AKP İSTANBUL’U KAYBEDERSE, İKTİDARI DA BİTER

Ankara’nın eski belediye başkanlarından, CHP’li siyasetçi Murat Karayalçın, İstanbul ve Ankara’nın seçimlerdeki önemine dikkat çekerek, “İstanbul ile AKP'nin bağlantısının koparılması demek, AKP iktidarının son bulması demek gibi bir algı, ‘AKP İstanbul’u kaybederse, AKP iktidarı da biter’ biçiminde bir düşünce var” dedi.

CHP'li Murat Karayalçın, Siyaset Meydanı'na konuk oldu, 31 Mart 2019 yerel seçimlerini değerlendirdi.

İstanbul ve Ankara'nın büyüklük açısından hem siyasi hem iktisadi açıdan seçimlerde daha bir önemli olduğunu ifade eden Karayalçın, “İstanbul’un Ankara’ya göre biraz daha önem taşıdığını düşünüyorum. Çünkü Sayın Recep Tayip Erdoğan'ın 1994 yılında Belediye Başkanı seçilmesi ile başlayan süreç, daha sonra AKP iktidarını hazırladı. Ayrıca AKP ile arasında iktisadi büyüme açısından da güçlü bir ilişki olduğunu düşünüyorum. İstanbul, aslında AKP'nin gücünü besleyen alan. İstanbul ile AKP'nin bağlantısının koparılması demek, AKP iktidarının son bulması demek gibi bir algı da var kamuoyunda. AKP İstanbul’u kaybederse, AKP iktidarı da biter biçiminde bir düşünce var. Böyle bir algı yaratılmış. İstanbul ve Ankara'da Sayın Erdoğan’ın ve Refah Partisi’nin 1994 yılında seçimi kazanmış olması, her iki kentin süreci birlikte işletmesi, İstanbul ve Ankara’nın bir paket halinde düşünülmesini de beraberinde getiriyor. Tek başına İstanbul önemli ama İstanbul ve Ankara ikisi birlikte olduğunda daha da bir önem taşıyor. O nedenle seçimlerin iki gözde iki kenti diyebilirim. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iddia taşıdığı ve yönetimi değiştirmeye hazırlandığı iki kenttir İstanbul ve Ankara. Ben böyle görüyorum” dedi.

KEŞKE SAĞ SEÇMENDEN HEP OY ALABİLSEK

Cumhuriyet Halk Partisi’nin aday belirlerken sağın oylarına da talip olduğu ile ilgili bir soruya “Biz her zaman sağın oylarına talibiz” yanıtını veren Karayalçın, şöyle devam etti:

"Bize kim oy verecekse oradan oy alırız. Sağdan da soldan da oy alırız. Düşüncelerimizi anlatırız, çözümlerimizi ortaya koyarız,  programımızı sergiler, projelerimizi seslendirir oy isteriz. Bize oy verecek yurttaşlarımızdan, 'sen şu görüştesin, sen bu görüştensin’ diye bir ayrım yapmayız. Keşke sağ seçmenden hep oy alabilsek. Daha önceki seçimlerde de taliptik, bu seçimlerde de talibiz. Bu seçimlerin şöyle bir farkı var; bu seçimler yüzde 50, yüzde 50 seçimleri. Öteki seçimlerden çok farklı. İki blok seçime giriyor; Cumhur Bloku ile Millet Bloku seçime giriyor. İkisinden birisi kazanacak. Bir iki yeri dışarda tutarsak büyük kentler, İzmir’de, İstanbul’da, Ankara’da Adana ve Hatay'da iki blok yarışacak.

O nedenle seçimler yüzde 50 yüzde 50 seçimi olacak. O yüzden de seçimlerin çok büyük önem taşıdığını söylemek mümkün. Biz her görüşteki yurttaştan oy bekliyoruz. Önceki seçimlere göre sağ seçmenden gelmesi gereken ya da beklenilen oylar daha da büyük önem taşıyor.”

