Sayın Cumhurbaşkanının dokunulmazlığı var, milletvekillerinin dokunulmazlığı var, bazı elitlerin(!) de dolaylı dokunulmazlığı var, bunları hemen herkes biliyor. Peki, kendi halinde vatandaş iken afrasından tafrasından geçilmeyenlere ne demeli?

Bataklıktan bahsetsek, sen bize kurbağa dedin diyecekler. Güç zehirlenmesi ne lanet bir şeymiş. Bir yazı veya şiir yazıyorsunuz hemen belli yerlerden sesler geliyor. “Vay sen burada bizi kastettin”, “vay neden hep abalıya(!) çakıyorsun?”

İyi de kardeşim, siz kimsiniz, biz kimiz?

Öyle değil ama varsayalım sizi kastettik, öyle değil ama varsayalım hep abalıya vuruyoruz…

Bir de kendinize bakın. Bu ne kibir, bu ne nefis, kendinizden başkasını görmüyorsunuz.

Bu ne gaflet, bu ne vefasızlık, dününüzü unutuyorsunuz ve ego paçanızdan akıyor.

Hepsi bir tarafa, bu “abalı” meselesi nereden çıktı? Hem abalı kim, siz kim?

(Abalı) mecazi olarak “kendini koruyamayacak denli kimsesiz, arkasız, güçsüz” anlamında kullanılır. Ama nerede kurban olduğum gerçek abalı...
Tercihli ihale severlerden abalı, beş yıldızlı otellerde iftar verenden fukara olur mu?
Ganimet bölüşenlerden abalı, şatafata boğulandan gariban olur mu?
Tepeden kadro kapanlardan abalı, çok yerden maaş alanlardan guraba olur mu?
Parsel parsel paylaşanlardan abalı, rantiyeden fakir olur mu?

Hayatta burnu kanamayandan abalı, eline diken batmayandan köylü olur mu?

ÇAKARLA SOLLAMANIN CAKASI

Geçenlerde trafikte normal ilerliyorum kırmızı ışık yandı durduk. Sağımın sağından bir araba ışık mışık dinlemeden geçti, gitti. Geçer çünkü çakarı vardı!... Yeşil yandı yoluma devam ediyorum, bir sonraki ışıkta herkes durmasına rağmen başka bir araç bu sefer solumuzdan durmadan geçti gitti. Geçer çünkü çakarı vardı!...

Yollarda çakar lambalı araçtan geçilmiyordu. Şimdi kamu ve mahalli idarelerde üst düzey yönetici, genel müdür ve daire başkanlarının araçlarında "çakar lamba" kullanması 1 Kasım'dan itibaren yasaklanıyor. Ne ölçüde uygulanır, yaşayıp göreceğiz, hadi inşallah. Çakarla sollamanın veya sekiz çizmenin cakasına alışanlara yazık olacak ama…

NE KADAR DA ÇOK SEVERİZ GAZA GELMEYİ

Koca koca adamlar, koca koca mürekkep yalamışlar, koca koca kavganın kralını vermişler, koca koca çilenin alasını çekmişler gaza gelir mi? “Ülkücü değilim ama ben ülkücüleri hep çok sevdim” demiş ya bir yazar, işte o yazıyla gaza gelmişler, mutluluklarını(!) sanalda paylaşarak perçinliyorlar.

Sormamışlar, ülkücüleri bu kadar çok seven, ülkücülüğü hep takdir eden birisi acep neden ülkücü olmamış?

Yazara sözüm yok, olamaz, tanımadığım için kendisini tenzih ederek bir yazıyla gaza gelenleredir sözüm.

Ülkücü olmayıp da ülkücüleri seviyorum diyenlerin çoğu, “ülkücülerin gözü karalığını sevmişlerdi, yani birileri yaşasın diye ölüşlerini sevmişlerdi, gönüllü olarak uzman çavuş ve komando oluşlarını sevmişlerdi, tankın önüne yatışlarını sevmişlerdi, işkencelerde vakur duruşlarını sevmişlerdi, öz vatanlarında garip muamelesinde bile vatana dört elle sarılışını sevmişlerdi…

Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun gerçek abalılara…