Aylık, mevsimlik, yıllık değil artık saniyelik değişimlerle bir hoş olduk. Çocuk, genç, yetişkin demeden herkesin gözü ekonomik göstergelerde, altın ve döviz hareketlerinde. Kimi cep telefonlarından, kimi televizyon ekranlarından at yarışı takip edercesine büyük bir heyecanla kurlardaki dalgalanmaları seyrediyor, bir de zam haberlerine kulak kabartıyor. Piyasada yangın, evlerde ocaklarda tufan var. Herkes iş ve aş gailesinde, geçim derdinde.

Eminim siz de şahit olmuşsunuzdur; alışveriş için girdiğiniz esnaf, iş yaptıracağınız usta mahcup bir ifade ile “Müşteriye söylemekten utanıyoruz ama fiyatı dün şu idi bugün bu oldu ya da malzemeye yine zam geldi” gibi sözler söylüyor.

Hal böyle iken sorumluluk mevkiinde/iktidarda olanlar zülüflerini taramaya ya da milletimizi avutmaya devam ediyorlar. “Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de, Amerika’da raflar boş” demişlerdi malum. Şu çağda olacak iş mi bu? Dünyanın neresinde olursa olsun herkes her şeyi, olup bitenleri anında öğrenebiliyor. Çünkü teknoloji denen bir ağla sarılmış durumdayız ve her ailenin yurt dışında ya bir mensubu, ya arkadaşı, ya komşusu var. Oradakiler de bu haberleri dinleyince “şakkadanak” marketlerin dolu raf resimlerini çekip gönderiveriyorlar. Tıpkı bana Amerika, Almanya ve Fransa’dan gönderildiği gibi…

Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan, 15 Kasım 2021 günü İstanbul’da düzenlenen “5. Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi”nde yaptığı konuşmada, “Akaryakıt fiyatları Avrupa’da 1 euro civarında, bizde de 1 euro civarında” demişlerdi. Yani kulakları çınlasın, “Damat Bakan” olarak bilinen Berat Bey’in “Dolarla mı maaş alıyorsunuz” diye sorduğu gibi Euro ile maş alıyor olsak mesele yok. Bir euro’yu 12 TL olarak kabul edersek, biz kendi paramızla bir litre akaryakıta 12 TL ödüyoruz ama Avrupa’dakiler kendi paraları ile yalnızca bir lira/bir Euro ödüyorlar. Bizde asgari ücret 250 euro civarında olduğuna göre bu para ile yalnızca 250 litre akaryakıt alınabiliyor. Yani otomobilinizin 50 litrelik deposunu ancak 5 defa doldurabiliyorsunuz. Almanya’da asgari ücret 1614 euro. Bu durumda bir Alman vatandaşı ya da bizim orada yaşayan kardeşlerimiz asgari ücretle 1614 litre akaryakıt alabiliyorlar. Dolayısıyla asgari ücretle biz 5 depo benzin alabilirken Avrupa’dakiler 35 depo alabiliyorlar. Kısacası, bu konudaki refah payları bizden tam 7 kat fazla. Onun için koskoca Maliye Bakanı niye böyle bir açıklama yapar anlamıyorum!

Gelelim şeker meselesine…

Temel gıda maddelerinden biri olan şekerde de fiyatlar uçtu gidiyor. Dünyanın en önemli şeker pancarı üreticisi olan ve Cumhuriyetimizin ilk yıllarından beri kurulan şeker fabrikalarımızla kaliteli üretimler yapıp yurt dışına ihraç eden Türkiye son yıllarda ne olduysa oldu bu konuda da yaya bırakıldı. Uzun yol şoförü olan rahmetli babam, 60’lı yıllarda Burdur Şeker Fabrikası’ndan İran’a şeker taşıyordu. Şimdi ise pek çok gıda maddesi gibi yurt dışından şeker ithal ediyoruz. Çünkü pancar üretimine kotalar konulup üretici perişan edildi, şeker fabrikalarının çoğu satıldı. Haliyle zam üstüne zam yapılıyor, tüketici perişan. Son yapılan zamlardan sonra toz şekerin kilosu bir dolar seviyesine çıktı. Yani en az 10 TL’den satılıyor. Peki, “Raflar boş” denen Avrupa’da durum nasıl? Dedik ya, bu teknoloji çağında anında görüntü, anında bilgi akışı gelebiliyor. İşte Fransa örneği:

Fransa’da şu anda toz şekerin bir kilosu 69 cent. Yani 1 eurodan 31 cent ya da bizim anlayacağımız şekilde 32 kuruş daha ucuz. Bizim para ile yaklaşık 8 TL. Maliye Bakanı’nın kandırmaca ifadesine göre bir dolar seviyesine yakın. Ancak asgari ücret bizde 250, Fransa’da ise 1555 euro. Daha açık bir ifade ile biz asgari ücretle Türkiye’de 300 kg şeker alabilirken elin Fransız’ı orada 2000 kg alabiliyor. Yani nerede ise tıpkı akaryakıtta olduğu gibi 7 kat fazla. İşte hesap böyle yapılmalıdır.

Bir de şu doğalgaz meselesi var. Bizdeki yetkililer, sanayi alanına yapılan elektrik ve doğalgaz zamlarından hiç söz etmeden son aylarda Avrupa’da artan doğalgaz fiyatlarından kendilerine pay çıkarmaya çalışıyorlar ama konuya bir de şu yönden bakalım isterseniz…

2019 ve 2020 yıllarında doğalgaza peş peşe zamlar yapılınca Avrupa’da bize göre çok daha ucuza kullanıldığı söylenmiş, onların Rusya ve başka ülkelerden nerede ise bize göre üçte bir daha ucuz aldıkları konuşulup durmuştu. Ben de durumu öğrenmek için Almanya’daki dostlardan bilgi ve belge isteyince açıklamasını da yapıp göndermişlerdi.

İşin özeti ve Türkçesi şu: Ankara’da biz Ocak 2020 itibari ile vergisi ıvırı zıvırı dâhil doğalgazın metreküpüne 2 Türk Lirasına yakın bir para öderken (Kasım 2021 itibarı ile ise 3 TL ödüyoruz) elin Almanya’sındaki vatandaşlarımız her şey dâhil bizim para ile 72 kuruşa kullanıyorlardı. Kısacası metreküpü onlarda bir lira bile değildi. Sorsanız da Doğalgazı Avrupa’ya taşıyan TANAP (Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı) bizde, MAVİ AKIM bizde, Türk Akım Boru Hattı bizde, doğalgazı bu boru hatları ile bize ve Avrupa’ya ihraç eden Rusya ile sınırız, Türkmenistan bize daha yakın, Azerbaycan şurada, yine alım yaptığımız İran yanı başımızda ama Almanya ta bilmem nerede? Onlarda ucuz da bizde niye ateş pahası? “Avrupa’da pahalandı, biz zam yapmadık” diyenler geçen yıllarda Avrupa’dan daha pahalı kullandırdıklarını da açıklamak zorundadırlar.

Faiz ve enflasyon meselesine gelince…

“Faiz sebep enflasyon sonuç” diye kulağa hoş gelen bir slogan atıp Merkez Bankası’na talimat vermekle faizler düşmüyor, düşmez. Kaç defa denendi işte, düşer gibi olsa döviz çıkıyor ve tekrar arttırmak zorunda kalıyorsunuz. Avrupa’da, Amerika’da faizler sıfırla bir – iki aralığında ama bizde yüzde 17’den aşağı düşmüyor, düşürülemiyor. Sorsan biz Müslümanız, onlar değil. Çünkü bu işler lafla, süslü sloganlarla ve de “Faiz haramdır” demekle düzene girmez. Faize karşı durmakla dini hassasiyetleri olanları mest edebilirsiniz ama sistemi kuramaz, üretimi arttıramaz, dışa bağımlılıktan kurtulamazsanız hepsi boştur. Klasik tabiri ile tribünlere oynamak yerine bunun yolları aransa idi herhalde faizler düşerdi.

Kısacası zülüflerini taramaya devam eden siyasilerimiz ve onların dümen suyunda giden bazı basın-yayın organları bu kıyaslamaları yapmalı, “Biz nerede hata yapıyoruz” diye kendi kendilerini sorgulayıp milletimizi oyalamaktan vazgeçmelidirler. Böyle detaylı bir çalışmayı muhalefet partileri de yapmışlar mıdır bilmiyorum. Yaptılarsa niye anlatamıyorlar onu da bilmiyorum.

Son söz: Artık yeter!..