İsmi zaman zaman Abdullah Gül ve Ali Babacan’la birlikte anılan eski AK Parti’li Avukat Latif Cem Baran, Babacan’la görüşmesinde DEVA Partisi’ni millî konularda hassas bulmadığını, kendisine sol bir parti olarak göründüğünü ve bu sebeple içinde yer almadığını söyledi. Baran, bu ay içinde yeni bir STK’nin kuruluşunu gerçekleştireceklerini duyurdu.

Avukat Latif Cem Baran, TV5’de yayınlanan “Perde Arkası” programında Selim Akduman’ın sorularını cevapladı.

Geçmişte DEVA Partisi’nin kuruluş aşamasında bu partiye yakın bir görüntü verdiği ancak daha sonra partide yer almadığı ifade edilerek, “İstemediniz mi, istenmediniz mi?” sorusu yöneltilen Baran, şu açıklamada bulundu:

“DEVA Partisi’nin Türkiye’ye faydalı olabileceğini düşünmüyorum”

“Ben, DEVA Partisi’nin hiçbir sürecinde olmadım doğrusu. Belki kimi siyasî yakınlıklar, kimi siyasî iletişimlerden dolayı sanıyorum böyle bir algı oluştu. Çünkü benim, DEVA Partisi’nin öncesinde bu parti kuruluşunun konuşmaları olurken ya da siyasette yeni gelişmeler olurken, AK Parti’nin kurucusuyum netice itibarıyla.

AK Parti’de uzun yıllar görev yaptım. AK Parti öncesinde de Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nde de Gençlik Kolları Başkanlığı, kuruculuk, ilçe yönetimleri, il yönetimlerinde başkan yardımcılıkları yaptım. Daha sonra Fazilet Partisi’nin ‘yenilikçiler’ hareketinde önemli vazifeler yaptım. Hatta açık konuşmak gerekirse, Abdullah Gül Bey’in Fazilet Partisi Genel Başkanı olmasını desteklemiştim, o dönem için. Daha sonra AK Parti Kurucu Üyesi oldum.

DEVA Partisi’ni şöyle anlatırsak daha doğru olur: Ben, Ali Bey parti kurma çalışmalarını yaptığı zaman, beni de davet ettiler, çalışmalara katılma noktasında. Bilvesile ben, Ankara’daki çalışma ofislerinde görüşmem oldu. Onun öncesinde bir defa görüşmüştüm. Daha tanışıklığım, geniş bir münasebetim, iletişimim yoktu kendisiyle. O süreçte fikir alışverişinde bulunduk, karşılıklı; ama kendilerinden, çalışma ekibinden, geleceğe dair perspektifinden, Türkiye’ye dair bakış açısından, bölgeye dair fikir ve düşüncelerinden anladığım kadarıyla, gördüğüm kadarıyla tamamen farklı görüşlerde, zıt ve ayrı düşündüğümüzü anladım. Daha aralık ayıydı ve onun içerisinde o saatten sonra bulunmadım doğrusu.”

“Millî hassasiyetler noktasında çok farklı baktığımızı gördüm”

Baran, “Babacan’ın bakış açısıyla sizin bakış açınız arasındaki temel fark neydi?” sorusuna karşılık da şunları söyledi:

“Ben, doğrusu millî hassasiyetler noktasında çok farklı baktığımızı gördüm. Bugünün Misak-ı Millî’si olan Mavi Vatan, hiç orada gündeminde yok. ‘Çiftçi nasıl geleceğe dair üretim yapacak, nasıl geliştirecek kendisini? Nasıl borcunu ödeyebilecek, ipotekli toprağını kurtarabilecek?’ diye sorduğumda, bir cevap alamadım. ‘İşçi, memur, kredi kartı borcu olan insanlar neler yapacak?’ diye sorduğumda, daha çok borç ekonomisi noktasında hep fikirlerini sundular. Bunun dışında Türkiye’deki temel yakıcı meselelere baktığımız zaman daha çok sanki muhafazakâr, mukaddesatçı merkezde bulunan ve ana akımı hedefleyen bir görüş beklerken, daha çok sanki sol bir parti gibi göründü. Sol bir bakış açısında gördüm doğrusu, o dönem ismi belli olmayan partiyi. Dolayısıyla bunun içinde yer almamam gerektiğini düşündüm ve o zaman uzaklaştım ve siyasî çalışmalarında bulunmadım. Elbette ki bütün siyasetin içinde olan insanlarla beşerî münasebetlerimiz olabilir ama öyle bir partinin Türkiye’ye faydalı olabileceğini düşünmüyorum.”

“Yeni partiler, en ufak rüzgârda batabilecek partiler”

“Yeni bir oluşum mu var?” sorusu üzerine Baran, Türkiye’de iktidar alternatifi bir partinin elzem olduğunu ancak yeni partilerin yüzde 1 oy oranına bile ulaşamadığı sürece AK Parti’nin daha rahat hareket edeceğini ifade etti.

İnsanların bir partiye mecburen ya da kerhen oy vermek zorunda kalmamaları gerektiğini söyleyen Baran, “Yeni kurulan partiler, adeta AK Parti’nin maketi. Tüm yeni partiler, ilk çıktıkları zaman bir sinerji oluşturması, milletten bir rüzgâr alması gerekirken, yüzde 1’lerde yüzen küçük yelkenliler gibi. Koskoca devasa bir gemi var, AK Parti gemisi; onunla yarışmaya çıkanlar, küçük yelkenliler. En ufak rüzgârda batabilecek partiler olarak gözüküyorlar” diye konuştu.

