Kendisine sataşan ve "Sen şehitten ne anlarsın" diyen Ak Parti'li vekile, masaya vurarak " Asıl sen ne anlarsın benim dedem Balkanlar'da şehit oldu" dedi.

İYİ Parti Milli Güvenlik Politikaları Başkanı, İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray, İYİ Parti grubu adına Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki Libya Tezkeresi ile ilgili partisinin RET kararını açıklayan bir konuşma yaptı.

İktidarın, ekonomik kriz şartlarında ayakta ve hayatta kalma mücadelesi veren Türk Milleti’ne, gelip geçici bir huzuru çok görerek yılbaşının ertesi günü, vatan evlâtlarını Libya çöllerine göndermek için Meclis’i olağanüstü ve alelacele toplantıya çağırmasının nedenini sorarak konuşmasına başlayan Aytun Çıray, Yüce Meclisin önüne gelen hiçbir izin tezkeresinin, Türk Milletinin yüksek genel çıkarları ve milli güvenliği açısından bu kadar büyük bir risk teşkil etmediğini söyledi.

AKP zihniyetinin bir dönem, Kurucu değerlerimize antipati duyan, o zamanki adıyla “Cemaat” ile güç birliğine gittiğini, Türkiye’nin böylece 2010 yılından itibaren dış politikada çok köklü bir makas değiştirme operasyonu yaşadığını hatırlatan Çıray, “Türk Milleti’nin sırtına beş milyon Suriyeli’yi yükleyen ve 50 milyar Dolar üzerinde maliyet ödeten işte bu rövanşist makas değiştirme operasyonu oldu. Bugün Yüce Meclisimizin önüne getirilen 30 Aralık 2019 tarihli Cumhurbaşkanlığı tezkeresini işte bu çerçeve içinde düşünmeliyiz” dedi.

Çıray konuşmasında, Libya halkının dramının Arap baharının güya Libya’ya bir yansıması olarak Kaddafi’nin devrilmesi süreciyle başladığını, ancak Kaddafi’nin linç edilmesinin ardından yaşananların çok daha trajik olduğunu belirtti ve o günlerde 21 Şubat 2011’de Nato’nun Libya’da ne işi var diyen sayın Cumhurbaşkanı’nın, ertesi gün İzmir’in NATO operasyonunun merkezi olmasına izin verdiğini hatırlatarak, o sırada Suriye’de Emevi Camiinde Cuma namazı kılma radikal hayalinin Libya’yı arka plana ittiğini, Suriye’yi öne çıkardığını söyledi.

İktidarın bugün getirdiği tezkereye meşruiyet kazandırmak için Trablus’taki güçleri BM meşru kabul ettiği için destekledikleri konusunda hiç de inandırıcı ve ilkeli olmadıklarını ifade eden Çıray, “İç savaş çıktığında Birleşmiş Milletlere göre Suriye’nin meşru hükümeti olan Esat Hükümeti yerine siz BM tanımadığı ÖSO’ya destek verdiniz!” dedi.

TÜRKİYE MAVİ VATAN’IN ÖNEMİNİ 1973’DE KEŞFETMİŞTİ

Tezkerenizin haklılığına delil olarak Mavi Vatan konusunun öne sürülmesi konusunu eleştiren Çıray, “Türkiye, 27 Kasım 2019 tarihinde Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümetiyle iki mutabakat imzaladı. İlk mutabakat Türkiye ve Libya arasındaki deniz yetki alanlarına ilişkindi. Amaç, Doğu Akdeniz’deki haklarımızın korunması ve uluslararası hukuk nezdinde kayda geçirilmesiydi. MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) ayrı bir konudur, karıştırılmamalıdır. Halbuki Türkiye Mavi Vatan’ın önemini ta 1973’de, Kıta Sahanlığı krizinde keşfetmişti. Ancak deniz yetki alanlarımız için “Mavi Vatan” deyimini 2006 yılında resmi makamlar nezdinde ilk kullanan kişi değerli Amiral Cem Gürdeniz’di. İşte Sayın Gürdeniz ve 400 deniz subayının FETÖCÜ savcılara desteklerinizle Ergenekon kumpası ile hapse atılmalarının sebebi bu Mavi Vatan’a sahip çıkmalarıydı. Onun için sakın bize Mavi Vatan dersi vermeye kalkmayın. Siz o dersten çaktınız, Türkiye’ye 13 yıl kaybettirdiniz. Ancak biz İYİ Parti olarak, Başta genel başkanımız Meral Akşener olmak üzere Türk Milleti’nin ve devletinin çıkarları adına Mavi Vatan’ı gerektiği gibi oylarımızla destekledik. Savunmaya da devam edeceğiz. Bu arada istismar edilmemesi için belirtmeliyim ki; (Fayez El Saraj) Ulusal Mutabakat Hükümeti yıkılırsa Mavi Vatan elden gider tezi doğru değildir. Çünkü bu mutabakatla Libya da deniz yetki alanını genişletti. Bunu hiçbir Libya hükümeti bırakamaz. Buna karşılık imzalanan İkinci Mutabakat’ı desteklemedik. Ve haklı çıktık. İkinci mutabakat muhtırası hem milli güvenliğimizle ilişkili değildi, hem de İYİ Parti sözcülerinin öngördükleri gibi Hafter güçlerini tahrik etti. Ve bugünkü tezkerenin hızlandırılarak gelmesinin nedeni bu ikinci muhtıradır. Yani yanlışlarınız diğerini tetiklemektedir” dedi.

