Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal kararını sert bir dille eleştiren Akşener, "Bağımlı yargı yoluyla millet iradesinin gaspedilmesi ikinci bir 28 Şubat'tır" değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, "Maalesef Kenan Evren'i bile geride bıraktı" diyerek eleştiren Akşener, "Erdoğan tek adam olmakla yetinmeyip tek seçmen olmaya çalışıyor" ifadesini kullandı.

Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:

"İş kazası değil gerçek anlamda bir iş cinayetiydi Soma. Madencilerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum. 301 madencimizin ruhları için sizlerden bir Fatiha okumanızı istiyorum. Allah hepinizden rağzı olsun. Bugün ilk hür ve adil seçimlerin yapıldığı seçimlerin yıl dönümü. Örselenmiş demokrasimizin doğum günü ve ne acıdır ki biz şafağa hasret bir ülkede bir kez daha karanlık günlerden geçiyoruz. Tarihimiz boyunca en karanlık anın güneşin doğuşuna en yakın an olduğunu ispatlamış milletimiz bunu yapmak zorundadır. Aziz milletimizin kararının yok sayıldığı, ona saygısızlık edildiği günlerden daha karanlık bir gün var mıdır? Bıkmadan, korkmadan 6 Mayıs 2019 Pazartesi günü YSK üzerinden aziz milletimizin iradesine darbe yapılmıştır. Demokrasimize yapılan bu darbe karşısında sessiz kalmayacağız.

"Maalesef Sayın Erdoğan Kenan Evren'i bile geride bıraktı"

"Bağımlı yargı yoluyla millet iradesinin gaspedilmesi ikinci bir 28 Şubat'tır. Maalesef Sayın Erdoğan Kenan Evren'i bile geride bıraktı. Erdoğan tek adam olmakla yetinmeyip tek seçmen olmaya çalışıyor.

"Darbenin bir yol ve alışkanlık haline gelmemesi için milletimiz demokrasinin yanında olacaktır"

"Büyük Türk milletine söz veriyorum Türkiye Venezuela da olmayacak Kuzey Kore de olmayacak. Demokrasi bayrağını yere düşürmeyeceğiz. Gün darbeye karşı demokrasi safında buluşma günüdür. Gün, gözünü karartarak Türkiye'yi uçuruma sürüklemek isteyenlere karşı durma günüdür. Gün, yeniden millet iradesi, yeniden hürriyet günüdür.Aziz milletim bu partiler, bu konu sadece partiler arası bir mesele değildir. Mesele Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında bir yarış olmaktan çıkmıştır. Mesele rant ve yağma uğruna Türkiye'yi uçuruma sürükleyenlerin bu çabasını boşa çıkarma meselesidir. Türk milleti sandığı devirenleri hiçbir zaman affetmemiştir. Umarım darbenin bir yol ve alışkanlık haline gelmemesi için milletimiz hep birlikte demokrasinin yanında olacaktır. Bu milletin önündeki tarihi bir sorumluluktur.

"Damat bakan haftasonu bir programda kendisine methiyeler düzerek ekonominin dengelendiğini ve tünelin ucundaki ışığın büyüdüğünü söyledi. hem dengelenmişiz hem de hazine MB'den 40 milyar lira ihtiyat akçesi istiyor. Biliyorsunuz hükümet geçenlerde de MB kar dağıtımını erkene aldı. İhtiyat akçesi ön görülemeyen durumlarda kardan ayrılan paydır. Çarşıda pazarda vatandaş her şeyi çok iyi yaşıyor, görüyor da damat bakan siz neyi görmüyorsunuz? Damat bakan bize hâlâ masal anlatıyor. Hiçbir siyasi kazanç tek bir vatandaşımızın saçının telinden önemli değildir. 

"Savcılara sesleniyorum, saldırırken 'Öldürün' diye bağıranları değil, milleti koruyun"

"Yavuz Selim Demirağ'ı ziyaret ettim. Biliyorsunuz saldırganlar serbest bırakıldı. Bir gazeteciye sopalarla saldıranların ifadesinde trafik kavgası deyip olay basit bir olay olarak görüp serbest bırakmak akıl karı değildir. İnek hırsızlığı bu olayda belli ki devreye girmiş, saldıranlar serbest bırakılmıştır. Türkiye gazetecilerin tehditle esir edildiği bir ülke olmayacak. Savcılara sesleniyorum, saldırırken öldürün diye bağıranları değil, milleti koruyun.

"Kendi manevi kızını koruyamayan bir adam bu milleti nasıl koruyacak?"

"Göknur Damat kızımız bıçaklı saldırıya uğradı. Neden? Ekrem İmamoğlu'nu desteklediği için. Saldırgan bıçaklamadan önce sen misin o yürekli diye soruyor. E Göknur yürekli tabii. Kanserle mücadele etmiş, sizin gibilerden mi korkacak. Ama görülüyor ki Türkiye Erdoğan'ın yönetemediği bir yere gelmiş. Kendi manevi kızını koruyamayan bir adam bu milleti nasıl koruyacak. Milletin adamı nerede?

