TV5’te yayınlanan Suat Toktaş ile Düşünme Vakti programına katılan Davutoğlu’nun biyografisi “Hoca” kitabının yazarı Gürkan Zengin, “partiden ihraç edilmesi O’na elbette üstünlük sağlayacaktır, söylem düzeyinde” dedi.

Zengin, moderatör Suat Toktaş’ın “Gül-Babacan ikilisiyle, Davutoğlu neden bir araya gelemiyor?” sorusunu cevaplarken de, “Gül ve Babacan’ın uluslararası aktörlere daha yakın duran yerli aktörler” olduğunu söyledi ve “Davutoğlu ötekilere göre çok daha Türkiye merkezli bir figür” ifadesini kullandı. 

İşte o açıklamalar:

Suat Toktaş: Davutoğlu’nun açıklamalarından ne anladınız, partileşme ilanı mıydı?

Gürkan Zengin:  Tabii ki bir partileşmeye doğru gidecek. Ama partide yaşayamayacağını görüyor. Partiden bir tepki görecektir şüphesiz. Ve bu tepki, partiden dışlanmak şeklinde olacak gibi görünüyor. Zannediyorum kendisi partiden ayrılmak istemiyor ama partinin kendisini dışlamasını bekliyor. İhraç etmesini bekliyor. İhraç edildiğinde, “ben parti içinde görüşlerimizi dile getirdim, itirazlarımı yükselttim ama sonuçta beni ihraç ettiler” demek, bir söylem üstünlüğü sağlayacak gibi görünüyor. Benim anladığım bu. Bekliyor, kendisi ayrılmadan partiden ihraç edilmeyi bekliyor.

“DAVUTOĞLU’NUN İHRAÇ EDİLMESİ MANEVRA ÜSTÜNLÜĞÜ SAĞLAYACAKTIR”

Suat Toktaş: İhraç edilmesi yeni bir mağduriyet yaratır ve böylece şansı da yükselir mi?

Gürkan Zengin: “Mağduriyet” diye netelendirilebilir mi bilmiyorum ama tarihe geçiş… Başbakanlıktan istifaya mecbur edildi, dışlandı… Şimdi de itirazları yükselterek, ki kabul edilebilir itirazlar, bunları dile getirmiş ve bu konularda ısrarlı olmuş eski bir başbakanın partiden ihraç edilmesi O’na elbette bir manevra alanı ve üstünlük sağlayacaktır söylem düzeyinde…

Suat Toktaş: Davutoğlu ile Gül-Babacan ikilisi neden birlikte hareket edemiyor?.. Özel bir anekdot var mı, neden bir araya gelemiyorlar?

Gürkan Zengin: Davutoğlu’na sorarsan, Ali Babacan ile bir arada olmak istemişti. Hala da Babacan’ın kendisiyle birlikte hareket etmesini istiyor. Ali Babacan ile iyi bir ilişki içinde. Abdullah Gül ile de iyi bir ilişki içinde. Ama asıl Babacan’ı yanında görmek istiyor. Çünkü Babacan’ın Türkiye’de daha olumlu bir imajı var. Ekonomide, başarılı olmuş genç bir aktör… Ama “Babacan-Gül kanadıyla niye hareket etmiyorsunuz?” dendiğinde, temel bir yaklaşım olarak yöntem farklılığını söylemişti. Nedir o?

Davutoğlu bir an önce harekete geçmek istiyor. Çünkü mevcut sorunlar ışığında Türkiye’nin gittiği yer, bugünkü tablo, ekonomide olsun, siyasal ilişkilerde, hukuk-demokrasi alanlarında olsun, bir an önce bir reçete ile çıkmak, topluma mesajlar iletmek gerektiğini söylüyor.  Ama Gül-Babacan tarafı biraz daha beklemek, bu gidişatı görmek… Kendisinin (Davutoğlu’nun) ifadesi bu. Yöntem farkı var.

Ben Babacan’ın yayınladığı bildiriye baktığım zaman, Davutoğlu’nun manifestosu ve açıklamalarına baktığın zaman, ikisi arasında içerik anlamında, hani fabrika ayarları dedik ya, ikisi de aynı şeyi söylüyor. Zannetmiyorum ki, toplumun geniş kesimleri ikisi arasındaki farklılıkları net bir çizgide görebiliyorlar. Ben de göremiyorum. Yok. Yöntem farkı. 