15 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan (30979 Sayılı) Cumhurbaşkanı kararının Türk Milleti için maddi ve manevi bakımdan endişe verici olduğunu, karara göre, “16 yaşından küçük 55 yaşından büyük Libya vatandaşlarına’ her 180 gün içinde azami 90 gün ikamet süreli turistik amaçlı seyahatlerinde vize muafiyeti” tanındığı bilgisini aktaran Çıray, “Şimdi biz buradan ne anlamalıyız? Bu, bozulan sosyal iç bütünlüğün ve uyumun felâkete dönüşmesi demektir. Türkiye yeniden iç barışını ciddi bir şekilde bozacak, legal görünümlü, muazzam maliyetli, basiretsiz göç teşvikinin hedefi yapılamaz. Sayın Cumhurbaşkanı bu kararıyla, İzin tezkeresindeki sözde milli gerekçelerini iyiden iyiye şaibeli hale getirmiştir” ifadelerine yer verdi.

Libya’ya güç gönderilmesine izin hakkındaki tezkereye karşı çıkmamızın vicdanımız açısından çok güçlü bir nedeni daha var diyen Çıray, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin daveti vesile edilerek bölgeye gönderildiğinde, Türkiye’nin, bütün Libyalılar gözünde iç savaşın etkin bir tarafı olacaktır. Bu ayrıca ülkemizi ve milletimizi Arap coğrafyasında bir nefret objesi haline getirecektir dedi.

Suriye’de rejim güçlerinin Rusların da desteğiyle İdlib’de hakimiyet tesis etmek üzere olması nedeniyle Meclis’in izin tezkeresine geçit vermemesi gerektiğini, bunun en vahim sonuçlarından birinin de Rusya ile karşı karşıya gelmek olduğunu belirten Çıray, “Ülkenin yüzde yetmişine yakın bölümüne hakim olan General Hafter güçlerinin destekçilerinden birinin Rusya olması. Bu çok tatsız ihtimali de güçlendirmektedir. Kaldı ki, Libya’da çatışan tarafların paralı askerlerinin vahşi karakterleri ve acımasızlıkları. Mehmetçiğimizi Vietnamvari çatışmaların içinde bırakabilir. Mehmetçiğimizi, milli güvenliğimizle hiçbir şekilde ilgili olmayan bir iç savaşın belirsiz ateş hattında bırakmamalıyız” dedi.

TÜRK MİLLETİ KAHRAMAN ASKERLERİNİN CANINI SOKAKTA BULMADI

Türk Askerinin cesaretinden ve savaşçılığından zerre kadar kuşkumuz yok diyen Çıray, “şehitlik mertebesi şüphesiz yücedir, Ancak bu kutsal umut ve teselliyi ne millet, ne Allah nezdinde kimsenin istismar etme hakkı yoktur. Türk Milleti kahraman askerlerinin canını sokakta bulmadı” sözlerine yer verdi.

TÜRK MİLLETİNİN TEMEL ÖZGÜRLÜK HAKLARININ YENİDEN TESİSİNİ İSTİYORSANIZ BU TEZKEREYE HAYIR DEMELİSİNİZ

Arap Baharı denilen yarı karanlık hareketler başladığında, Müslüman ağırlıklı coğrafyalarda itibarımızın temelsiz sükse iddialarından veya saray yaptırmamızdan değil, Türkiye Cumhuriyetinin, bir medenileşme modeli olarak sosyo-kültürel cazibesinden kaynaklandığını, bu itibarın Türkiye’ye, çatışan taraflar arasında arabuluculuğundan asla şüphe duyulmayacak bir tarafsızlık konumu sağladığını belirten Çıray, bu paha biçilemez yumuşak gücümüzün (soft power) ve milli güvenlik garantimizin AKP’nin ideolojik takıntılı dış politikasıyla çarçur edildiğini sözlerine ekledi ve şöyle devam etti: “Yanlış ekonomi politikaları yetmiyormuş gibi, Milletimizin ekmeği yanlış dış politikaların çarkları arasında da öğütülüyor. Asıl önemlisi, ‘Türkiye Cumhuriyetini kuran ahaliye Türk Milleti’ denir tanımındaki anlamıyla, Türk Milletinin temel özgürlük haklarının yeniden tesisini istiyorsanız bu tezkereye hayır demelisiniz. Milliyetçiliğin de vatanseverliğin de yegane anlamı budur”