"Öcalan avukatlarıyla görüşsün' demek sadece ideolojik bir sapma değildir"

"İktidarın küçük ortağı Öcalan'ın avukatları ile görüşmesini normal karşılıyor. Bu sadece ideolojik bir sapma değildir. Bu defa kapalı kapılar ardında iş çevirmenize izin vermeyeceğiz. Artık bu gidişe dur diyeceğiz. Bir kez kazandık, bir kez daha kazanacağız. Sadece bir belediye başkanlığını değil, millet iradesini kazanacağız. Elbette olanları unutmayacağız. Üzerinde tartışıp zaman kaybetmek yerine üzerimize düşeni yapacağız. Büyük Türk milleti, biz bu karanlık günleri daha önce de görmüştük. Kara gün akçemize göz diken Düyûn-ı Umûmiye… Hiç genci kalmamış topraklarda yetim kalmış çocuklar. Fiyakalı İngiliz denizcilerin sarhoş kahkahaları… En önemlisi adalet yoktur. Memleketimiz bir canavar iştahı ile paylaşılıyordu. İşte bu yüzden kurulan ilk teşkilatların adı manidardır. Müdafai teşkilattır. Yurdun dört yanında kıyam başladı. Baş örtüsüne uzanan o elleri kıran el süngüyü kavradı. İşte bugün biz o müdafai hukuk ruhunu yaşatıyoruz, yaşatacağız. Bu defa yurdumuzu işgale yeltenen düşmana karşı değil milletimizin hukukunu gaspedenlere karşı, etten kemikten saraylar kuran o vahşi ruhlara karşı, 19 Mayıs'ta bu ülke yepyeni bir sayfa açmıştı. O karanlık günde el kadar çocuklar gördükleri o umut ışığını hiç unutmadılar. Türk son sözü söylemeden sayfanın kapanmayacağını gösterdiler. Memleketin dört bir yanına dağılıp azimle çalıştılar. Yıkılmış bir ülkeden itibar sahibi bir Türkiye Cumhuriyeti yarattılar. İşte 19 Mayıs'ın gençlere adanmasının manası budur.

"Hiçbiri geldikleri gibi giderler derken onun kadar inanmış değildi. Ve onun kadar inandığı için ölmeye hazır, eyleme atılmada gözü pek değildi o yüzden genç yaşında büyüklerine de üstlerine de önder oldu. Herkes harekete geçmek için bir atılım bekliyordu daha 40'ına gelmemiş Mustafa Kemal bu yüzden Atatürk oldu. Başarının hatta bütün işaretler tersini gösterirken mucizeler yaratan anahtarın göstergesi oldu. Hak ettiğiniz için mücadele edin.

"Hiçbir başarı tesadüf eser gelmez. Gençlerin enerjisi büyüklerin tecrübesiyle gelişine tarihteki başarılara dönüşürler. Bugün cesaretli olacak ne cüret edeceksiniz Mustafa Kemal Çanakkale geçilmez dediğinde henüz 34 yaşındaydı. Önderliğiyle yedi düveli vatanımızdan def ettiğinde tüm dünya Mustafa Kemal'i 20. yüzyılın en büyük dehası olarak kabul ettiğinde henüz 40 yaşındaydı. 21. yüzyılın dehası da sizler arasından çıkacak. 

"Gençler, Türkiye’nin zincirlerini sizler kıracaksınız, inanacak ve pes etmeyeceksiniz"

"Cesur gençler bugün Türkiye’nin zincirlerini sizler kıracaksınız, inanacak ve pes etmeyeceksiniz. Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’nı başlattığında henüz 38 yaşındaydı. 21. Yüzyılın dehası sizlerin arasından çıkacak. Onlar duvarların arkasında istedikleri gibi at koşturup ceplerini doldurdular. Bizler 24 Haziran ve 31 Mart'ta o duvarları deldik. Bizler yolları açtık siz o yollardan yürüyeceksiniz. Sevgili gençler Türkiye'de bizleri geçmişle oyaladılar ve geleceği konuşamadık. Sizler geleceği konuşacaksınız. Dün tankla uçakla yapamadıklarını bilim ve sanatla yapmaya çalışıyorlar. Biz yerimizde sayarken onlar hızla ilerliyor. Üreten ve üretmeyen arasındaki fark geleceği belirliyor. Geçmişe takılanlar ve gelecek için vizyonu olmayanların en büyük beka sorunudur. Cephe savaşlarının yerini bilim ve teknoloji savaşları aldı. Biz büyük bir savaşın içindeyiz ama vizyonsuz yönetim yüzünden silahsız kaldık. 875 bin otomobil satışı yaptık ama elde ettiğimiz kar elma logolu telefon satanların karını ancak karşılıyor. 21 yüzyılda beka ve milliyetçiliğin tanımı yeniden yapılmalıdır. Milliyetçilik sadece bir parti adı değildir. Mustafa Kemal gibi eylemle milliyetçi olacaksınız. Beka sorunu diye milleti birbirine düşürenler beka sorunudur. Bizim rakibimiz Almanya'dır Amerika'dır, Rusya'dır, Güney Kore'dir. Bizim birbirimizle uğraştığımız her an zaman kaybıdır."

Editör: TE Bilişim