BU SÜRECİ BAŞLATAN AKP VE MHP’DİR

Ankara’da bir dönem belediye başkanlığı da yapan Karayalçın, Mansur Yavaş’ın adaylığı ile ilgili soruya verdiği yanıtta; “Ankara ve İstanbul'da her iki adayımızın da seçimi kazanacaklarını bekliyorum. Daha nedense Türkiye, seçim havasına girmedi. Kesinleşmemiş başkanlıklar olduğu için belki Türkiye bu havaya girmedi! Seçime yaklaşık 2 ay var. Önceki yıllarla karşılaştırarak bir değerlendirme yaptığımda, coşku düzeyinin, tartışma düzeyinin bir daha yüksek olması gerekirdi diye düşünüyorum. Önümüzdeki 2 aylık süre içinde belki tartışmalar daha da yoğunlaşacak. Belki adaylar düşüncelerini, önerilerini, projelerini yarıştırma fırsatı bulabilecekler.

Aslında yüzde 50, yüzde 50 seçimi olduğu için bu sefer adayların programları belki önemsenmiyor olabilir. Çok bloklaştırıldı maalesef. Bir taraf da Cumhur İttifakı. Doğal olarak karşı ittifakı da getirdi.

Bu süreci başlatan AKP ve MHP’dir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ve 24 Haziran TBMM seçimlerinde bu ittifakı kurdular ve bu bloklaşmayı başlattılar. Şimdi de sürdürüyorlar” dedi.

SEÇİMLER MÜHENDİSLİK PROJELERİ TARTIŞMASINDA SEVİYESİNDE GEÇİYOR

Seçimlerin mühendislik projeleri tartışmaları üzerinden yürüdüğüne işaret eden Karayalçın, adayların projelerini ortaya koyabilmeleri gerektiğini kaydederek, “Seçimler yüzde 50 yüzde 50 olunca belki tartışma kent yönetimine ilişkin projeler, öneriler yeterince seslendirilmiyor. Belki önemli görülmüyor eski yıllarla karşılaştırıldığında. Eskiden Belediye Başkanlığı yapmış bir siyasetçi olarak, siyasi partilerimizin adaylarının kent yönetimi ile ilgili düşüncelerini ortaya koymalarının gerekli olduğunu düşünüyorum. Maalesef seçimler mühendislik projeleri tartışmasında seviyesinde geçiyor. Tabi ki mühendislik projeleri önemli. Ama biri şu kadar kilometre raylı sistem döşeyeceğini söylüyor. Diğeri de ondan birkaç kilometre daha fazla döşeyeceğini iddia ediyor şeklinde bir seçimin çok doğru olmadığını düşünüyorum. Mühendislik projelerinin önemini göz ardı etmiyorum. Ancak bence daha önemli kent yönetim biçimlerinin ve kent kurumlarının, kent yönetim politikalarının ortaya konulmasıdır. Önemli bir dönemin içine giriyoruz. Kentlerin eski dönemlerle karşılaştırılmayacak kadar önem taşıdığı, ağırlık kazandığı bir dönemin içindeyiz. Bu Türkiye’de de böyle başka yerlerde de böyle. Dünyanın iktisadi dengeleri değişiyor. Artık, kentler bu yarışma içinde öne çıkıyor. Dünyanın gayrisafi hasılasının kentlerde üretildiğini görüyoruz.  Belki eskiden de bir ölçü öyleydi. Ama şimdi yeni kentler ortaya çıktı. Doğu'nun kentleri, uzak Asya'nın kentleri Çin, Kore vs. bu arada Ankara ve İstanbul’da o dinamik kentler içinde. Üretici kentler içine girmiş bulunmakta. Bu nedenle çok önemli. İkicisi, Türkiye kamu yönetiminde bir değişiklik yaptı. Büyükşehir, Bütünşehir diye adlandırabileceğimiz bir yeni kamu yönetimi sistemini getirdi” diye konuştu.

