Turgut Özal ülkemizin yönetiminde bir dönem hâkim olmuş eksileriyle, artılarıyla hatırlamamız gereken bir kişilik.

Sert, ölümlerle, yaralanmalarla, kurtarılmış bölgelerle, çok yüksek bir toplumsal gerginlikle, provokasyonlarla geçen 70’li yılların sonunda; yumuşak üslubuyla, tüm toplumumuzu heyecanlandıran yeni bakış açısı ve yeni terimleriyle ( “transformasyon, bireyselleşme, orta direk” hatırda kalanlar )

Ekonomiye yaklaşımı ile .(Türkiye’nin 2000 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisinin içinde olacağını söylediğinde kabul edelim ki hepimiz heyecanlanmış ve etkilenmiştik)

Devletin karşılaştığı olaylara pragmatist davranış şekilleriyle,

Yetenekli insanlara devlet yönetiminde yer açmasıyla (Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu)

İyi yâd edebiliriz.

Hâlbuki biraz daha kapsamlı ve derin düşünmeliyiz.

Daha sonraları anlıyoruz ki Özal 1979’da Süleyman Demirel’in başbakanlık müsteşarlığına getirildiğinde, zamanın Kemal Dervişi olarak göreve getirilmiş, hazırlanmış, bir ABD darbesi olan 12 Eylül ihtilalcıları tarafından, başbakan yardımcılığına getirilmiş. Başbakan yardımcılığında da hazırlanmış.

Ülkemizde siyasi partiler kurulduğunda zamanın ABD Dışişleri Bakanı Aleksandr Hage’nin 12 Eylül cuntasına direktifi ile adı Anavatan olan parti kendisine kurdurulmuş ve kısa bir zamanda Türkiye’de iktidara getirilmiştir.

Ak Parti’nin hazırlanması, kurulması, iktidara getirilmesine ne kadar benziyor değil mi?

Tabii Özal’ın iktidar yıllarında ülkemizi hangi Saiklerle yönettiğini de bir incelemek lazım.

2003 yılında Özal’ın partisinin bir büyükşehir belediye başkanından dinlemiştim.

Şöyle anlatmıştı “Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığının son yılı idi. Irakta Saddam Hüseyin Halepçe’de Kürtlerin üstüne kimyasal bombalarla saldırmış, Kürtler de yaklaşık bir milyon kişi bizim sınırımıza gelmiş, Türkiye’ye sığınmak istiyor. ABD sığınmacı Kürtlerin sınırdan Türkiye’ye alınmasını istiyor, yanlız Kenan Evren sınır kapılarının açılmasına müsaade etmiyordu. Özal ve Evren Şale köşkünde bir araya geldiler, bende belediye başkanı olarak kapıdaydım. Uzun bir görüşmenin sonunda Evren’in görev süresinin 1 yıl uzatılması karşılığında Evren ikna edildi (tabii kendisine verilen sözde tutulmadı) ve Saddam’dan kaçan Kürtler Türkiye topraklarına alındı.”

(Esad’tan kaçan Suriyeli 5 milyon. Suriyeli sığınmacının ülkemize getirilmesine ne kadar benziyor değil mi?)

Belediye başkanı anlatıyor...

“Saddam’dan kaçıp ülkemize sığınan Kürtler gelene kadar Türkiye’de PKK marjinal bir örgüt, eylem yapma yetisine sahip olmayan, kitleselleşememiş bir örgüt idi. Sınırlar açılıp militanı silahıyla önemli bir insan gücünün Türkiye’ye getirilmesi sonucunda PKK ülkemizde Diyarbakır, İdil ve Hakkari Şırnak ilçe merkezlerine baskın yapacak militan gücünü elde etmişti .”

Hikâye böyle başlamıştı.

Sonrasında PKK yaklaşık 50 bin insanımızın şahadetine, ondan fazlasının gaziliğine, sebep olmuş. Ülkemizin yaklaşık 200 milyar dolarına, gelecek nesillerin karartılmasına da sebep olmuştur.

Zamanla Irak’tan sonra Suriye’nin PYD’si de çeşitli yollarla devreye sokuldu. Ülkemizde 5 milyon Suriyeli sığınmacı oldu ve bu durum kesinlikle Türk milletinin gelecek nesillerinin önündeki en önemli tehlikelerden biri olarak görünüyor.

Irak’tan ve Suriye’den ülkemize sığınmacı gelmesini sağlayan el bir tanedir ve ABD’dir. Amacı ülkemizi bölmektir.

Sadece kullandıkları değişiyor.

Dün Özal’ı kullanarak siyasetini sürdürdü, son 20 yıldır Tayyip Erdoğan’ı kullanarak siyasetini sürdürüyor.

Bu günkünün süresi dolduğunda yeni bir kullanılacak insanla karşımıza çıkacağı da kesindir.

Özal’ın transformasyon dediği tüm uygar dünyanın evlerinde kullandığı ev telefonlarını evlere bağlama bedellerinin ucuzlatılması, tüm uygar dünyanın yıllar önce kullanmaya başladığı TV’lerin renkli olmasıydı.

Ne kadar sevinmiştik evimize telefon bağlatabildiğimizde, evimize renkli TV aldığımızda.

Kendimiz olmalıyız.

Ülkemizi illa devşirmelere teslim etmemiz gerekmiyor.

Milletimizin bağrından helal süt emmiş, kukla olmayan, amacı millete hizmet olan kadrolar bulmalıyız. Bu kadrolar belki de yanı başımızdadır.

Bu gün Turgut Özal’ın ölüm yıldönümü.

Hani çok zengin ettiği büyük patronlar, hani şaşalı hayat süren ailesi, neredeler. Ölümlü dünya.

İslam dininde “Ölülerinizi hayırla yâd ediniz” der.

Tanrı günahlarını affetsin, gene de rahmet diliyorum...