“Başkanlık sistemine ayak uyduranlar kazanacak”

Önümüzdeki dönemde, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ayak uyduracak argümanları ortaya çıkaran partilerin kazanacağını ileri süren Baran, bu sistemin milletin oyuyla geldiğini, yeniden parlamenter sisteme dönülmesinin kendisine saçma geldiğini dile getirdi.

Baran, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de eksikleri olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Meclisin fonksiyonu bu kadar zayıf olmamalı. Bir defa bakanlar kurulu mutlaka meclise gelmeli. Gensoru kurumu mutlaka işlemeli. Artı, Meclis bütçe yapmalı. Cumhurbaşkanı, hükümetin başı olmalı. Burada bir beis yok ama bu kadar da fonksiyonu düşük bir meclisi kabul etmiyorum elbette ama asla da eskisi gibi bir parlamenter rejim, tıkanık siyaset, ortaya çıkmamış çoklu koalisyonlar dönemini kimsenin isteyeceğini düşünmüyorum. Sırf Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine muhalefet olsun diye parlamenter rejim alternatifini ortaya çıkarmanın da millet nezdinde tutacağını düşünmüyorum.”

“Türkiye, başkanlık sistemi sayesinde bölgesel güç oldu”

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde Türkiye'nin bugün çok hızlı karar aldığını ileri süren Baran, “Azerbaycan’a müdahale edebiliyor, orada kendi çıkarlarını koruyor, zafer elde ediyor. Libya ile yeni mutabakat anlaşması yapıyor, Doğu Akdeniz’de güçleniyor, Kıbrıs’ın güvenliğini, geleceğini teminat altına alıyor, Suriye’de hızlı hareket ediyor, Somali’ye üs açıyor, katar’a üst açıyor. Türkiye, artık bölgesel bir güç” diye konuştu. Baran, tekrar parlamenter sisteme dönmenin, bunları geriye çekmek anlamına geleceğini ileri sürdü. Baran, eski sisteme geri dönmek yerine, mevcut sistemi reformlarla tahkim etmenin daha doğru olacağını ifade etti.

“Cami varken mescide gidilmez”

“Cami varken mescide gidilmez” ve “Aslı varken suretine kimse bakmaz” deyimlerini hatırlatan Baran, sözlerine şöyle devam etti:

“Siz zaten bu işlerin içerisindeydiniz. Hatasıyla, sevabıyla, günahıyla her şeyin içindesiniz. Dolayısıyla daha 3-4 yıl öncesinde başbakanlık, bakanlık, milletvekilliği yapan insanların bugün ‘Ben parti kuruyorum. Siz tamamen yanlışsınız’ demesine kimse inanmaz. Çünkü o gün yanlışlar söylemeliydi ki bir manası olsun. Ya da hemen akabinde bir yanlış görüldüğünde ‘Ben kardeşim bu işin içerisinde yokum. Siyaset yanlış gidiyor. Siz hatalısınız. Ben, istifa ediyorum’ demek, o günlerde gerekiyordu. Daha sonra görev alamayınca, dışlanınca alternatif arayışında bulunmak, insanları inandıramaz. Dolayısıyla Türkiye’de beklenen mevzu, eskilerde değil. ‘Eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağardı’ derler ya, dolayısıyla yeni, geleceğe güvenle bakacak, gençleri, kadınları, tüm çalışanları, ev hanımlarını, işçileri, işverenleri, küçük esnafı düşünen yeni bir yapı, yeni bir düşünce sistemi, daha heyecanlı, bagajı olmayan insanlar gerekir.”

Baran, yeni bir parti kurup kurmayacaklarının tekrar sorulması üzerine de, önce bu ay içerisinde bir sivil toplum kuruluşunu (STK) hayata geçireceklerini söyledi. Baran, “Bu, tamamen bir sivil toplum örgütü. Sosyal bir hadise. Siyasî bir parti değil. Yarın ne olacağını Allah bilir; ama biz, işte bizim de bir tuzumuz olsun çorbada. Bizim de bir katkımız olsun” dedi.

“Abdullah Gül, bu STK’nın hiçbir yerinde değil”

“Bu STK içinde kimler var?”, “Kiminle birlikte yola çıkıyorsunuz?” sorularına karşılık isim vermeyen Baran, “Sayın Abdullah Gül, bu işin neresinde?” sorusunu da “Hiçbir tarafında değil” diye cevapladı.

Baran, “Ben, kendisine de, konuştuğumuzda, rast geldiğimizde söyledim. Çok sevdiğim bir insandır. Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanımız da çok sevdiğim bir insan, Abdullah Bey de çok sevdiğim bir insan. Beraber çok çalıştık. Hepimiz Erbakan Hoca’nın talebesiyiz çünkü. Cenâb-ı Allah, mağfiretiyle muamele etsin diyorum. Erbakan Hoca, beni yetiştiren insandır. Kimseyle alâkamız yok. Beşerî münasebetlerimiz herkesle var; ama bu çok bağımsız, Türkiye’yi temsil eden, herkesi kucaklayan bir sivil toplum örgütü” diye konuştu.

“Yanlış ilişkiler görünce AK Parti’den çekildim”

Latif Cem Baran, AK Parti’den neden ayrıldığının sorulması üzerine de, “Ben, AK Parti’de görevler aldıktan sonra, süreçlerde AK Parti’nin gidişatında çok istemediğim belki kişi, ilişkiler, politikalar olduğunda ben, geri çekildim” dedi.

Baran, kurulacak STK’nın adının ne olacağına dair soruyu da, daha sonra açıklamak üzere cevapsız bıraktı.

Editör: TE Bilişim