Özel sektördeki öğretmenlerin sesini hangi parti duyacak
İstikrarsız ve gerçeklikten kopuk politikalar, ülkemizdeki her sektörden insanı olumsuz etkilemeye devam ediyor.
Özel sektördeki öğretmenler, uzun çalışma saatleri ve mobbingden muzdarip. Tüm bunlara taban maaş sorunu da eklendi. Öğretmenler, taban maaş haklarını geri istiyor.
Taban Maaş Raporu’nda yer alan öğretmenlerin talepleri şöyle:
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞINA VE ÖZEL ÖĞRETİM
KURUMLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası (Öğretmen Sendikası) Ağustos
2021’de özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin özlük haklarını
savunmak ve öğretmenlerin var olan haklarını iyileştirmek için 10 no.lu iş
kolunda kurulmuş bağımsız bir sendikadır. Sendikamız 1 yılı aşkın süredir
yaptığı çalışmalarda aşağıda belirteceğimiz sorunları tespit etmiştir ve bu
sorunların çözümü için mücadele etmektedir. Yaptığımız
değerlendirmelerin, görüşmelerin, üyelerimizden aldığımızın dönütlerin
sonucunda özel öğretim kurumlarında çalışan emekçilerin sorunları
içerisinde en temel ve genel sorunun özel sektörde çalışan öğretmenlerin
nitelikli bir iş yapmalarına ve uzun mesailerle çalıştırılmalarına rağmen
asgari ücret düzeyinde maaş almaları olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız.
Öğretmen emeğinin ve öğretmenlik mesleğinin niteliğinin karşılığı
asgari ücret olmamalıdır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2021 yılında, büyük
kentte çalışan bir öğretmen için verdiği kararda “… çalıştığı iş yerinin
büyükşehirde olması ve yaptığı işin vasıflı bir iş olması nedeniyle işin niteliği
gereği asgari ücretle çalışması hayatın olağan akışına da uygun
düşmemektedir.” şeklinde aldığı karar öğretmenlerin asgari ücretle
çalıştırılmasının öğretmenlik mesleğinin vasfına uygun olmadığını kanunen
ortaya koymaktadır. Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin
asgari ücrete mahkûm edilmesi akla ve toplumsal vicdana sığmamasına
rağmen işverenler bu ücretlendirmeyi çalışma koşullarını olduğundan farklı
göstererek yasalara dayandırmaktadır.
Öğretmen Sendikası ve onunla yan yana gelen on binlerce öğretmenin
bu konuda çok açık bir talebi bulunmaktadır: Öğretmenlerin asgari ücretle
çalıştırılmasının önüne geçecek yasal düzenleme bir an önce yürürlüğe
girmelidir.
Özel öğretim kurumlarında çalışan (kolej, kurs, rehabilitasyon merkezi,
kişisel gelişim kursu, okul öncesi, ana okulu, kreş, motorlu sürücü kursu)
emekçiler düşük ücretlerle ve güvencesiz koşullarda çalışmaktadır. Özel
sektörde çalışan öğretmenlerin çok büyük bir bölümü asgari ücretle
çalıştırılmaktadır. Bunun da ötesinde, özel öğretim kurumlarının kayıt
ücretleri her geçen yıl artarken kurum sahipleri, öğretmene asgari ücreti
dahi çok görmekte ve asgari ücret altında maaşlar ile öğretmen çalıştırarak
açıkça suç işlemektedir. Banka hesabına asgari ücret yatırıldıktan sonra
yatırılan ücretin bir kısmı baskı yolu ile elden geri alınmak suretiyle asgari
ücretin altında maaşla çalıştırılan binlerce eğitim emekçisi bulunmaktadır.
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 9. maddesinin 2.
fıkrası 14/03/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6528 sayılı Kanun’un 14.
maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlükten kaldırılan mülga
maddede, “Okullarda yöneticilik ve eğitim öğretim hizmeti yapanlara,
kıdemlerine göre (emekliler hariç) dengi resmi okullarda ödenen aylık ile
sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından az ücret verilemez.”
hükmü yer almaktaydı. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı faaliyet sürdüren özel
öğretim kurumlarında çalışan yüz binlerce öğretmenin düşük ücretlerle,
güvencesiz koşullarda çalıştırılmasının önüne geçilebilmesi için 5580 sayılı
kanunun ilgili maddesi tekrar yürürlüğü girmeli, 2014 yılında Özel Öğretim
Kurumları Kanunu’ndan çıkarılan “Taban Maaş” uygulaması geri
getirilmelidir. Bununla birlikte yürürlüğe konacak Taban Maaş
uygulamasının tüm özel öğretim kurumlarında uygulanabilmesi için ilerleyen
kısımlarda bahsi geçecek önlemlerin alınması ve konuyla ilgili denetimlerin
yapılması elzemdir.
