İlk çağdan beri demokrasinin temel esası; devleti kuran ''egemenliğin'' asli sahibi olan halkın devletin yönetiminde söz sahibi olmasıdır. Sözcük, Antik Yunanca’da halk anlamına gelen “demos” ve egemenlik, güç anlamındaki “kratos” kelimelerinden oluşur. Özü yönetimde halk egemenliğidir. Buna göre, yönetim sisteminde eğer o halkın egemenliği yoksa orada demokrasi de yoktur. TBMM'de yazan 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'' cümlesinin kaynağı da, anlamı da budur.

Hukuk devleti, güçlü sivil toplum ve özgür basın sacayağına oturan demokrasiler, Başkanlık ya da parlamenter sistem olarak iki türlüdür. İç savaş sonrası kurulan ABD dışında başarılı olmuş bir başkanlık rejimi yoktur. Sadece Fransa'da başarılı olan bir yarı başkanlık dışında tüm kara Avrupa'sı parlamenter demokrasiyle yönetilmektedir. Gelişmiş ülkelerin neredeyse tümünde tercihe şayan olan demokrasiler parlamenter sistemlerdir.

Demokrasinin varlığı ve sürdürebilirliği kamu hukuku bağlamında çeşitli ilkelere bağlı olsa da özünde halkın demokrasi kültürüyle doğrudan alakalıdır. Başkanlık rejiminde bu kültür giderek erozyona uğrarken parlamenter sistemlerde kökleşir. Çünkü halk en tepedekine zor, parlamentere ise kolay ulaşır. Ayrıca başkan tek kişi iken parlamenter çok sayıdadır. Tek dereceli, eşit ve gizli oy, açık sayımın cari olduğu, dürüstlüğü yargıç güvenceli bağımsız bir otorite tarafından düzenlenen/denetlenen seçimle oluşan parlamento halk için de güvencedir. 

Parlamentoların en kötüsü bile vatandaşlarını, farklı kesimleri, grupları, tercihleri temsil eder. Genele aykırı görüşlere ve isteklere yer verir, hiç değilse seslerini orada duyuracak kadar alan açarlar. Otoriter rejim eğilimlerini engelleme kabiliyeti olduğundan otoriterler parlamentoyu pek sevmezler, fakat bunu açıkça söyleyemezler. Yönetimde karar ve işlerin daha hızlı alınıp, görülmesi, hizmetin çabuklaşması ambalajıyla sunarlar. Bu nedenle otoriter iktidarlar ile diktatörlerin düşüncesi buldukları ilk fırsatta parlamentoyu kapatmaktır. Ama buna her zaman güçleri yetmez. Bazen de görüntüyü muhafaza babından kapatmak işlerine gelmez. Parlamentoyu etkisizleştirerek az veya kötü çalışır hale getirip işlevsizleştirirler. 

Böyle olunca yönetimde halkın egemenliği zayıflar. Sistemin en temel sigortası olan yargı bağımsızlığı da zayıflamışsa, o vakit ''seçildim her şeyi yaparım'' zihniyeti devreyi girer. Bugün ülkede yaşanan tam da budur. Kuvvetler ayrılığı yok edilmiş, tüm erkler direk ya da dolaylı tek kişide toplanmıştır. Ancak 2 yıllık uygulaması ne işleri hızlandırmış ne de halkın yararına sonuç veren bir yönetim olmuştur.

Bugün için CB hükümet sisteminin sürdürülebilir olmadığı toplumun çoğunluğu tarafından anlaşılmış, durum iktidara mensuplarca da dillendirilmeye başlanmıştır. Ülke için en uygun olanın parlamenter demokrasi olduğu inancı konsensüs ölçüsüne ulaşmış, kısa vadede dönüşüm kaçınılmaz hale gelmiştir.

Parlamenter demokrasi talebini ilk yükselten İyi Parti bu konuda toplumsal muhalefetin sözcüsü olmuş ve biraz da parti ismine nazireten İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş nitelemesi gündeme oturmuştur. Peki, bu ne demektir? Şeklinde sorulara da kısa cevap olması bakımından azıcık açmak gerekir. 

Parlamentoların 2 ana fonksiyonu vardır. İlki halktan aldığı egemenlik yetkisine dayanarak yasa/kural koymak. İkincisi de devlet-kamu harcamalarını halk adına denetlemek. Bugün için her iki fonksiyonunu da kaybetmiştir. Yasa yerine CB kararname ve kararlarıyla konulan norm ve kurallarla yönetiliyoruz. Sayıştay'ın devreden çıkarılmasıyla denetim yetkisi zayıflayan parlamentoda, Meclis araştırma, soruşturma işi de yapılamıyor. Asıl ve etkili gensoru müessesesi kaldırıldığından yürütme fiilen denetimsizleşiyor. Geriye sadece ''idarenin yargısal denetimi'' kalıyor ki o da bağımsızlığını yitirmiş bir yargı düzeniyle mümkün olamıyor.

Şu hâlde yasama ve denetim faaliyetini kolaylaştıran bir anayasal düzen ile bağımsız bir yargı düzeni kurulduğunda parlamenter sistem otomatikman iyileşir ve güçlenir. Bunun üzerine bir de parlamenterin güçlü olmasını sağlayacak, sistem kurulunca tahkimat tamamlanır. Bu da siyasi partiler ve seçim yasalarında yapılacak küçük basit ama zorlayıcı lığı ve kesinliği olan değişikliklerle mümkündür. Bu konuda muhalefetin siyaseten uzlaşan iradesi yeterli olup diğer hususlar teknik detaylardır ve hukukçular tarafından hızlıca hazırlanır. 

Demokrasilerin diğer sistemlere nazaran iyi kabul edilmesinin en önemli nedeni, hatayı kendi içinde kolaylıkla tamir kabiliyetidir. CB Hükümet sistemine geçiş bir hatadır ve bu açıkça görülmüştür. Öyleyse parlamenter demokrasiye dönüş için herkes çaba göstermelidir.