Pervin Buldan, HDP’nin resmî sitesinde de yayınlanan bir beyanatında, “Amed'de Kürdistani İttifak bileşenleriyle birlikte…” demişti.

Diyarbakır yerine “Amed” isminin kullanıldığı o açıklamadaki bileşenler kimmiş?

HDP (Halkların Demokratik Partisi), DTK (Demokratik Toplum Kongresi), DBP (Demokratik Bölgeler Partisi), PİA (İnsan ve Özgürlük Partisi), KKP (Kürdistan Komünist Partisi), Partiya Azadi (Kürdistan Özgürlük Partisi), TJA (Özgür Kadın Harekâtı).

21 Mart Nevruz kutlamalarına bakışları daha öncekilerden biraz farklı gibiydi. “Ortadoğu'da, Orta Asya'da ve dünyanın birçok yerinde farklı inanışlarla ve farklı şekillerde “Newroz(!)” kutlanıyor” demişti.

Ben Diyarbakır Kolejinde okudum. 1970’lerde, 7 yıl boyunca bir kez bile Nevruz kutlaması hatırlamıyorum. Ama bir Karapapak Türkü olarak köyümüzde geleneksel Nevruz kutlamalarını dün gibi hatırlarım. Toprak damların bacalarından sarkıttığımız torbalara, evin hanımının koyduğu yemişlerin tadı halen benim ve çocukluk arkadaşlarımın damağındadır.

Türkiye çok garip bir ülke. Kiniyle büyüyen, intikam hırsıyla unutmayan insanlar, devletin imkanlarını dibine kadar pervasızca kullanarak aynı devletin altını oyageldiler.

TBMM’ne ait araçla, dokunulmazlık zırhıyla gidilen siyasi çalışmalarda kullandıkları “…Bugün Kürdistan'da Kürt milleti üzerindeki savaş ve soykırım politikaları artmaktadır” ifadesine bakar mısınız? Bu nasıl bir soykırım ki bu iddiada bulunan kişi suçladığı devletin milletvekili?

TBMM Başkanvekili, Irak’ta kalleşçe şehit edilen canlarla ilgili vahşeti kınarken, HDP sıralarından “…siz tarafsız olmak durumundasınız, böyle bir kınama yapamazsınız…” denilebiliyor. Bu nasıl bir tarafsızlık beklentisi ki katil PKK ile Türkiye arasında tarafsız kal denilebiliyor?

“Kürdistan'ın kuzeyinde ve batısında yürütülen ulusal birlik çalışmalarına destek verilmelidir…” deniliyor. Bu nasıl bir birlikte yaşama aldatmacası ki burasını ötekileştirip öteleri(!) sarmalamak istiyor?

Türkiye zordadır ve asıl sorun nerededir biliyor musunuz?

Asıl sorun ayrılıkçılarda değil, onlar taraflarını belli etmişler zaten. Sorun, bir yerlere şirin görünme adına, yok bilmem kaç milyon oy hesabıyla eksenini kaydıranlarda, önceleri karanlıkta kırptıkları gözü şimdilerde alenen kırpanlarda, Anadolu’nun sosyolojisini bilmeyen sığ politikacılarda ve gazetecilerde…

Bu ülkeye en büyük zararı oportünist Türkler verdi, vermektedir ve verecektir. Her zaman vardı ama son zamanlarda artmaya başladı. Adam milletvekili olabilmek, adam belediye başkanı kalabilmek, adam ihale kapabilmek, adam bir koltuğa yerleşebilmek için Kürt kardeşlerimizi istismar ediyor, bölücülerle dirsek temasını deniyor.

İki örnek verip geçeceğim…

Ya-hu değil 1 milyon, 1 milyar oy için Öcalan TRT ekranlarına çıkarılır mı?
Ya-hu değil İstanbul’un, dünyanın reisliği için asker katilini kınayamayana iltifat edilir mi?

Doğuda doğduk, güneydoğuda büyüdük, halen takip ederiz. Devlet istesin, kalıcı güven versin, vatandaşını bütün zamanlarda arkasız bırakmayacağını göstersin, bakın bakalım göz kırpılan oylar nerelere düşüyor. Ama kozmik odalardan derlenen ve servis edilen isimlerin ağızlarına 10 dolar sıkıştırılıp, elektrik direklerine bağlanıp, kafalarına kurşun sıkıldığında, oylar yukarılara fırlar. Yeis dağları bekler…

Anlayamadıysanız örneklere bakın bari. Almanya’da, Amerika’da, Fransa’da, Rusya’da veya başkaca bir ülkede açıktan terör seviciliği yapana, aşkını ilan edene hangi yasa uygulanıyorsa onu uygulayın. Örneğin, Alman kanunlarındaki ilgili maddeleri birebir tercüme ettirin ve uygulayın.

İfade özgürlüğü ile ihanet özgürlüğünü birbirinden yasal zeminde ayırmak, vatandaşlarımızı PKK sopasından ve istismar havucundan kurtarmak gerekir ki gerçek beka meselesi budur işte.

Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun geçmişte, halen ve her daim ayrılıkçılara oportünizm (fırsatçılık) kıskacında göz kırpmayanlara…