2020 ile birlikte Korana Pandemisi ikinci bir küresel milat haline gelmiş bulunuyor. Hemde nesiller boyu asla unutulmayacak şekilde.

Tartışılamaz bir gerçek bu !

Önümüzdeki süreçte her şey ''Korona öncesi, Korana sonrası '' tanımıyla algılanacak, değerlendirilecek ve tüm uygulamalar bu kapsamda gerçekleşecektir.

Peki, küresel boyuttaki bu ölümcül salgını nasıl okumalıyız ?

Neredeyse tüm alanları derinden etkileyerek ağır bir tablo ile ilerleyen korona virüs pandemisi küresel anlamda ülkelerin ekonomilerini de altüst etmiş durumda.
Uzunca bir süre salgının olumsuz etkisi kuşkusuz devam edecek.

Ayrıca bu küresel salgın, ısrarla '' Bir çok şey eskisi gibi olmayacak yada olamayacak'' mesajı da dünyaya veriyor.

Ülke ekonomileri, gelecekte yeni stratejiler yeni sistemler uygulamak durumunda kalacaktır .

Örneğin serbest piyasa ekonomisi ve kuralları tek başına bir ülke ekonomisi için yeterli
olamayacak ve kademeli olarak devletin de belli ölçülerde içinde olduğu bir karma ekonomik modeli uygulama gereği doğacak.

Öte yandan , küresel anlamda, mevcut tablo bir kaç ülke hariç dünyada hemen hiç bir ülkenin, çok ağır ve acımasız bir sağlık krizine sebep olan korona pandemisine, ne kriz öncesinde nede kriz devamında yeterli hazırlıkta olmadığını göstermektedir.

Tüm dünyada üretimdeki dramatik düşüş, işsisizlik ve enflasyonun ciddi artışlar göstermesi kaçınılmaz ama, daha da vahimi normalleşmenin en az altı ay alacağını düşünürsek ülke yönetimlerinin ödeyeceği faturanın büyüklüğü ve getireceği siyasi sonuçlar büyük değişimleri de beraberinde getireceğini öngörebiliriz.

Örneğin, pandemi salgın dönemini iyi yönetemeyerek büyük hayal kırıklığı yaratan ülkelerden,

* ABD'de Trump,
* İngitere'de Johnson,
* İtalya'da Conte,
* Fransa'da Macron,
* İspanya'da Sanchez ve;

Türkiye de AKP ve Genel Başkanının önümüzdeki süreçte seçim kazanma şansı, bir mucize olmazsa, son derece düşük görünmektedir .

Türkiye'ye ayrı bir paragraf açmakta yarar var çünkü çok ilginç ve farklı bir tablo söz konusu.

Pandemi sürecini şu ana kadar iyi yönetemediği ve özellikle ekonomik açıdan hazırlıksız yakalandığı ortada olan AKP zaten 18 yıllık iktidarında ekonomiden, dış politikaya hemen her alanda başarısızlıklara imza atmış ve sonuçta geniş kitlelerde kredisi tükenmiş durumdadır.

İlginç olan şu: Bu ciddi kredi kaybına rağmen AKP nin son kamuoyu araştırmalarında oy oranı yüzde 35 sularında kalırken, ana muhalefet partisi CHP'nin hala yüzde 20-25'lerde seyrediyor olması çok dikkat çekicidir.

Bu görüntü şöyle okunmalı : Çok yorgun yıpranmış ve hatalar içinde yüzen bir AKP' ye CHP bu tabloda alternatif olamamıştır. Geniş halk kesimleri bu koşullarda bile bile CHPyi AKP'nin alternatifi olarak görmediğini anlıyoruz.

Demek oluyor ki millet, AKP'ye alternatif olarak duruş ve söylemleriyle tam güven veren, tüm kesimleri kucaklayan, başka bir merkez ağırlıklı parti arayışı içindedir.

Milletten gelen net mesaj budur !

Ana muhalefet partisi CHP milletin beklentilerini hala anlamamakta ve doğru etkili muhalefet yapmakta yeterli olamamaktadır.

DOĞRU YOL PARTİSİ geçmişinden gelen ve sahip olduğu misyon, vizyon ve kadrosuyla siyasetteki bu boşluğu doldurabilecek güç ve konumdadır.

Gelinen bu noktada mevcut partiler arasında AKP'ye alternatif olabilecek tek partinin DOĞRU YOL PARTİSİ 'nin olduğunu görüyoruz.

Yüce milletimiz o eşsiz sağduyusuyla yaklaşan ilk seçimde bunun gereğini yapacaktır.

Editör: TE Bilişim