Adalet oksijen gibidir varlığı fark edilmez ama yokluğu öldürür. Bugün toplumun her kesiminde yaşanan gözlenen boğulma hissinin nedeni budur. Hukuk sistemdir ve düzen kurar. Siyasal sistemi ne olursa olsun her devletin mutlaka bir hukuku vardır. O yüzden bugünlerde hemen her gün her yerde duymaya alıştığımız memlekette hukuk mu var sorusu bir yanılsamadır. Hukuk her zaman vardır yokluğundan şikayet olunan şey adalettir. En tepeden en alta kadar devlet siyaset adamı hatta kamu görevlilerinin adaletsizlikten şikayeti ise tam da iktidara özgü bir zihni teşevvüş hali yani bir siyasi patolojidir.

Kesintisiz güçlü halk destekli iktidarının 16.yılında yönetenlerin ülkedeki yaygın adaletsizlikten şikâyete hakkı yoktur. Tersine bu anlamda şikâyet olunan makamında olmalı ve hesap vermelidir. Ne yazık ki son birkaç yıla kadar halkımızın adalet talebi de olmamıştır. Ne zamanki 2010 referandumuyla değişen yargı yönetimi ve tatbikatı bugün % doksanlara varan adalete güvensizliğin başlangıcı olmuştur. Sistemi bozanlar yerine yenisini koyamadıkları için otokontrol kaybolmuş ve yargıyı tümüyle töhmet altında bırakan Fetö borsaları konuşulur hale gelmiştir.

Bunun tek bir çözümü vardır; Anayasal güvenceli siyasal iktidarlara karşı bağımsız bir yargı teşkilatı kurmak. Bu yapılmadan yargıyı bağımsızlaştırmak imkansızdır. Zihnen yetersizlerin bağımsızlığın yanına tarafsızlığı ekleyerek halkı aldatmaları tam bir cahilliktir. Zira yargı cari olduğu ülkenin hukuk düzeninden yana doğrudan doğruya taraftır. Tarafsız olması gereken yargı değil, yargıçtır onun gerekleri de zaten bağımsız yargı ilkesinde mevcuttur. Yanlış bilinen ve iddialı biçimde kullanılan o kadar çok kavram var ki hukukçular bile rahatlıkla konuşuyorlar.

Avrupa’lılar bizden daha zeki ya da genel olarak daha ahlaklı değiller. Ancak hukuk düzenine bağlı yönetimler ve norm bilincine sahip toplumlardır. O yüzde aynı kullar orada tıkır tıkır işlerken aynen iktibas ile alınanlar burada sağlıklı olarak işlemezler. Avrupa Birliği'ne üye ülkelerde, her ülkenin kendi hukuk kuralları var ve fakat Avrupa Birliği yasaları pek çok alanda üye ülkelerin hukuk kurallarının üstündedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) AB'ye bağlı bir mahkeme değildir, Avrupa Konseyi'ne bağlıdır. Bizim de ilk kuruluşunda (1949) üye olduğumuz Konsey ve AİHM, Avrupa Birliği için çok önemlidir.

Venedik Komisyonu olarak bilinen "Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu'' ise Avrupa Konseyi'nin anayasal konularda danışma organıdır. Yargı bağımsızlığı konusunda hassas tavrı ve hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokratik özgürlükleri daima önceleyen uygulamalarıyla bugün dünyada Kara Avrupası sistemini örnekleştiren bir organdır. Bakınız Müslüman ülkelerde zulüm baskı ölüm işkence veya açlıktan bunalan Müslümanların bir başka İslam ülkesi yerine Avrupa’ya göç etmelerinde en büyük sebep de budur.

Öyleyse hiç başkalarına laf etmeye, saçma sapan mazeretler üretmeye gerek duymaksızın demokratik hukuk devletini hayata geçirerek insanımızı mutlu etmek mümkün ve artık zorunludur. Ülkemiz ve milletimiz bundan öte bir adaletsizliği artık çekemez. Halkın büyük çoğunluğunun ve hatta C.Başkanının dahi şikayet ettiği adaletsizlik, ekonomik yetersizlikle birleşerek sosyal patlamaya dönüşmeden tek çare, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve herkes için hemen şimdi adalettir.