“Alternatif Finansta Yeni Ufuklar: Likidite, Yeşil Finans ve Politik Ekonomi Programı2 Marmara Üniversitesi Rektörlük binasında düzenlendi. Programa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erol Özvar, Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan ve çok sayıda davetli katıldı.

“2008 KRİZİNİN ASIL KAYNAĞININ AMERİKA VE AVRUPA OLDUĞU BİR GERÇEKTİR”

Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada uygulanan ekonomi modelinin artık çıkmaza girdiğini belirterek, “Bunun en önemli sinyallerinden biri 2008 küresel finans kriziydi. Dikkatler başka yerlere çekilmeye çalışılsa da bu krizin asıl kaynağının Amerika ve Avrupa olduğu bir gerçektir. Ekonomideki temel işlevi tasarruflarla reel yatırımlar arasında köprü kurmak olan finansal sistemin mevcut yapısıyla görevini hakkıyla yerine getiremediğini görüyoruz. Üretimin ve refahın artışına katkı yapması gereken sistem, maalesef ekonominin tamamı hükmeden, istikrarı tehdit eden bir konuma gelmiştir. Adeta diğer tüm sektörlerin finans sektörünü beslediği bu sağlıksız yapının sürdürülemez olduğu ortadadır. Sadece daha fazla kazanma hırsı ile işleyen bu ekonomik sistemin çökmesi kaçınılmazdır. Dünyada gelir ve servet dağılımı gittikçe bozulurken, ülkelerin kendi içinde ve küresel ölçekte makas sürekli açılırken, oturup bu düzenin üzerimize yıkılmasını bekleyemeyiz. Bizim medeniyetimiz insanı merkeze alır. Bizim bu konudaki çözüm tekliflerimiz de aynı anlayışa dayalı. Küresele ekonomik ve finansal sistemin vakit kaybetmeden dönüştürülmesi, insan odaklı bir yapının inşasına süratle geçilmesi gerekiyor. Toplantımızın konusu olan alternatif finans bu dönüşümün en önemli unsurlarından biridir” ifadelerini kullandı.

“FAİZE DAYALI SİSTEM, YERİNİ RİSK PAYLAŞIMININ ESAS OLDUĞU YENİ BİR MİMARİYE BIRAKACAK”

Adaletsizliği sürekli büyüten ekonomik sistemin yeniden inşa edilmesi gerektiğini savunan Erdoğan, “Faize dayalı sisteme karşı çıkmamızın sebebi inancımızın buna cevaz vermemesinin yanında sistemin insani yükününü de ağırlaşmış olmasıdır. Geleceğin dünyasında faize dayalı bir sistemin yerini risk paylaşımının esas olduğu katılımcılığın aldığı yeni bir finansal mimariye bırakacağına inanıyorum. Alternatif finansla işlemler dünyada süratle yaygınlaşmaktadır. Risk paylaşımı yoluyla başak insanların üretimine katılımı esas alan yeni modellerinin tercih oranı artıyor. Dün bunları söylediğimiz için bize saldıranlar şimdi bu sistemi ciddi ciddi konuşuyor, hatta çeşitli şekillerde uyguluyorlar. Türkiye’nin bu konuda geç kaldığını düşünüyorum. İnşallah önümüzdeki dönemde alternatif finans konusunda daha cesur adımlar atacağız” diye konuştu.

Türkiye’de yakın dönemde yaşanan gezi olayları, 17-25 Aralık darbe girişimi, çukur eylemleri ve 15 Temmuz darbe girişiminin aynı zamanda ekonomiyi de hedef alan eylemler olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Hamdolsun tüm bu tuzakları boşa çıkarmayı başardık. Yürüttüğümüz mücadelenin başarısı için güçlü bir ekonomiye ihtiyaç duyduğumuz açıktır. Küresel ekonomide işaretleri görülen yeniden yapılanma eylemini kendi ekonomik reformlarımız içinde bir fırsat olarak görüyoruz. 2008 krizinin ardından sistemin sürdürülemez olduğu görülmüştür. Sistemi sorgulamak yerine devamını sağlamak yoluna gidildi. Krizini aşılmış gibi görülmesini sağlayan müdahaleler artık etkilerini yitiriyor. Bugün dünyayı yeni ekonomik durgunluk korkusu sarmış durumda. Pek çok ülke yeni bir ekonomik mimari ortaya koymak için yoğun çaba içinde. Bu dönüşüm kaçınılmaz şekilde yaklaşıyor” şeklinde konuştu.

“İstanbul Finans Merkezi projesinin en geç 2020 yılı başında hayata geçmesini bekliyoruz”

Türkiye’nin dünyada yaşanan büyük ekonomik dönüşümün seyircisi değil aktörü olacağını belirten Erdoğan, “Nasıl siyasi alanda bölgesel ve küresel düzeyde söz sahibi isek finans alanında da aynı şeyi inşallah başaracağız. İstanbul’u küresel bir finans merkezi yapma hedefimiz bunun için çok önemli. Çok geciktik. İstanbul finans merkezi ile bu alanla önemli merkezlerden biri olmanın peşindeyiz. Tüm kurumları içinde barındıracak bu yapının bankacılık dışı alternatif finans alanlarının dünyadaki merkezi olmasını arzu ediyoruz. Son derece önem verdiğimiz bu projesi cumhurbaşkanlığı bünyesinde takip ediyoruz. Bu merkezin kısa sürede önemli bir marka haline geleceğine, bilhassa İslami finans ve finansal teknolojiler alanında bölgenin çekim merkezi olacağına inanıyorum. İlgili kurumların destek ve çabasıyla bu projenin en geç 2022 yılı başında hayat geçirilmesini bekliyoruz” açıklamalarında bulundu.

