Akşener’in “Memleket Masası”na CHP, SP olumlu cevap vermiş, MHP ve AKP ise olumsuz cevap vermişti.

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, yazılı bir açıklama yaptı.

Destici açıklamada, "Covid-19 salgınıyla ilgili gelişmeleri dikkatle takip ediyoruz. Dün (12 Mayıs 2020) itibariyle vaka sayısında görülen nispi artışa rağmen, ölüm sayısındaki belirgin düşüş ve iyileşen hasta sayısındaki yükselme dolayısıyla umutluyuz. Toplam kayıp sayımız maalesef 3894 oldu. Kaybettiğimiz vatandaşlarımıza tekrar Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı, hastalarımıza acil şifalar diliyorum.Ölüm sayısı 0 (Sıfır)'a düşene kadar endişelerimiz bitmeyecektir. Bizim için her vatandaşımız çok önemli, her vatandaşımız çok değerlidir. Bu nedenle, tekrar, devletimizin hepimiz için belirlediği kurallara, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu'nun tavsiyelerine riayet etmenin bir vatandaşlık görevi ve milletimize karşı sorumluluk olduğunu herkese hatırlatmak istiyorum" dedi.

"Türkiye'de darbeler dönemi kapandı"

Destici, "Korona Virüs Pandemisi, dünyada ve ülkemizde, hayata dair bütün alanları etkisi altına almışken, tüm dünya ülkeleri ve Türkiye, hastalıkla mücadele etmeye, tedavi arayışlarında netice almaya ve salgının getirdiği büyük ekonomik sarsıntının yıkıcı etkilerini önlenmeye çalışılırken; siyaset gündemimiz, hiç uygun olmayan, milletimizin hiç hak etmediği bir tartışmaya maruz kaldı. Büyük Birlik Partisi olarak; dün olduğu gibi bugün de kimden, nasıl, hangi yolla ve kime karşı yapılmış olmasına bakmadan darbelerin karşısında olacağımızı, yarınlarda da milli irade, demokrasi ve hukuk temelinden zerre taviz vermeyeceğimizi, Türkiye de darbeler döneminin kapandığını, Türkiye tarihinde, demokratik ortama yapılan her türlü müdahale ve darbelerin hiçbir probleme çözüm olmadığı gibi bilakis ülkemizi geriye götürdüğünü, darbe ve benzeri söylemlerle, başka hesaplar içerisinde olan, iç ve dış mihraklara, mesaj vermek isteyenlere de hiçbir şart altında müsaade etmeyeceğimizi" bir kez daha ifade ediyorum" ifadelerini kullandı.

"Suçlu ve suçlularla mücadele, yargılama ve cezalandırma yetkisi hukuka ve devlete aittir"

Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu herkese hatırlatmak istediğini belirten Destici, "Hiç kimse unutmamalıdır: Suçla ve suçlularla mücadele, yargılama ve cezalandırma yetkisi hukuka ve devlete aittir. Vatandaşların, kim olursa olsun, münferiden silahlanarak kendince "suçlu" ve "potansiyel darbeci" avına çıkmaları üzerinden bir söylemle "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama" (TCK 216) suçunu işlemelerinin görmezden gelinmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu tip yayınlarla ilgili RTÜK, söylemlerle ilgili de adli kurumlar görevlerini yapmalı, sebebi ister "cehalet", ister "planlı bir provokasyon olsun", milletimizi ayrışmaya ve çatışmaya yöneltmeye çalışan söz ve davranışlara fırsat verilmemelidir" açıklamasında bulundu.

Bu bir vahamettir ve suçtur

Destici, "Bilhassa içinde bulunduğumuz karantina günlerinde, tek asli gündemin sıhhat ve afiyet arayışı olduğu, keskin ayrışma ve kutuplaşmaların dinginlik moduna girdiği bir dönemde "darbe" ve "iç savaş" çığırtkanlığı yapan bazı CHP yöneticilerinin düğmeye basılmışçasına peşi sıra demeçler vermesi, bazı satılmış kalemlerce de bunları destekler, tehditkar yazılar yazılması normal görülemez ve üstü kapatılamaz. Bu bir vahamettir ve suçtur. Gereği hem mensubu oldukları parti hem de hukuk tarafından yapılmalıdır. Ayrıca internet yayıncılığı ve sosyal medya üzerinden yapılan devlet-millet düşmanlığı, kara propaganda, yalan, iftira ve suç teşkil eden yayınlar ve paylaşımlarla ilgili ayrıntılı, esaslı ve kapsamlı bir yasal düzenlemenin yapılması da artık şart olmuştur" dedi.

