İki el bir boğaz için” demiş atalarımız. Çok da doğru demişler. M. Akif merhum da, “Kim kazanamazsa bu dünyada bir ekmek parası; dostunun yüz karası, düşmanının maskarası” diyerek bu acı gerçeğe parmak basmış.

İşsizlik kişiyi mahcup eden sosyal bir yaradır.

Devletin bir görevi de, yurttaşlarına iş imkânı oluşturmaktır.

Türkiye’de Ağustos ayı işsizlik rakamları açıklandı.

TÜİK’e göre Türkiye genelinde işsizlik: % 11.1 imiş. Disk’in verilerine göre ise: % 18.8.

Tüik’e göre okumuş-genç işsizlerin oranı: % 20.8 Diske göre: % 34 civarı.

Bunlar TÜİK’in kayıt altında belirlediği işsizlik oranları.

Kayıt dışı işsizlik ise:% 34 civarı. Yani her 100 kişiden 34’ü işsiz; evine ekmek götüremiyor, sokağa çıkıp bir pastanede dondurma yiyemiyor.

Son yıllardaki boşanmaların büyük sebebi, işsizlik ve geçim sıkıntısı gerekçeli imiş.

Yani çiftler, parasızlıktan ve geçinememekten mahkemelere düşmekte ve boşanmaktalar. Böylece kutsal aile çatıları yıkılmakta!

İyi de ülkede işsizlik neden bu kadar fazla? İnsanlar neden iş bulamamakta?

Devlet ekonomiden güya çekilmekte; elindeki bütün işletme ve tesisleri yok pahasına ya sattı ya da özelleştirdi.

Bunları yaparken de, bu işletmelerin daha verimli çalışacağını ve asla işçi çıkarmanın söz konusu olmayacağının garantisini vermişti.

İşler dendiği gibi mi oldu?

Konya-Ereğli’de Sümerbank Pamuklu Mensucat Sanayisi vardı. Üç vardiya işçi çalıştırıyordu. Bu fabrika özelleştirildi (Albayraklar gurubuna satıldı). Şimdi bırakın üç vardiya işçi çalıştırmayı, tek vardiya bile çalışmanın olmadığı söylenmekte.

Bütün tesislerde de durum bu vaziyette değil mi? 24 Haziran öncesi satılan Şeker Fabrikaların da durumun içler acısı olduğu haberleri medyada. Çorum da işçiler: “Bize söz vermişlerdi işten çıkarılmayacağız diye” isyanlarda değil mi?

Sn. Erdoğan ile Hazine ve Maliye bakanı; İşverenlere ricada bulunmuyorlar mı, “Lütfen birer ikişer işçi daha çalıştırın” diye?

Buna, bizde pansuman tedavi derler.

Esas problem yönetenlerin, yönettiklerinin işsiz kalmaması için gerekli önlemleri almamasıdır.

Bu hükümet, maalesef betona yatırım yapmış, ülkenin milli hasılasını betona gömmüştür. Oysa bir ev, asla bir fabrika alamaz. Ama bir fabrika; onlarca ev alabilirdi.

İşte bütün mesele bu: İnsanımız ve gençlerimiz işsizliğin acı girdabında kıvranmakta, moralleri ve psikolojileri bozulmakta, kahve köşelerinde aylak aylak oturmaktan bunalıma girmektedirler.

İşsiz kalanlara ödenmesi için kurulanİşsizlik Fonu’da” bütün birikimleri ile birlikte hazineye devredilerek El Fatiha denilmiştir.

Ne yapsın gençler, ne yapsın işsizler? Hani nerde kaldı fakir-fukara, garip-guraba söylemi?

Sonuç; 211.000 kapasiteli cezaevlerimizde;259.357 kişinin kalması.

Esen kalınız.