Ülkemiz yarım bir demokrasi ile yönetiliyor bir nevi kağıt üstünde demokrasi de diyebiliriz.

Siyasi partilerimiz var tüzükleri hemen hemen birbirine benzer aşağı yukarı aynı programları sunarlar birbirlerinden çok az farkla ayrılırlar.

Seçimlere hazırlanıyormuş gibi yaparlar aldıkları rey ülkede yüzde 7’yi geçerse hazineden para alırlar, kendi partililerinin reylerine karşılık gelen parayı almalarında bir beis yok.

Hiç bir partiye rey vermemiş insanların da paralarını yardım olarak alıyorlar.

Seçimlerde her partinin genel başkanı ve yanındaki birkaç kişinin topluma dayattığı ve genellikle çantacılardan oluşan milletvekili aday listeleri topluma sunulur.

Seçilen milletvekillerini toplum tanımaz hele hele son yıllarda metropolleşen şehirlerimizde bir vatandaşın seçtiği milletvekilini tanıması ismini bilmesi imkânsız haldedir.

Bu yapısal çürüme yetmiyormuş gibi, birde son yıllarda öyle veya böyle yönetimini ellerine geçirdikleri partileri despotik bir tavırla çiftlik gibi yöneten parti genel başkanları ve avenelerine şahit oluyoruz.

Hâlbuki demokrasilerde siyasi partiler toplumların ortak malıdır.

Yaklaşık 10 yıl önce rahmetli Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Bey “MHP babamın partisidir dolayısı ile bana miras kalmıştır” gibi bir söz söylemiş idi.

Yani adamın bakış açısı bu.

Meğerse tarla sürülmüş partinin yeni sahibi yaman çıkmış mirasçıları çırak çıkarmış ailenin tapulu arazisine gecekonduyu konduruvermiş.

Artık çiftliğin yeni sahibi oldu ve çiftliği babasından kalmış bahçe gibi yönetiyor.

Hani parti toplumun idi?

Orası öylede diğerleri farklı mı?

Elbette aynı.

Ülkemizi 19 yıldır idare eden partide hiç bir üye medeni cesaret gösterip aday bile olamıyor. İktidar partisinde son moda “felanca kişi genel başkanımızın tensipleriyle aday olarak görevlendirildi” tabii başka aday da kesinlikle çıkamıyor.

Şeyh, mürid, patron, müdür, şef, işçi ilişkisi.

İYİ Partide İstanbul milletvekili partinin iki kurucusundan biri Ümit Özdağ partisinden ihraç edilmişti.

Bir günde 80 il başkanı İstanbul un 39 ilçe başkanı bir araya gelmiş ve Ümit Özdağ’ın ihraç dilekçesine imza atmış.

(Pek inandırıcı gelmiyor değil mi? Türkiye’nin 4 bir yanından 119 kişi bir günde toplanmış ve aynı dilekçeye imza atmış)

Ama öyle görünüyor ki çiftlik kahyası bir organizasyon yapmış, toplumumuz da yedi tabii.

Türkiye’deki 81 il başkanından biri dilekçeye imza atmamış, çünkü ortada bir mahkeme varmış sadece “mahkemenin sonucunu bekleyelim” demiş.

Hepsi bu.

Bu gün o il başkanı (Muğla ) görevden alınmış.

Garip olan Muğla il başkanının görevden alınma gerekçesi.

Aynen şöyle yazıyor

“Muğla il başkanımız yönetim kurulu ile istişare etmeden tek başına aldığı karar üzerine .. ...”falan filan

İl başkanını görevden alan genel başkan yardımcısı bu kararını birde sosyal medya hesabından paylaşıyor.

Herkes aptal bir kendisi akıllı.

“80 il başkanı 39 ilçe başkanı bir günde dilekçe verdi” diyorsunuz hangi ara toplanıp karar aldılar taaa Ankara’ya kadar geldiler de dilekçeyi hep beraber imzaladılar.

İşte bunların yüzünden insanlarımız umutsuz.

Eline geçirdikleri veya işgal yolu ile elde ettikleri kurumları ancak despotik kahya yöntemleri ile yönetiyorlar.

Elde ettikleri makamları bir kişisel menfaatleşme ve kişisel menfaat dağıtma yerine çeviriyorlar.

Toplumsal düşünemiyorlar çünkü yetersizler.

Toplumumuza bir ışık bir yol çizen hizmet edebilsin diye kurulan iyi parti siyasal çürümemizin bir örneği olarak karşımızda duruyor.

Tabiî ki yazık oldu.

Bir bakın bakalım partinizin yönetim kadrosuna 50 kişilik GİK’iniz Genel Başkanınız dahil hepiniz terazinin bir kefesine konsanız bir Ümit hoca eder misiniz?

Ümit hoca için laf eden konuşan hatta ihracına karar veren insanların memleket için millet için toplum yararına hangi davranışları veya düşünceleri olmuş.

Biri açıklasa da dinlesek.