“ULUSLARARASI ÇEVRELER GÜL-BABACAN’I TERCİH EDER”

Ama şahsi kanaat olarak söyleyeyim. Davutoğlu hareketiyle Babacan-Gül hareketi arasında destek unsurları arasında çok belirgin bir fark var. Herhalde önümüzdeki dönemde Babacan-Gül hareketi kamuoyu önüne çıktıkça daha belirgin bir hale gelecektir. Babacan-Gül çizgisini uluslararası toplum, daha büyük aktörler Amerika, Avrupa, Avrupa’daki güç merkezleri, Türkiye’deki bir takım çevreler, uluslararası bağlantılı çevrelerin, bu ikiliyi Davutoğlu’na tercih edeceği açık. Şahsi kanaatim bu. Bu üçünün bir arada bulunmamasının ya da bir araya gelemeyecek olmalarının bendeki en önemli izahı bu. 

“GÜL VE BABACAN ULUSLARARASI AKTÖRLERE DAHA YAKIN YERLİ AKTÖRLER”

Davutoğlu ötekilere göre (Gül-Babacan) çok daha Türkiye merkezli bir figür, aktör olarak konumlandırılıyor. Gül ve Babacan ise uluslararası ilişkiler, uluslararası bağlantılar anlamında, negatif anlamlar yüklemeyeyim ama nihayet ilişkiler… Hem Abdullah Bey’in Avrupa Konseyi’nde 10 yıl görev yapması, hem cumhurbaşkanı olarak bu dünyaların içinde olmuş olması… İşte Babacan’ın uluslararası küresel sermaye ile kurduğu irtibatlar… Onlara daha yakın duran aktörler. O aktörlere daha yakın duran yerli aktörler.

“DAVUTOĞLU, TÜRKİYE MERKEZLİ BİR FİGÜR”

Davutoğlu ise daha Türkiye merkezli bir figür. İzlenen dış politikanın mimarı kimdi? Davutoğlu. Bu dış politika AB’nin, Amerika’nın işte bir takım küresel merkezlerin elbette rahatsızlık duyduğu bir politika. Abdullah Gül, Babacan’ın değilse bile Gül’ün, izlenen bu dış politikaya itirazlarını biliyoruz… Görevdeyken, ayrıldıktan sonra değişik zeminlerde yaptığı konuşmalarda Suriye politikası olsun, AB olsun, Amerika ile ilişkiler olsun, bu konularda izlenen politikalardan rahatsızlık duyduğunu dile getirmişti. O politika Davutoğlu’nun mimarisini çizdiği politika. Şimdi yeni bir hareket başlarken Ahmet Davutoğlu ve Gül-Babacan hareketi başlarken ‘destek unsurları’ derken kastım budur. Büyük aktörlerin bir arada görmek istemeyeceği iki harekettir. 

“DAVUTOĞLU’NU GÜL MÜ İSTEMİYOR, DESTEK UNSURLARI MI İSTEMİYOR?”

Suat Toktaş: Gül, cumhurbaşkanlığından sonra AK Parti genel başkanlığına niyetlendiği zaman, Ahmet Davutoğlu ortaya çıktı. Gül buna kırgın olabilir mi?

Gürkan Zengin:  Belki kişisel boyutu vardır Gül açısınından. “Ben cumhurbaşkanıydım, benim soyunduğum bir görevi aldı, kabul etti” diye… Davutoğlu’nu da siyasete çağıran Gül’ün kendisidir. Yani danışman olarak AK Parti’ye çağıran Tayyip Bey değil, Gül tarafından yapılmıştır. Yani hiyerarşik ilikileri de oldu, geçmişte. Ama tabii köprülerin altından çok sular geçti. Ama bugün bir araya gelemeyişi o kadar kişisel görmüyorum. Belki Babacan, Ahmet Davutoğlu ile de hareket edebilirdi ama Gül’e karşı kişisel yakınlığı, belki aile bağları da var bilemiyorum. Ama Abdullah Bey “gel derken ben Abdullah Beyi’ tercih ederim. Gül de, Ahmet Davutoğlu’nu istemiyorsa bir araya gelmek mümkün değil”… Ama soru şu:  Gül, Davutoğlu’nu neden istemiyor? O mu istemiyor yoksa tırnak içinde destek unsurları Davutoğlu’nu bu denklemin içinde görmek istemiyor mu? Bence asıl soru budur. Önümüzdeki haftalarda aylarda bu daha net ortaya çıkar. 

Editör: TE Bilişim