Salgının önlenemez yükselişi, okulların yüz yüze eğitim öğretime açılıp açılamayacağı, Giresun ve çevresindeki sel felaketi, dış politikadaki zikzaklar, Zafer Bayramı törenlerinin kısıtlanması, ekonomik göstergeler ve son ÖTV zamları… Hangisini yazacağımızı, hangi konuyu ele alacağımızı şaşırdık. Arada bir “müjde” veriliyor olsa da mahiyeti tam anlaşılamadığı, 18 yılda 30 defa verilen “Petrol bulundu, gaz çıktı” haberlerinin akıbetini bir türlü göremediğimiz gibi mesela AA kaynaklı “Elektrikli ilk yerli otomobil 2017’de yollarda” haberinin arkası gelmedi. 2019’da Sayın Cumhurbaşkanı’nın da ayaklarına galoş giyerek Polatlı taraflarında “Yüzde yüz yerli ve milli Elektrikli Traktör”ü tanıttığı ve Tarım Bakanı’nın da “On liralık elektrikle sekiz saat çalışıyor” dediği traktörü bir daha gören olmadı. Keza önceki yıllarda yapılan seçimlerin öncesinde Başbakan ya da Cumhurbaşkanının resimleri ile afişleri süsleyen “İlk yerli otomobilimiz yollarda”, “Yerli ve milli uçağımız göklerde” reklamları da reklam olarak kaldı. Haliyle artık o haldeyiz ki, gözümüzle görüp elimizle tutmadan, hatta para verip almadan inanamayacak durumdayız.

“Ee iyi şeyler de oluyor!” Tamam da kardeşim, devletin görevi zaten kötü şeyler yapmak değildir. Millete aksetmeyen, refah seviyesini yükseltmeyen, işsizliğe çare olmayan, yoksulu doyurmayan, üretimi canlandırmayan, bilgi ve teknolojide atılım yapmayan, marka oluşturmayan “iyi şeyler” her zaman için gölgede kalmaya mahkûmdur.

Şu salgın meselesi… Şöyle veya böyle; az çok kontrol altında giderken hem devletin hem milletin boş vermişliği ile işte yazın en sıcak günlerinde bile önü arkası alınamıyor ve yeniden başa dönülüyor. Herkes yorgun, çaresiz. Önceden evlerinden ambulanslarla alınan hastalar otobüslerle, dolmuşlarla hastanelere gitmek zorunda kalıyor, testleri pozitif çıksa bile ellerine ilaç verilip öylece geri gönderiliyorlar. Hastanelerde oradan oraya koşuşturmak zorunda bırakılmaları da ayrı bir konu.

Salgınla ilgili uygulamaların en çok mağdur olanları 65 yaş üstü vatandaşlarımız oldu. Onlar için konulan kısıtlamalar, yasaklar başka hiçbir yaş grubuna konulmadı. Plajlar, düğünler, eğlence yerleri, taziyeler, AVM’ler onların dışında herkese fora! İşin garibi, kendi memleketine ya da yazlığına gitmek, kendisinden yaşlı anasını babasını ziyaret etmek isteyen 65 yaş üstü vatandaşlara gittikleri yerlerde en az bir ay kalma şartı getirilirken aynı şart turizm amaçlı seyahatlere getirilmedi. Yani 65 yaş üstündekiler için ziyaret amaçlı seyahat risk taşırken turizm amaçlı seyahat taşımıyor! Mesela, Ayasofya açılışı için düzenlenen turlara da 65 yaş üstü vatandaşlar izinsiz katılabildiler, tıpkı Giresun mitingine katıldıkları gibi!

Bu güzel ve yalnız ülkemiz zaten bir “Çifte Standartlar Cenneti!” Bir yanda diplomalı işsizler yığıldıkça yığılırken öbür yanda 3 – 5 yerden ballı maş alanlar, aile ve sülale boyu devlet kapısından nemalananlar var malum. Bu tür örnekleri çoğaltabiliriz de yine dönelim asıl konumuza…

Salgın gerekçe gösterilerek İçişleri Bakanlığı Genelgesi ile 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerine kısıtlama getirilmişti. Önceki yıllarda bazı üst ve en üst yetkililerimizin “Karın ve kulak ağrısı, diş sızısı” gibi gerekçelerle milli bayram kutlamalarına katılmamalarına alışıktık ama hani bu defa ortada ciddi bir mesele vardı da kısıtlama gerekçesi hoş görüldü diyelim. Ama o da ne sayın seyirciler? 30 Ağustos’ta yasak olan meydanlar 31 Ağustos’ta serbest. Cumhurbaşkanı Giresun’da kalabalığa karşı hitap ediyor. Ne sosyal mesafe var ne hijyen! Maskeler dersen zaten göstermelik… Afet mağdurlarına verilecek teselliler, hibeler hiç değilse şu salgın döneminde milleti bir araya toplamadan verilse daha iyi olmaz mı?

