Önce Dışişleri bakanı Çavuşoğlu,ardından AKP sözcüsü Mahir Ünal PKK'nın silah bırakması halinde yeni bir çözüm sürecinin gündeme gelebileceğini söyledi

Çavuşoğlu, sonradan kendine ithaf edilen sözleri yalanladı ama Mahir Ünal sözlerinin arkasında durdu.

2012 yılında başlayan ve iki buçuk yıl devam eden çözüm süreci ,şehirlerin silahla doldurulmasına,hendek terörü ile yüzlerce askerimizin,polisimizin şehit düşmesine,PKK/HDP ihanetinin oy tabanını yüzde altıdan, on üçe çıkarmasına neden oldu.

Bu acı faturaya rağmen durup dururken yeniden çözüm sürecinden bahsetmek moral motivasyonunu kaybeden örgüte oksijen vermektir.

Sorumlu devlet adamı asla yeni bir çözüm sürecinden bahsetmez. Türkiye Cumhuriyeti bir devletse eğer, teröristlerle masaya oturamaz.

Toprak ve egemenliğin paylaşılmasını isteyen bir örgütle pazarlık olmaz. Çünkü masada birden çok taraf olur ve taraflar mutlaka birbirlerine bir şeyler vererek ortak bir noktada buluşmaya çalışırlar. Kürtçe öğrenmekle,yayın sınırlaması ve farklı dillerde savunma ile ilgili bütün yasaklar kaldırıldı. Yeni bir masa kurduğunuzda PKK'ya ne vereceksiniz?

Bu tür beyanların, bölgede mücadele eden güvenlik personelinin psikolojisi üzerinde nasıl bir tesir bıraktığını tahmin etmiyor musunuz?

2015'de PKK'nın devrimci halk savaşı başlatması ile biten sürece MHP lideri çok sert tepki göstermiş bunun bir -yıkım projesi- olduğunu söylemişti.

Bu tavır doğruydu. Ama MHP bu tavrın icaplarını yerine getirmedi. Toplantılar,mitingler düzenleyerek vatandaşı uyarı görevini yerine getirmedi. Basın toplantıları ile sınırlı kalan tepkiler gösterdi. Bugün o tepkileri bile gösteremiyor. Söz konusu vatansa gerisi teferruattır, diyen siyasi bir hareket, vatanın bütünlüğü ile alakalı bir konuda susabilir mi?

MHP yönetimi uzun zamandır AKP'ye destek oluyor. Siyasette hiç bir destek karşılıksız değildir. Bu destek karşılığında bir gecede kapı önüne bırakılan okul müdürlerinin,bürokraside dışlanan ülkücülerin hukukunun korunması gerekirdi. Bugün hala tek bir ülkücü rektör yapılmıyor, yüksek bürokrasiye yapılan atamalarda hiç bir ülkücüye görev verilmiyor,vali,müsteşar veya genel müdür olmak ülkücüler için hala hayal. Halbuki, MHP'nin hayati önemdeki desteği ülkücülere bazı kapıları açabilmeliydi. MHP yönetimi, tabanın ve AKP mağdurlarının tepkisini, verdiği desteği devletin bekası ile gerekçelendirerek bastırmaya çalışıyor. Ama devletin bekası için AKP'den istenen tek şey seçim ittifakı. Yani ne vali, ne müsteşar, ne rektör, MHP yönetimi sadece bir kaç milletvekilliği istiyor. Türkçesi, her şey bir kaç kişiyi milletvekili yapmak için.

Hadi milletvekili olun ama yeni bir yıkım projesine de tepki gösterin.

O zaman belki içimizde -bu desteğe değdi- diyebilen belki bir kaç kişi çıkar.