçek temsilcilerinin ocağının ateşinde erirken; “O’nun” adı, aynı mirasyedilerce unutulan ve beka alemine vuslat eden “alim, kahraman”, “gazi ve şehit ülküdaşları” ile birlikte, “Orhun kitabelerinde” olduğu gibi “taştan abidelere” yazılacak.

Sen bir fani olarak üstüne düşeni fazlası ile yaptın hocam.

Şimdi sıra yetiştirdiğin nesillerde !..

Allah seni "Gök börklü" Muhammed'e komşu kılsın ve rahmeti ile kucaklasın!..