Bu manzara karşısında, 30 Ağustos 2020 günü oldukça sınırlı bir katılımla ve sosyal mesafe kurallarına uyularak yapılan Zafer Bayramı kutlamalarından bir resimle Cumhurbaşkanı’nın Giresun’da balık istifi gibi meydanı dolduranlara karşı yaptığı konuşmanın resimlerini yan yana koyarak “Çifte Standart Devlete Yakışmaz” başlığı altında şu notları yazdım:

“Birinci resim 30 Ağustos Perhizi ise 31 Ağustos’ta Giresun’da yaşanan ikinci resimdeki manzara neyin turşusu? Ey Bilim Kurulu, ey Sağlık Bakanı orada mısınız? Ve ey İçişleri Bakanı! 30 Ağustos Genelgesi gibi bir de Giresun Genelgesi yayınlasaydınız ya! Salgınla mücadele böyle mi olur?”

Derken resimli bir sosyal mesafe paylaşımı: “Komedi: Maskesiz Vali maske denetimi yaptı!...”

Gerçekten tuhaflıklar ülkesiyiz. O kalabalığa hitap eden Cumhurbaşkanı’nda da maske yoktu. Belki önünde bir cam bariyer vardı, bilmiyorum. Ancak toplumun önünde olanlar her hareket ve davranışlarıyla örnek olmalıdırlar değil mi? Böyle giderse bu salgın bizi terk etmez. Daha doğrusu biz onun gitmesini istemiyoruz ki gitsin!

Gelelim ekonomik duruma… Daha doğrusu biz gelmeyelim de CHP ve İYİ Parti’ye göre çok daha iyi muhalefet yapan ve milletin anlayacağı dilden konuşan Saadet Partisi’nin yayınladığı göze, kulağa hitap edip zihinlere kazınan çalışmasını aktaralım:

“Araç sahibi mi olmak istiyorsunuz? İşte size fırsat! YÜKSEK ÖTV’Lİ OTOMOBİLLER!.. %22 rekor ÖTV oranıyla, gümrük girişi 150.000 lira olan 2000 motor üstü otomobilleri; 600 TL TRT payı, 330.000 TL ÖTV, 86.508 TL KDV olmak üzere toplam 567 bin 108 liradan satışa sunuyoruz.

2002 – 2019 yılları arasında 160.9 MİLYAR lira vergi toplayıp üretmediğimiz araçlardan üretenlerden çok para kazandık.

Şimdi sıra sizde! Devletim.com’a gelin, gümrük girişinin DÖRT KATINA aracınızı alın... Devletim.com; daha pahalısı yok!..”

Türk çiftçisi ile üreticisi mağdurken ve desteklenmeyi beklerken Meksika’dan peynir ithal edilecek olmasını yazmadık bile. Saadet Partisi’nin bu videosu aklı olup düşünebilenler için her şeyi bütün açıklığı ile anlatıyor. Türk Milleti dünyanın en pahalı akaryakıtını ve en pahalı otomobillerini kullanmamalıdır. Buzdolabı satışlarının artmasıyla övünen Devlete düşen zam üstüne zam, vergi üstüne vergi koymak değil; başkalarının ürettiklerinden onlardan çok para kazanma kolaycılığı yerine üretim üstüne üretim yaparak istihdam sağlamanın yollarını arayıp bulmaktır.

Ey CHP ve ey İYİ Parti! Muhalefet işte böyle yapılır. Saadet Partisi gerçekten de sizden birkaç adım önde gidiyor. MHP’ye zaten sözümüz yok; o, iktidardan gelen her şeyi “Kayıtsız şartsız destekleyeceğini” defalarca açıklamıştı!