Taban maaş talebimiz meşrudur ve ertelenemez durumdadır.
Türk-İş'in raporuna göre Eylül 2022'de açlık sınırı 7 bin 245 Türk Lirası (TL),
yoksulluk sınırı 23 bin 600 TL’dir. 5 bin 500 TL olan asgari ücret, açlık sınırının
1.745 TL altında kalırken, dört kişilik bir ailede herkes asgari ücretle çalışsa
dahi hane geliri yoksulluk sınırını geçememektedir.
Yukarıda bahsi geçen somut durum özel öğretim kurumlarında çalışan
öğretmenler için tüm yakıcılığı ile ortadadır. Örnek olarak İstanbul’un
merkezi bölgelerinden biri olan Üsküdar’da en düşük kira miktarı 4 bin TL
civarındadır. Ortalama bir daire için aylık kira bedeli 8-9 bin TL’yi
bulmaktadır. Barınma gibi temel bir ihtiyacı dahi çalıştığı özel öğretim
kurumuna yakın bir yerde gideremeyen öğretmenler kentin kira gideri daha
düşük bölgelerini tercih etmek zorunda kalmaktadır. Söz konusu gider
sadece barınmayı ifade etmektedir. Bunun yanına diğer temel ihtiyaçları,
beslenme, giyim, ulaşım vb. giderlerini eklediğimizde öğretmenin aldığı aylık
ücret insanca bir yaşamı sürdürebilmesine yetecek düzeyde değildir. Özel
öğretim kurumlarındaki öğretmenlerin ücretlerindeki adaletsizliği ifade
etmek için şu somut örneği sunarak devam edebiliriz:
Üsküdar Çamlıca Bahçeşehir Kolejinin yayımladığı tarih itibari ile
(22.07.2022) yıllık kayıt ücreti (sadece eğitim) 77.900 TL’dir.
Rapor 1
Üzerinde sıklıkla durduğumuz yoğun çalışma saatlerini de dikkate
aldığımızda ortada ciddi bir sömürü politikasının ve kâr hırsının olduğu
açıktır. Yeni maddi hedeflere bir gider kalemi olarak görülen öğretmen
emeği sömürülerek ulaşılmak istenmektedir. Kurum sahipleri açısından
düşük ücret politikası işletmenin kâr edebilmesi için temel prensip olarak
gözetilmektedir. Bakanlık, kurumların “ekonomik açıdan zor durumdayız”
söylemine değil, öğretmenlerin “geçinemiyoruz” haykırışına kulak
vermelidir. Çünkü veriler ve alanda yer tutan özel öğretim kurumlarının
mevcut hedefleri başka bir durumu ifade etmektedir.
Taban maaşın uygulamasının kaldırılması öğretmenler için birçok
olumsuzluğu doğurmuştur.
Taban maaş uygulamasının kaldırılması öğretmenlerin asgari ücretle
çalıştırılmasının önünü açmıştır. Mevcut özel öğretim politikası denetimsizlik
ve ekonomik açıdan caydırıcı etkisi bulunmayan yaptırımları ile sermaye
sahiplerinin eğitim alanını bir kâr merkezi olarak görmelerine sebebiyet
vermiştir. Öğretmenle yapılan iş görüşmeleri işsiz öğretmen kitlesinden
faydalanan patronların anlaşma ücretini asgari düzeyde tutmasına neden
olmuştur. Artan hayat pahalılığı karşısında artmayan gelirler öğretmenin
mesleği ile kurduğu fedakarca ilişkiyi zedelemektedir. Öğretmenler
üzücüdür ki kabul etmek zorunda kaldıkları ücret üzerinden değer görmeye
başlamışlardır. Kurum sahiplerinin öğretmenlere yönelik üstenci, tehditkar
tavırları artmıştır.
Asgari ücret düzeyi açlık sınırının altındadır, bir öğretmenin bu koşullarda
mesleği ile güçlü bir bağ kurabilmesi mümkün değildir.