ALAN YÖNETİMİ İLE KENT YÖNETİMİ ÜST ÜSTE ÇAKIŞTIRILDI

Türkiye’nin Büyükşehir Belediyelerine ‘belediye’ demenin de mümkün olmadığına dikkat çeken Karayalçın, “Alan yönetimi ile kent yönetimi üst üste çakıştırıldı. Belediye dediğimiz örgüt kent hizmetleri veren bir örgüttür. Ama şimdi öyle değil. Türkiye’nin 81 ilinin 30'unda ‘belediye’ dediğimiz Büyükşehir belediyeleri yalnızca kent hizmetleri vermiyor. Vadi köyleri, dağ köyleri, sektörler hepsi Büyükşehir belediyesinin hizmet alanında. Tarımdan da sorumlu. Sulama yapacak. Yatırım yapacak. Sanayiden de sorumlu. Eskiden asfalt döken, itfaiye hizmeti veren bir örgüt iken şimdi bütün sektörlerde hizmet veren bir örgütler karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

Katılımcılığı sağlayacak, belediyeyi saydamlaştıracak yeni kentsel kurumlara ihtiyaç olduğunu ifade eden Karayalçın, yerel yönetimlerde gelir dağılımının gerçekleşmesini sağlayacak kurumlara ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Karayalçın, belediye başkanlığı döneminde hayata geçirdiği “sosyal fayda çarpanı” gibi Ankara’nın gelir dağılımına katkı sağlayacak projelerden örnekler verdi. Karayalçın, tüm adaylardan beklentisinin yüzde 50 yüzde 50 seçim rahatlığına sığınmadan düşüncelerini iletmesini beklediğini dile getirdi.

GEZİ OLAYLARI UNUTULMAMALI

Deneyimli siyasetçi ve belediye başkanı olan Karayalçın, muhabirimizin isteği üzerine, seçime girecek adaylara şu önerilerde bulundu:

“Bütün adaylar projelerini tartışmalı. Bizim adaylarımız öncelikle bunu yapacaktır.  Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayları, sosyal demokrat kent yönetimine inanan ve bunu uygulayacak olan adaylardır. Dolayısıyla CHP adaylarının önümüzdeki günlerde bunu seslendireceğini düşünüyorum tüm adaylar için önerim bu. Yeni bir yapıya ihtiyaç var. Dünya kentlerinde de bizim kentlerimizde de var. Gezi olayları unutulmamalı. Gezi olaylarının arkasında yatan, insanlarımızın, gençlerimizin yaşadıkları yerle ilgili verilecek kararın kendilerine de danışılarak alınması şeklindeydi. Çok doğru bir düşünceydi. Ben de bunu tüm içtenliğimle desteklemiştim. Bugün de ona inanıyorum; yani katılımcılık bu işin özü.”

KENT YOKSULLUĞU DİYE BİR KURUM VAR

“Kent yoksulluğu diye bir kurum var” diyen Karayalçın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun bunu çok açık dile getirdiğini anımsatarak, şöyle devam etti:

“Kent yoksulluğu yeni bir sınıfın ortaya çıktığını gösteriyor. Kent yoksulluğu özellikle ana kentler, özellikle İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de büyük önem taşıyor. Bunu dikkate alan, bunlara iyi yaşam olanakları sunan hazırlıkların yapılması gerekir. Sosyal demokrat belediyecilik dediğimizde; saydamlığın sağlanması, katılımcılığın sağlanması, kamu alanlarının genişletilmesi, kamu çıkarının yükseltilmesi, yüksek standartların kentsel yaşam kalitesinin yükseltilmesi için getirilmelidir. Bütün bunlar yapılırken de merkezi yönetimin denetiminin ya da vesayet yetkisinin kullanımının dışında bunun yapılmasıdır. Eğer belediyeler yasaları ihlal ediyorlarsa; belediyeler Türkiye’nin anayasal değerlerine, yasaların getirdiklerine karşı uygulamalar içine giriyorlarsa bu zaten yargı tarafından cezalandırılacaktır. Bir de belediyelerin başına vesayet yetkisini kullanan vasilerin getirilmesinin çok doğru olmadığını düşünüyorum.” 

Editör: TE Bilişim