"HDP'ye destek veren partilerin grup sözcülerinden HDP, PKK'nın uzantısıdır kelimesi hiç duyulmadı

"Hiç bir zaman PKK başta olmak üzere, terör örgütlerine ve onun eklentilerine "meşru siyasi" yapılar olarak bakmadıklarını aktaran Destici, "İster siyasi parti, ister sivil toplum örgütü, ister gazete, dergi ya da televizyon kanalı şeklinde medya kuruluşu maskesi taksın; teröre hizmet eden her organizasyon bizim için terörün parçası, destekçisi ve suç ortağı oldu ve olmaya devam edecek. 24 Haziran 2018'de yapılan Genel Seçimlerde, Cumhur İttifakı'nda yer almamızın sebepleri içinde en önemli belirleyicilerden biri, ittifakları oluşturan siyasi partilerin teröre bakış açıları olmuştur. HDP tarafından sıklıkla dile getirilen, Millet İttifakı'nı oluşturan partilerle genel seçimlerde örtülü, yerel seçimlerde, bazı seçim çevrelerinde aleni, bazı seçim çevrelerinde örtülü işbirliği, bizim açımızdan, -herhangi bir tereddüt ve şüphe yaşamamamıza rağmen- durduğumuz noktanın doğruluğunun sağlaması olmuştur. Maalesef Millet İttifakını oluşturan partilerin pragmatizmin sınırlarını aşacak derecedeki çıkar düşkünlüğü ve "başarı gelsin de nasıl gelirse gelsin" "iktidar değişsin de nasıl değişirse değişsin" anlayışı, terör örgütünün siyasi organizasyonunu, kendi deyimleriyle "kilit" parti haline konumlandırmıştır. Bugün inkar etseler de şu bir gerçek ki; Millet İttifakı'nı oluşturan partilerin üçü de yerel seçimlerde HDP ile işbirliği yapmıştır. Birisi İstanbul, Ankara başta olmak üzere pek çok seçim çevresinde, birisi örneğin Şanlıurfa'da diğeri de misal Siirt Pervari'de. Ayrıca bu partilerin sözcülerinin ağzından seçim dönemlerinde HDP, PKK'nın uzantısıdır lafı hiç duyulmamıştı. Bugün samimi olarak söylüyorlarsa bu da mühim ve değerlidir.Bu ifadeleri İnşallah kalıcı olur ve gelecek seçime kadar sürmez. Tekraren ifade edelim: Terörle mücadele, "dağdaki teröristle mücadeleyle sınırlı kaldığı sürece asla neticeye ulaşamaz. Millet İttifakı'nı oluşturan partiler ve bu partilere oy veren vatandaşlarımıza bu konuda büyük sorumluluklar düştüğüne ve bu konu üzerinde tekrar düşünmeleri gerektiğine inanıyorum" ifadelerini kullandı.

"Bu virüs salgını açık toplumu dikişlerden kopardı. İnsanlığı çok kutuplu bir dünyaya doğru sürükledi" diyen Destici, "En önemlisi dışa bağımlılıktan çok iç kaynaklara güvenme gerçeğine doğru itti. İşte, ayrıntıları pek fazla öngörülemese de, Türkiye'nin ileride bu gelişmelerden en fazla payını alan ülke olacağını düşünüyorum. Türkiye'nin bu pandemiden alacağı ilk ders, kıymetini ve önemini şu günlerde daha iyi anladığını umduğum, Gıda Güvenliği ve coğrafya ile siyaset ilişkileri bağlamında jeopolitiğin en önemli başlıklarından birisi olan su Jeopolitiği olacaktır. Türkiye tüm kurumlarıyla ve özel sektörüyle behemehal ve ivedilikle yerel tohum ıslahıyla işe başlamalıdır. Misal bundan sonra İthal gıda merkezli tüketime bu toplumda travmatik karşıtlık oluşacaktır. Öte yandan, bu istikamette sadece tarlada sonuç almak yetmez. Devlet ve özel sektöre yönelik, tarladan çıkandan katma değer üretecek fabrikaları inşa etmek, nihayetinde sürdürülebilir bir model oluşturmak için, ciddi STK ve vatandaş baskısı ortaya çıkabilir. Yahut siyasi iktidar AB sürecinde girdiği kota anlaşmalarını iptal edip yeniden hedefler belirleyebilir. Çünkü AB ülkelerinin birçoğu bile, belki bizden önce, bu istikamette bir süreç izleyecektir diye düşünüyoruz.Bu vesileyle, Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu IFAP'ın kuruluş tarihi olan ve 1984 yılından beri tüm dünyada kutlanan '14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü'nü kutluyorum. 2020 yılında yaşadığımız olağanüstü şartlarda, önceden defalarca ifade ettiğimiz, tarım üretiminin en önemli stratejik sektör olduğu yönündeki tespitlerimizin ve bunun önemine uygun davranılmasıyla ilgili hassasiyetlerimizin anlaşılmış olduğunu umut ediyoruz. Güçlü bir devlet geleneği olan, dünya devleti tecrübesi olan, güçlü toplumsal değerleri olan, potansiyeli yüksek, büyük bir milletiz. Bu inançla, ancak, birliğimizi, bütünlüğümüzü devam ettirdiğimiz takdirde, önümüzdeki tüm zorlukları aşabileceğimize inanıyorum" dedi.

Soma faciasını hatırlatan Destici, "13 Mayıs 2014 tarihinde, bundan 6 yıl önce Soma'da az masrafla çok para kazanma hırsının sebep olduğu anlaşılan, ağır ihmaller ve hatalar sonucu meydana gelen maden faciasında hayatını kaybeden işçilerimizi bir kez daha rahmetle anıyor, acıları hala ilk günkü gibi taze olan ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum" dedi.

Editör: TE Bilişim