Hayat pahalılığının, koşullar itibari ile artan borçların ve
öğretmenlerin iş yerinde yaşadığı mobbingin etkisi, giderek budanan
haklarının da hissettirdiği değersizlikle birleşerek öğretmenin meslekle
bağının zayıflamasına neden olmuştur. Özel öğretim kurumlarında yaşanan
öğretmen değişimleri bunun kanıtıdır. Günümüzde öğretmenlerin üretken
olmaları, günün gelişmelerini takip edebilmeleri ve entelektüel düzeylerini
attırmaları istenmektedir. Asgari ücret alan ve yaşamsal ihtiyaçlarını
karşılamakta dahi zorlanan öğretmenlerin bu istemi yerine getirebilmesi
mümkün değildir.
Bakanlığın öğretmenlerin asgari ücretle çalıştırılmasına göz yumması
Bakanlığın ve Yönetenlerin öğretmenlik mesleğine bakışı olarak
görülmektedir.
Öğretmen emeğini korumanın ve güvence altına almanın en temel
somut adımı taban maaş uygulamasının geri getirilmesi olacaktır.
Sendikamız bunun için bir diplomasi yürütmenin, başka kişi ya da kurumları
ikna etmenin gereği olmadığını düşünmektedir. Sendikamızın yönetim
kurulu, üyeleri ve tüm destekçileri 31 Ağustos tarihinde Bakanlık ile
gerçekleştirilen görüşmeyi yanlış bir uygulamadan dönüşün başlangıcı
olarak görmekte ve olumlu bir gelişme olarak değerlendirmektedir. Millî
Eğitim Bakanlığı, öğretmenlere dışarıdan bakan, öğretmenleri dışarıda
bırakan bir kurum olmamalıdır. MEB’in atacağı ilk ve kıymetli adım öğretmen
emeğine hak ettiği değeri bir şarta bağlayarak güvence altına almak
olmalıdır. Yasama organını harekete geçirecek olanın, bu zorunluluğu
meclise acilen taşıyacak olan kurumun MEB olacağı açıktır. Sendikamız, bu
konuda üzerine düşeni yapmaya her zaman hazırdır.
Özel öğretim kurumları arasında yer alan kurslarda (dershanelerde, kişisel
gelişim kurslarında) başka unvanlarla ya da sigortasız şekilde yoğun
mesailerle çalıştırılma çok sık görülmektedir.
Eski adıyla dershane olan kurs merkezlerinde öğretmenler için
haftalık 60 saatlere varan ders saatleri son derece yaygın görülmektedir.
Etüt, bire bir, ek ders vb. isimlerle yapılan çalışmalar ücretlendirmede ek
ders olarak görülmemekte ve bu çalışmalar için öğretmene ek ücret
ödenmemektedir. Günlük çalışma süreleri kurs merkezlerinde 10 saati
bulmaktadır. Bazı kurumlar gece etütleri adı altında 22.00’ye kadar
öğretmen çalıştırmakta ve yine bu çalışmalar için ek ücret ödememektedir.
Bu kurumlarda öğretmenler asgari ücret karşılığında günde 12 saat haftada
6 gün çalışmaktadır. Bunun yanında kurs merkezlerinin çoğu tek ders için
ruhsatlı olmasına rağmen kurumlar tüm dersleri vermektedir. İzin alınan
dersler dışındaki derslere giren öğretmenlerin ataması büro elemanı, depo
elemanı gibi adlandırmalarla yapılmakta ya da hiç yapılmamakta,
öğretmenler sigortasız çalıştırılmaktadır. Bu öğretmenler hiçbir özlük
hakkından yararlanamamaktadır. Halihazırda zaten güdük olan öğretmen
hakları, ataması yapılmadan kayıt dışı çalıştırılan on binlerce öğretmen için
söz konusu dahi değildir. Bu onurlu mesleği yapmak için üniversitede dirsek
çürütmüş, kendisini alanı içinde ve dışında da birçok alanda geliştirmiş,
donatmış binlerce eğitimci için mesleğinin dışında, mesleğiyle ilgisiz
tanımlamalarla sınıflandırılmak çok yaralayıcı ve onur kırıcıdır. Taban maaş
yasasının bu kurumlarda çalışan öğretmenleri kapsaması için kurslarda
yaşan bu sorunun çözülmesi gerekmektedir.
Okul ve kurs ücretleri günün koşullarına göre yeniden belirlenirken
öğretmen maaşları enflasyon altında ezilmektedir. Taban maaş uygulaması
bu soruna belli oranda çözüm olacaktır.
