Sibel Eraslan, “Hafta içinde sosyal medyada yine kadın hakları rüzgarı esti. Ama artık kadın hakları tek başına kadın hakları değil, ‘trans’ kavramı, tartışmaların omurgası konumunda. Bu konuya vurgu yapmak maksadıyla geleneksel öğreti üzerinden başlayan eleştirel yapıbozum, hadislere ve en sonrasında ayetlere kadar uzandı. Tam bir hüsrandı yaşadığımız. Zira ayetlerdeki kadın ve erkek kelimelerinin yerlerini değiştirerek yapılan güya şaka (!) hem Müslümanları hem de kutsal kiabımız Kur’anı Kerim’i hedef alan bir istihza seliydi” ifadelerini kullandı.

“YİNE BAZILARI DA TESETTÜRLÜ HANIMLARDI”

“Bunun dini inancı olmayan kişiler tarafından yapılması ayrı konu... Lakin bizi asıl yaralayan; kadın-erkek kelimlerinin transferiyle oynayanların bir kısmının ilahiyatçılar olmasıydı” diyen Sibel Eraslan, şöyle devam etti:

“Yine bazıları da tesettürlü hanımlardı. Hemen her fırsata tesettüre dair yorgunluklarını ifade eden bu kişiler, keşke Kur’an ve Hadislerle ilgili böylesi bir alaycılığın içinde figüran olmasaydılar...

Dinin Kitabı bizi zoraki inanmaya çağırmaz...Rabbani teklif, gönüllere, ruha, dimağa, tefekküre dairdir. İnsanları düşünmeye, akletmeye, dünyadaki nimetleri, güzellikleri, kainattaki müthiş harmoniyi seyretmeye ve Yaratıcıyı içimizde hissetmeye davet eder. Ve yine O’nun bahşettiği hidayetle, lütfettiği, ikram ettiği, inayet ettiği haliyle, kulluk bilincini kuşanırız. Bu Allah ile kulu arasındaki ruhani bir iletişimdir.

Hukuk ise toplumsaldır. Yani Allaha inandıktan, kulluk bilincini kuşandıktan sonra, söz gelimi Kur’ân veya Hadislerle ilgili alaycılık yapmak, bizim dini aidiyetimizle ilgili hukuku yaralar, zedeler. Evet, insanlara tahkik etmeyi, sorgulamayı, mutmain oluncaya kadar araştırmayı salık veren Rabbimizdir. Hz.İbrahim’in imani serüveni buna en güzel bir örnektir. Ama kuşkusuz alaycılık, sorgulama veya tahkik etmek değildir...”

Editör: TE Bilişim