ÖĞRETMENİM CANIM BENİM

Abone Ol

ÖĞRETMENİM CANIM BENİM

 

Bir takvim yılı içinde kutlama programında ohooo diye sağ elini havada sallayarak sayılacak  kadar çok belirli günler ve haftalar vardır. O günü, şu günü, o haftası, bu haftası say say bitmez. Bunların çoğu adet olduğundan dolayı, öylesine kutlanan, “hatta kutluyormuş gibi çek pampa” kıvamında yaklaşılan günlerdir.

 

Hani çok sevdiklerinize dersiniz ya “dünya bir yanaaa sen bir yana” diye, işte bu özel günlerin içinde iki tanesi vardır ki –mış gibi yapmayı asla kabul etmez, gönüldenlik ister, samimiyet ister, coşku ister…

 

Biri annelerimiz içindir, diğeri de öğretmenlerimiz. 

 

Şu kadarcık çocukluktan kocamaaan adamlığa uzanan yolda üzerimizde büyük emekleri olan, bizi seven, önemseyen insanlara ait bu iki gün kaba temizlik gibi yalap şap geçilmemeli, dip bucak detaylı temizlik gibi önemsenmeli ve üzerine titrenmelidir. 

 

Zira bu iki insan bedenlerimizin de, ruhlarımızın da, beyinlerimizin de hijyen kaynağıdır. Hayat onlardan aldıklarımız değerlerin üzerine kurulur : Doğruluk, dürüstlük, vatan-bayrak sevgisi, milliyetçilik, ahlaklı olma, samimiyet, aklını kullanma, inanç sisteminin gelişmesi gibi.

 

Az şey mi saydık ? 

 

Az olur mu insanı insan yapan özelliklerin pek çoğu var bu listede...

 

***

Yine bir Öğretmenler Gününe eriştiğimiz bu hazan mevsiminde, vakti dolup ta ağaçlardan göçüp giden yaprakların süzülüşleri eşliğinde Nevbahar tadında yemyeşil kutlanan bir 24 Kasım hayal ediyorum.

 

Vefanın İstanbul’da bir semt adı olarak kalmadığı, saygı, minnet, içtenlik gibi duyguların gönüllerden gönüllere aktığı, emekli olmuş-çalışan bütün öğretmenlerimize hak ettikleri sevginin gösterildiği bir gün olmalı bu 24 Kasım.

 

***

 

İlkokul’dan mezun olalı 30 sene oluyor. Bizi okutan, öğreten, Atatürkçü birer Türk çocuğu olarak yetiştiren Ülkü Öğretmenimi nasıl unutabilirim, ona olan saygımı, sevgimi, minnetimi nasıl göstermemezlik edebilirim ki ? 

 

Ya da 25 yıl evvelindeki farklı anlatımıyla, mesleğini yaşam biçimi haline getirip adeta bir elbise gibi üzerine giymiş olan, bugün bile hala arayıp fikrini aldığımız Coğrafya Öğretmenimiz Seval Hoca’yı böyle bir günde nasıl es geçebilirim ki ? 

 

Elbette üzerimizde çok emeği olan ismini sayamadığım her biri birbirinden kıymetli diğer öğretmenlerimi de anmadan geçemem… 

 

İnsanlık adına , vefa adına geçmemeliyim de zaten.

 

***

 

Buraya kadar hep herkesin aşağı yukarı aynı şekilde yaşayabileceği duygulardan bahsetmeye çalıştım. 

 

Birazdan işin mutfağından bilgiler vermek istiyorum size…

 

BİR İLKOKUL ÖĞRETMENİYLE EVLİ OLMAK ? 

 

Bir ilkokul öğretmeniyle evliyseniz eğer hele ki o sene 1. Sınıf okutuluyorsa verilen emeğin, çabanın, çalışma temposunun karşısında saygıyla eğilmeden edemezsiniz.

 

Bu vatana millete kıymetli nesiller yetiştirebilmenin elifi olan 1. Sınıfta eşinizin adeta kendini parçaladığını görür, eğitim öğretim için çok da uygun olmayan sayılardaki öğrencilerin her biri için okuldan sonra kımıldayacak hali kalmayacasına dek gösterdiği üstün çabaya tanıklık edersiniz. 

 

Geceleri “Oğlum dikkatini buraya ver”, “Kızım bı harfi öyle yapılmaz”, “Çocuklar sessiz olun” gibi sayıklamalarla uyanır, eşinizin uykusunda bile mesleğini yaşamasına şapka çıkarırsınız.

 

Bütün bu çabalar, harcanan emek, gösterilen azami özen hep Büyük Türk Milleti’nin geleceği demek olan çocuklarımıza elden gelen en iyi eğitimi verebilmek içindir. 

 

Hammaddesi insan olan öğretmenlerin en büyük mutlulukları, yıllar geçip te emek verdiklerinin dürüst, namuslu, başarılı, vatansever insanlar olarak karşılarına çıkmaları ve onlara emeklerinin boşa gitmediğini göstermeleridir.

 

Başta sevgili eşim olmak üzere bütün kıymetli eğitimcilerimizin “24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ” kutlu olsun…