Sürekli yükselen enflasyon ve daha da kötüye giden ekonomik
koşullarda, özel öğretim kurumlarında nisan-mayıs aylarında sözleşme
imzalayan, kurumuyla anlaşmaya varan öğretmenlerin maaşları ekim ve
ocak aylarında iyileştirmeye uğramamakta, öğretmenlerin maaşları yıl
içerisinde giderek erimektedir. Taban maaş uygulamasıyla kamudaki maaş
güncellemelerinin özel öğretim kurumlarında da uygulanması bu soruna
kısmen çözüm olacaktır.
Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri gibi yüksek insani duyguların ve
ihtiyaçların ön planda olması gereken bir eğitim alanı patronların yasa dışı
uygulamalarına maruz kalmaktadır. Öğretmenlerin ve diğer eğitim
emekçilerinin emeği yaptıkları işin kıymeti göz önünde bulundurulduğunda
hiçleşmiştir. Gerekli düzenlemeleri uygulamaya koymak MEB’in görevleri
arasında olmalıdır.
Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri eğitimciler için genel sorunların
dışında özgün problemler barındırmaktadır. Bu merkezlerde çalışan
öğretmenler yaz tatili, ara tatil olmadan çalışmaktadır. Diğer özel öğretim
kurumlarında olduğu gibi bu merkezlerde de öğretmenler belirli süreli
sözleşmelerle 1 yıllık sözleşmeyle çalışmakta ve yıllık izin hakkı oluşmadan
sözleşmeleri bitmektedir. Eğitimciler bu kurumlarda her yıl iş arama
kaygısıyla bir de izin hakkı olmadan 12 ay haftada 6 gün, günde 8 saat asgari
ücretle çalışmaktadır. Bunların yanında kurum sahipleri resmi programa
uymamakta ve gelmeyen öğrencileri kuruma gelmiş gibi göstermektedir.
Kurum sahipleri bu yasa dışı uygulamanın sorumluluğunu da öğretmene
yıkmakta, itiraz eden eğitimcileri işiyle, ekmeğiyle tehdit ederek baskıya
maruz bırakmaktadır. İstisnalar hariç hemen her kurumda bu uygulamaları görmek mümkündür. Teftiş dönemlerinde ise Milli Eğitim Müdürlüklerinden
gelen görevliler kurumu önden haberdar etmekte ve kurum sahipleri yapılan
usulsüzlükleri kapatmak için zaman kazanmaktadır.
20. Milli Eğitim Şurası’nın tavsiye kararları arasında yer alan 120. maddede
“Özel öğretim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin devlet okullarında
görev yapan öğretmenlerle asgari aynı düzeyde özlük haklarına sahip
olmaları yönünde düzenleme yapılmalıdır.” denmiştir. Bu maddenin içeriğinin
özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin taban maaş talebi ile
örtüştüğü açıkça görülmektedir. Bu önemli kararın Öğretmenlik Meslek
Kanunu’nda dikkate alınmaması öğretmenler için büyük bir hayal kırıklığı
yaratmıştır. Gelinen noktada öğretmenler tarafından güçlü bir şekilde
dillendirilen taban maaş talebi eğitim-öğretim sürecinin tartışıldığı her
ortamda görmezden gelinemeyecek bir gerçeklik haline gelmiştir.
Sonuç olarak özel sektörde çalışan öğretmenler yukarıda belirttiğimiz zor
çalışma koşullarında öğrencilerine iyi bir eğitim vermeye çalışırken bir de
asgari ücret düzeyinde maaşlarla geçim sıkıntısıyla yaşam mücadelesi
vermektedir. Bu şartlarda öğretmenlerin ne kadar iyi bir eğitim verilebileceği
tartışmalıdır.
SONUÇ VE İSTEMLER
Özel sektörde çalışan tüm öğretmenlerin asgari düzeyde kamuda çalışan
öğretmenlerle aynı özlük haklarına sahip olması için yasal düzenleme
yapılması
Bahsi geçen yasal düzenlemenin işlevsel olabilmesi adına öğretmenlerin
sigortasız ve öğretmenlik dışında unvanlarla çalıştırılamaması için
denetimlerin artırılması
Taban maaş uygulamasının ekonomik güvence oluşturabilmesi için 5580
sayılı kanunun 9. Maddesinde geçen en az 1 yıllık yapılması söylenen belirli
süreli sözleşmenin, belirsiz süreli sözleşmeye dönüştürülmesi
Asli ve aciliyetli taleplerimizdir. Bu talepler özel sektörde çalışan yüz binlerce
öğretmenin talebi olarak sendikamız tarafınızdan makamınıza sunulmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.