“KATILIM FİNANSAL SİSTEMİ İLE BU DÖNEME GİRİYORUZ”

Türkiye’de bankacılık sektörünün toplam finans sektörü içerisindeki payının yüzde 90 civarında olduğunu vurgulayan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Halbuki gelişmiş ülkelerde bu payın çok daha dengeli dağıldığını biliyoruz. Özellikle son 2 yıldı yaşadığımız tecrübeler bize bankacılık dışı finansman yöntemlerinin ne kadar hayati öneme sahip olduğun gösterdi. Bu dönemde kamu dışındaki bankacılık sektörümüz reel sektöre yeteri kadar destek sağlamadı. En ihtiyaç duydukları dönemde üretim muslukları kapatılan reel sektörümüzün adeta altı boşaltıldı. Bilançolarında sorun olmadığı halde yaşadıkları mali sıkıntı sebebiyle pek çok firma üretimden çekilme noktasında kaldı. Cumhurbaşkanlığı olarak bakanlıklarımıza, özel sektörümüzle ve kamu bankalarıyla bu sıkıntılara çözüm olacak yöntemler geliştirdik. Üreten, istihdam eden, ihracat yapan, yatırım yapan insanlarımızı bu zor dönemlerinde yalnız bırakmadık. Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen çözümü doğduğu topraklarda arayan tüm reel sektör mensuplarına ben şükranlarımı sunuyorum. Her kriz bir fırsattın gerçeğine uygun olarak hedeflediğimiz şekilde bankacılık dışı finansal kesimin büyümesine yönelik adımlar atıyoruz. Başından beri hep katılım bankacılığı derler dururlar. Ben buna hep karşı çıktım. Zira katılım bankacılığı diye bir kavram olmaz. Eğer faizsiz sistemse katılım finans sistemi. Çünkü birbiri ile ters düşen bu iki kavramı niye kullanalım ki. Birisi sömürüyü ifade ediyor. Biz burada sömürüyü değil reel sektörü ayağa kaldıracaksak, kusura bakmasınlar gereken destek verilmeli işte katılım finansal sistemi ile bu döneme giriyoruz. Yeni kalkınma planımız ve ekonomik programımızda sermaye piyasasının payının arttırılmasına yönelik tedbirleri hayata geçiriyoruz. Sermayenin tabana yayılmasını sağlayan sermaye piyasalarının sistem içindeki ağırlığının artmasını bekliyoruz. Tasarrufları daha fazla oranda sermaye piyasasında değerlendirilmesi bu çabaların başarıya ulaşmasını sağlayacaktır.”

“KATILIM FİNANS MODELİ İLE YASTIK ALTI HAREKETLENECEK”

Katılım finans modelinin üretimi, paylaşmayı ve ahlaki değerleri göz önünde bulundurarak herkese hitap ettiğini söyleyen Erdoğan, “Paylaşmayı üretimi ve ahlaki değerleri göz önünde bulunduran bir finansal model olan katılım finansı risk paylaşımına dayalı olması herkese hitap ediyor. İslami hassasiyetleri ötesinde evrensel ahlaki değerleri göz önünde bulunduran bu modelin tüm insanlığın sıkıntılarına çözüm getireceğin inanıyorum. Ülkemizde katılım finansı hak ettiği yerin çok gerisindedir. Katılım finans kurumlarımızın payı toplam bankacılık varlıkları içinde yüzde 5’ler seviyesindedir. Bununla bir yere varmak mümkün değildir. Bu oranı yükseğe çıkarmalıyız. Hedefimiz 2025 yılı itibariyle katılım finansının bankacılık varlıkları içindeki toplam payının yüzde 15 seviyesine çıkmasıdır. Bunun için herkesten destek bekliyoruz. Yeni kalkınma planında ürün ve hizmet çeşitliğin arttırılması ile insan kaynağının geliştirilmesi başta olmak üzere önemli hedefler ortaya koyduk. Bu konuda katılım finans kurumlarına da önemli görevler düşüyor. Bu aynı zamanda yastık altına da hitap edecektir. Yastık altı da bu adımın atılmasıyla hareketlenecektir” dedi.

Katılım finans kurumlarının beklenen ilgiyi görmemesinin sebeplerinin de araştırılması gerektiğini söyleyen Erdoğan, “Katılım finansı bankacılık sisteminin faiz oranları ile hareket etmemelidir. Eğer onunla hareket ederse bunun adı aldatmaca olur. Hazine ve Maliye bakanlığımız tarafından ihraç edilen ve faizsiz yatırım imkanı sunan altına dayalı kira sertifikalarının payının toplam içindeki oranı yüzde 60 seviyesindedir. Bu durum faizsiz finans ürünlerine güçlü bir talebi işaret ediyor. Demek ki doğru adımlar atıldığında arzu edilen neticelere ulaşılıyor. Katılım finans kuruluşlarının kendilerini samimi bir muhasebeye tabi tutarlarsa hızlı bir gelişme sürecine gireceğine inanıyorum. Finans ofisimiz tarafından bu amaçla yapılan çalışma sonuçlar önümüzdeki aylarda paylaşılacak” şeklinde konuştu.

Kaynak: iha