Norveç’teki NATO tatbikatında CB Erdoğan’ın adı kullanılarak yapılan paylaşımlar ve Atatürk’ün düşman liderler arasında gösterilmesi tam bir skandaldır.

Türkiye,  buna tepki göstermekte sonuna kadar haklıdır.

Nitekim NATO   hatasını kabul ederek, genel sekreter Stoltenberg hem yazılı hem  sözlü olarak özür dilemiş,  iki personelini de açığa almıştır.

NATO’nun kurumsal özrü skandalın kurumsal olmayabileceğine işaret etmektedir. Bu noktadan sonra  olaya  nokta koymak da bir yoldur,gerilimi tırmandırarak iç politika malzemesi yapmak, milliyetçi refleksleri harekete geçirip oya çevirmek de bir yoldur. Bir üçüncü yol da bu kadar tepkiden sonra NATO ile yolları ayırmaktır.

Genelkurmay başkanı Akar, skandaldan sonra NATO ile ilişkilerimizin bozulmaması yönünde açıklama yaptığına göre iktidarın NATO’dan ayrılma diye bir düşüncesi yok. Doğru olan da budur. Bu tip olayların NATO-Türkiye ilişkilerini zedelemek için planlanmış bir provokasyon olabileceğini de göz ardı etmemeliyiz.

Özürden sonra  meselenin bu kadar köpürtülmesi, referandumdan önce Almanya ve Hollanda ile yaşanan krizi hatırlatıyor. Hemen her olayın –oy kaygısıyla- ele alınıp,iç politika malzemesi yapılması içeride işe yarasa da dışarıda Türkiye ve bunu köpürtenlerin aleyhine olur. Bir noktadan sonra inandırıcılık sorunu doğacağından iç politikada da  fayda getirmez. Onun için her şeyi tadında bırakmak gerekir.

SEÇİM İTTİFAKLARINA DOĞRU

AKP ve MHP’den yapılan açıklamalar iki partinin seçime iş birliği yaparak gireceklerini gösteriyor. İYİ partinin sahaya inmesi ile birlikte partiler kartlarını yeniden karmak zorunda kaldılar. MHP’nin baraj,AKP’nin seçimi kaybetme sorunu var. İki parti kendilerine yönelik tehdidi iş birliği yaparak önlemeye çalışacak.

Aslında bu iş birliği yeni değil,AKP kurulduktan kısa süre sonra kurucuları ABD'de temaslarda bulunmuş,muhtemelen belli konularda mutabakata varmışlardı. Çok sonraları bazı yazarlar bunu itiraf ettiler. ABD'yle uzlaşmaya varılmış ama seçime iki yıl vardı. AKP'nin iktidar olması için erken seçim gerekiyordu. O yolu Bahçeli açtı,durup dururken erken seçim kararı alarak iktidarı altın tepsi içinde AKP'ye sundu. 2002 yılında erken seçim kararı alınmasa muhtemelen krizden çıkan Türkiye'de farklı bir siyasi tablo ortaya çıkacaktı. Bahçeli'nin açtığı kapı sayesinde AKP on beş senedir iktidarda. 7 Haziran seçimlerinden sonra bu örtülü ittifak sadece aleniyet kazandı.

NAİM SÜLEYMANOĞLU

Naim Süleymanoğlu'nu kaybettik. Türk sporuna çok önemli başarılar kazandırdı,onlarca rekor kırdı. Türk Halteri onun sayesinde büyük sıçrama yaptı. Ay yıldızlı bayrağımızı defalarca göndere çekti. Hastalığı döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan onu hastanede ziyaret etti, moral verdi. Naim, daha önce MHP'den aday olmuştu. Onu herkesten önce MHP lideri ziyaret etmeli,cenazesinde de en önde olmalıydı. Ne yazık ki olmadı. Vefaya en çok ihtiyaç duyulan alan siyasettir. İnsanlar aranmak,sorulmak isterler.En çok da dava arkadaşlarını yanlarında görmek isterler.   Dün ölümleri paylaşan insanlar bugün birbirlerinin acılarını paylaşmıyor.Sonra da şikayet ediyoruz.

Bunun için dağınığız,bunun için bir olamıyoruz. Bunun için onca bedel ödememize rağmen bir adım mesafe alamıyoruz.

BİZİM BİZE YAPTIĞIMIZ

Şikayet etmediğimiz hiç bir şey yok,her şeyde bir eksilik buluyoruz. Eleştirel düşünmek iyi, eleştiriyi bir hastalık haline getirmek kötü. AKP, PKK ile masaya oturur tabanı alkışlar, MHP ile iş birliği yapar tabanı alkışlar,bir gün Atatürkçü,bir gün Atatürk düşmanı olur tavır aynıdır,tabanı onu da ötekini de doğru bulur. Biz de ise herkes öküzün altında buzağı arar.Kusur bulmak için özel çaba sarf eder..Herkes kendi çapında kusursuz bir başbuğdur. Nefsimizden başka kimseyi beğenmeyiz. Tabancamızdaki bütün mermileri kendi kendimize sıkarız. Sonra da  niye iktidar olamadık diye kara kara düşünürüz.Kendi kendimize verdiğimiz zarar olmasaydı bugün çok farklı noktalarda olurduk.

Kendimize,camiamıza  biraz acısak olmaz mı? Bizde kusur bir ise başkalarında bin. Biraz da onları görelim.