31 Mart 2019 Yerel Seçimleriyle göreve gelen, görev yaptığı kısa süre içerisinde yapmaya gayret ettiği ve mazbatası elinden alındıktan sonra gerçekleşen indirimlerle İstanbulluların gönlünde taht kuran, çiçeği burnunda Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu bu haftaki konumuz.

31 Mart sonrası, kısa dönem Belediye Başkanlığı ve 23 Haziran sonrası mevcut Belediye Başkanlığı olarak iki şekilde incelemek gerekiyor Sayın İmamoğlu’nu. 31 Mart Yerel Seçimlerinde İstanbul seçmeninin teveccühünü alan ve akabinde mazbatası verilen İmamoğlu, dikkatli davranmış ve birkaç konum dışında, sanki görevden alınacağını biliyormuş gibi atamalara yönelmemişti. Halka en şirin gözükeceği konu olan indirimin üzerine gitmiş ve görevden alındığı halde o kadar doğru bir hamle idiki bu, Ak Parti’li Meclis üyelerini bu indirimleri yapmaya mecbur bıraktırmıştı. Hem kısa dönem görev dönemindeki bu duruşu, hem de Türk milletinin mağduru sevmesi nedeniyle, 23 Haziran seçimlerinde ezici bir üstünlükle tekrar Belediye Başkanı seçildi. Ne olduysa da ondan sonra oldu işte.

İttifaklar zordur. Koalisyonlara laf eden iktidarın, Türk milletine attığı en büyük goldür. Mecburen, ittifaka girdiğiniz partilerin isteklerini yerine getirmek zorunda kalıyorsunuz. Bir de üstüne, seçim öncesi Ekrem Bey’e destek olan dernek, vakıf, birlik, platform gibi kuruluşları da eklersek, seçim sonrası boyun eğmesi gereken bir hayli fazla siyasi parti, özel ve tüzel kişiler ortaya çıkmış oldu. Büyükşehir Belediyesine ait iştiraklerin Genel Müdürleri, Yönetim Kurulu Üyeleri, Spor Kulüplerinin Başkan ve Yönetim Kurulu Üyeleri derken ciddi kavgalar yaşandı. Tüm bu tartışmaların gölgesinde işe başladı Ekrem Bey ve ekibi. HDP, desteklerinin karşılığını alamadığı için çok büyük tepki verdi ve bu tepkinin, ileriki günlerde daha fazla şiddetlenmesini bekliyorum. Seçim öncesi fısıltı gazetesinde, “İSPARK” ve “BELTUR” destekleri karşılığında HDP’ne teslim edilecek diye bir haber dolaşıyordu. Yoksa oy vermek için uçakları ağzına kadar doldurmazdı Doğu ve Güneydoğu insanı. Ancak sıkıntının büyüğü başka! Metrobüsler ve Tramvayların ya planlamasında hatalar zinciri var, ya da araçları kullananların gizli protestosu. Ulaşım süreleri ciddi anlamda uzadı. Her Metrobüs istasyonunda, yolcular arasında araca binme kavgası var. Mesela Beylikdüzü Son Durak isimli durakta, beklemeden binmek isteyenler ve 4. Kapı sırası arasında cinayet yaşanması an meselesi. Mesai günü akşamları saat 19:00-19:30 saatleri arasında, Yenibosna-Sefaköy arasında Metrobüs trafiği yaşanıyor. Evet, yanlış okumuyorsunuz; Metrobüs trafiği oluyor!!! Denizi ve uzun bir sahili olan İstanbul’da, denizle ulaşımı gerçekleştirememenin basiretsizliği de işin cabası! Gündüz saatlerinde Silivri’den, Mimarsinan ve Beylikdüzü’den kalkacak Deniz Otobüsleri veya bir başka İstanbul’a özel deniz taşıdı ile çok kolay bir şekilde çözüme ulaşacak olan trafik sorununu, Beylikdüzü-Silivri arasında Metrobüsü uzatmakla çözüm bulmaya çalışan bir anlayış karşısında şaşırmamak işten değil! Kısa Dönem Belediye Başkanlığı sürecinde indirim yapmak için ortalığı ayağa kaldırdıkları su fiyatlarında %20 zam yapıldı! Açıklama o kadar komik ki; ”sulara koyulan kimyasallara zam geldi”!!! Kimyasala %200 mü zam geldi? Diyelim ki %50 zam geldi; siz 1 litre suya ½ litre kimyasal madde mi koyuyorsunuz? Koysanız koysanız, en fazla 1/10 oranında koyuyorsunuzdur ki o da fazla diye düşünüyorum. Ben işin uzmanı değilim. Bu tür açıklamaları da Murat Bey’in değil, bir uzmanın yapması gerekir diye düşünüyorum! %20 oranındaki ücretsiz su kullanım hakkından bahseden de yok bu arada. Hala devam ediyor mu? Yoksa onu da kaldırdınız mı? Ayrıca; Hamidiye Memba Suları diye bildiğimiz Hamidiye A.Ş. ürünlerine, eylül ayı başında %20 zam yapıldı. TGS(Turkish Ground Service), Hamidiye ile aralarındaki sözleşmeyi iptal edince, ben de dahil olmak üzere herkes ayaklanmıştı ama sebep buymuş. Üstüne BELTUR’a ait Sosyal Tesislere de %20 zam geldi. Çok kısa bir zaman içinde toplu taşımaya da zam gelmesi bekleniyor.

Hülasa Belediyeler, kar güden kurumlar değildirler. Yerel İdare sınırları dahilinde yaşayan tüm canlılara, her bakımdan en iyi şekilde yaşayacakları ortamı hazırlayan kurumlardır. Şirket değildirler. Yakınlara, kendisine destek olanlara rant kapısı oluşturmak için kullanılacak kurumlar da değildirler. Liyakat esas alınmalıdır. Başka insan kalmamış gibi aynı kişiyi üç dört yerde görevlendirmek doğru değildir. Zam yaparak çözüm bulunmaz, maliyetleri azaltarak çözüm yolları aranır. Eğer bizlerin şikayet ettiği ve kurtulmak için çözümler aradığımız iktidarla aynı yolu izleyecekseniz ki öyle yapıyorsunuz, o halde size soruyorum; “Ne Değişti?”