DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yozgat’ta partisinin Yerköy İlçe Binası açılışında konuştu. Babacan “ABD’de seçim oldu. Aradan 5 ay geçmiş. Bir kere kısa bir telefon görüşmesi yapabildiler. Aylarca telefon kuyruğunda beklediler ya. Ben ülkem adına hicap duyuyorum.” diye konuştu.

Yozgat’ta Yerköy İlçe Binası açılışında konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali  Babacan şu ifadeleri kullandı:

TÜİK enflasyonu açıklıyor; yüzde 16,5. Bu hangi enflasyonsa biz anlamıyoruz. Vatandaş yüzde 30’u, 50’yi, 100’ü görüyor. Enflasyonla mücadele zor değil. Bunu başardık. Buraya gelirken esnaf kardeşime ‘Ülkeyi yönetenler gelse senin dükkanını çevirebilir mi?’ diye sordum. ‘Bir ay yönetemezler, batırırlar’ dedi. 15-20 metrekarelik bir dükkânı yönetme bilgisinden, becerisinden uzak olan insanlar maalesef koskoca ülkenin ekonomisini yönetmeye çalışıyorlar.”

Cumhurbaşkanı nasıl olur da beş ay telefon kuyruğunda bekler?


“ABD’de seçim oldu. Aradan 5 ay geçmiş. Bir kere kısa bir telefon görüşmesi yapabildiler. Aylarca telefon kuyruğunda beklediler ya. Ben ülkem adına hicap duyuyorum. Benim ülkemin cumhurbaşkanı nasıl olur da beş ay telefon kuyruğunda bekler? Böyle bir şey olur mu?” ifadelerini kullanan Babacan, Önümüzdeki hafta NATO Zirvesi’nin yapılacağı salonun yanındaki küçük bir odada şöyle bir yüz yüze görüşecekler. O da özel görüşme değil. Ben Dışişleri Bakanı’yken o dönem seçilen ABD Başkanı ilk Türkiye’yi ziyaret etti. İtibarlı, onurlu ülke böyle olur. Her türlü hakareti yaptıktan sonra ‘Ne olur barışalım’ diye Sisi’nin peşine düşmezsin.Başka ülkelerin iç meselelerinde taraf tutarsan, ‘zalim, diktatör’ diye ilan ettiğin Sisi’nin peşine düşersin. Mısır’a heyet arkasına heyet gönderiyorlar. İlişkileri niye bozdun? Zamanında Mısır’ın Doğu Akdeniz’deki haklarımız açısından önemli bir ülke olduğunu bilmiyor muydun? Güçlü ve saygın bir ülkeyseniz onlar size gelir. 

Şu anda Filistin davası sahipsiz. Telefon diplomasisi diyorlar. Al telefonu eline, onar dakika Orta Doğu’daki başbakanları, cumhurbaşkanlarını ara... Konuştuğun zaman İsrail üzerinde etkili olabiliyor musun? Ondan haber ver. ‘One minute’ vardı hatırlıyorsunuz. Benim dışişleri bakanlığım dönemindeydi. Türkiye’nin ekonomisi sapasağlam, itibarı güçlüydü. ‘One minute’ dediğinizde, insanlar susuyordu ve saygı gösteriyordu. Şimdi ne oldu? İstersen ‘one minute’, istersen ‘bir dakika’, ‘beş saat’, ‘bir gün’… Kimsenin umurunda değil. Şu anda Merkez Bankası’nın faizi yüzde 19. Niye düşürmüyor? Yüksek değil mi? Faiz yüzde 8-9 iken tertemiz bürokratlara ‘vatan haini’ diyordu. Daha iki gün önce TRT’de ‘Ben iktisatçıyım’ diyor. Böyle iktisatçılardan Allah memleket korusun. Aslında Erdoğan sebep; yüksek faiz, yüksek enflasyon ve yüksek kur sonuç.”

Beraat eden KHK’lılar konusunada değinen Babacan;

Darbe teşebbüsünün tortularını atmak için büyük bir mücadele gerekiyordu. Belli ölçülerde verildi, daha iyisi yapılabilirdi. Ancak o dönemde 3 aylığına ilan edilen OHAL tam iki sene sürdü. Bir KHK dönemi yaşadık. Çok sayıda vatandaşımız mağdur oldu. Tarafsız ve bağımsız bir yargı sürecinden geçmedikten sonra tek bir idari tedbirle insanların işine son verilmesi doğru bir uygulama değil. Yargı süreci mutlaka işlemeli. Beraat eden vatandaşlarımızın özlük hakları aynen iade edilmeli.” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz ve enflasyon konusundaki ifadelerini eleştiren Babacan, Merkez Bankası hesaplarının aydınlatılması çağrısında bulundu. Babacan şu ifadeleri kullandı:

"Buraya gelmeden bir taksi durağındaydık. Bir şoför arkadaşımız, eve gitmeden eşini arayıp, ’Çocukları yatır da geleyim’ dediğini söyledi. Ülkenin onurlu, çalışan insanlarının durumu bu. Bir de ihaleleri paylaşan, lüks harcamaları yapabilen insanlara bakıyorsunuz. Ahlaklı insanların maddi durumunun bu kadar zayıfladığı, ahlaki ilkeleri gevşek olanların zenginleştiği bir dönem hiçbir zaman yaşanmamıştı. Adalet bu değil, vicdan bu değil. Bu milletin alın terini damla damla biriktirdik. Niçin? Kara günler için. Atasözümüz var, ak akçe kara gün içindir, diye. Merkez Bankası’nın döviz rezervi de yedek akçesi de kara gün için. Taraflı cumhurbaşkanı ve akraba bakan el ele verip Merkez Bankası’nın 130 milyar dolarlık rezervini sata sata yok ettiler, bir yandan da piyasadan döviz borçlandılar. Merkez Bankası’nı borçlu bir kurum haline getirdiler.

Bizim dönemimizde Merkez Bankası’nın bütün müdahaleleri açıktır, şeffaftır. Hâlâ kayıtlarda. Biz ayrıldıktan sonra hiçbir şeyi açıklamadılar. Doğru hesaptan kaçar mı? Karanlıkta yanlış işler yapılır ama aydınlıkta zor olur. Merkez Bankası’nın hesaplarını aydınlatın. Görevi bıraktığımda Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 7,5’tu. Bu faizi uygulayan Merkez Bankası başkanını ve o dönemin bürokratlarını vatana ihanetle suçladılar. Sayın Erdoğan’ın o tertemiz, pırıl pırıl devlet görevlilerinden en azından bir helallik istemesi lazım.

Akraba bakanı milletvekili listesine koymadan önce çok söyledik, bu yanlış dedik. Böyle yakın akrabalar partide eş zamanlı olarak böyle görevlerde olmamalı, dedik. Dinlemedi. Milletvekilliğiyle hızını alamadı, bakan yaptı. İsterse dünyanın en başarılı insanı olsun, ne olursa olsun yanlış. Hangi ülkede yaşansa o ülkenin başını derde sokar. Lafa gelince Sayın Erdoğan ‘Benim alanım ekonomi’ diye övünüyor. Görüyoruz alanını. Kurumları şamar oğlanına çevirdiniz. Ülkenin birikmiş tüm rezervlerini sattınız, yedek akçesini harcadınız, Merkez Bankası’nı borca batırdınız. Varlık Fonu bile gırtlağına kadar borca battı. Faiz yakın tarihin en yüksek seviyesinde. Sadece Merkez Bankası’nın gecelik, haftalık faizi değil. Dün hazinenin on yıllık borçlanma faizleri yüzde 19’u gördü. Bu ne demek? Bu kafaya giderlerse, finansal piyasalarda daha on sene bu faiz düşmeyecek demek. Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi on yıllığına borçlanmak istese on yıl boyunca yüzde 19 faiz ödemek zorunda demek. Faiz de enflasyon da çift haneye çapa attı." diyen Babacan, "Yüksek faiz zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor. Merkez Bankası’nın kur artmasın diye faizi yükseltmek zorunda kalması ne demektir? Bütün kötü yönetimin faturasını bu millete ödetmek demektir. Yüzde 19’u bu millet bunun için ödüyor. Bir de piyasaya sorun. Piyasadaki ticari faizler yüzde 22, 23, 24. Sanayici, küçük işletmeler bunu ödüyor. Kredi kartları ekstrenize ‘aylık faiz arttı’ diye geliyordur. Bunun bedelini bütün millet ödüyor. Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman zengin ile fakir arasındaki uçurum böyle olmamıştı. Lüks otomobil satışlarına bakın. Bu krize rağmen onların satışlarında artış var.” ifadelerini kullandı.

 Konuşmasında İstanbul Sözleşmesinede değinen Babacan,

“Ayrılma kararını açıkladıkları sözleşmenin tam adı, ‘Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi sözleşmesi’. Bu sözleşme, kadınları her türlü şiddetten, aile içi şiddetten koruyacaksın, şiddete karşı her türlü önlemi alacaksın diyor. Bunun nesinden rahatsız oldunuz? Tüm dünya bu sözleşmeye ‘İstanbul Sözleşmesi’ diyor. Sanki bütün bu süreçte uyudular, akıllarına şimdi geldi. Siz hazırlayan ekiptesiniz. Madem kültürümüze aykırı, niye o gün imzaladınız, niye Meclis’ten geçirdiniz? Şimdi mi aklınıza geliyor? Bir başka siyasi partiyi iktidar ittifakına katabilmek için bunu tatlandırıcı olarak sunuyorlar. Yakından takip edenler görüyor.” dedi.

Editör: TE Bilişim