LİBYA’DA AHLAKSIZ BİR İÇ SAVAŞ YAŞANIYOR

Libya’da ahlaksız bir iç savaş yaşandığını, bu iç savaşın farklı taraflarını farklı dış güçlerin desteklediğini ifade eden Çıray, “ Hatta bazıları aynı anda iki tarafa da silah veriyor. Bir AKP sözcüsü ise Adana’dan açıklama yapıyor: “Türkiye’nin tarihe karşı sorumluluğu varmış, oraya asker göndermeliymiş” Tarihin hiçbir anında Türkiye Cumhuriyeti mazlum milletlerin iç savaşlarında bir tarafın yanında olmamıştır. Türkiye’yi Tarih önünde “ahlaklı, erdemli ve onurlu” yapan da budur. Bizim kimsenin ülkesinde, toprağında ve iç işlerinde gözümüz olmadı.

Ama şimdi Libya’da bir tarafın ve onu destekleyen güçlerin taşeronu olmaya sürükleniyoruz. TC CB’nı gizlice Tunus’a gidiyor ve savaş çığırtkanlığı yapıyor ama Tunus beklentilerine karşılık vermiyor. Peki Libya’nın sınır komşusu oldukları için asıl milli güvenlik sorunları olması gerekenler Tunus ve Cezayir değil mi? Hafter güçlerine tank ve uçak desteği veren Amerika etkisinde olan Mısır; Onlar niçin açıktan Libya’ya asker göndermiyorlar, hiç düşündünüz mü? Türkiye hiçbir zaman ganimet, yağma, sömürü peşinde olmadı. Türk Milleti’nin asla mazlumların toprağında malında gözü, ihtirası olmadı. Zira Milletimizin tarih şuuru, vicdanı ve ahlakı AKP hoparlörlerinin sandığından yüksek ve sağlamdır. Eğer Devletin hala bir kurmay ve hariciye aklı kalmışsa Sayın Cumhurbaşkanı’na desinler ki; Goeben ve Breslau macerasından sonra en büyük macera ve facia Libya’ya müdahale olacaktır” dedi.

BU TESKERENİN HUKUKİ TEMELİ HAZIRLANMAMIŞTIR

Tezkerenin BM güvenlik konseyi kararlarıyla oluşturulmuş meşru bir müdahale gücü olmadığına ve Libya’da oluşabilecek en kötü senaryoya karşı bu Hükümetin hazırlığının bulunmadığına dikkat çeken Çıray, “Türkiye bu tür müdahalelere daima tek taraflı veya meşruiyeti şüpheli iki taraflı zeminlerde değil, BM Güvenlik Konseyi’nin ve NATO Konseyinin kararları zemininde TBMM iradesiyle kuvvet vermiştir” hatırlatmasını yaptı.

“Kardeş Azerbaycan’ın topraklarının yüzde 20’si gayrı meşru bir işgalin altında. Hadi kalkın önce gidip orayı kurtaralım. Kırım tek taraflı bir kararla ilhak edildi. Hadi kalkın Kırımı kurtaralım diyeceğiz ama Uygur Türkleri hakkındaki araştırma önergemizi bile kabul edemediniz” sözleriyle Libya’dan önce yapılması gereken ama yapılmayanların altını çizen Çıray konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Türkiye, siz yönetime gelinceye kadar siyasi meşruiyeti ve hukuku olmayan, siyasi aklı olmayan işlere hiç girmedi. Sizin bu tezkerenin ardından karşımıza çıkacak senaryolara karşı devlet aklına sahip hiçbir planınız olmadığını biliyoruz. Zira bu işlerin arkasındakileri tanıyoruz, biliyoruz. Psikiyatri’de mehdilik iddiası diye bilinen şizofrenik bulguya bir adımı kalmış bir Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı var. Eğer Mehmetçiğin yanında savaşa gönderilen karanlık milis kuvvetleri bunun eğitiminden geçiyorlarsa. Yarın bizim güvenliğimiz ne olacak?”

CUMHURBAŞKANI BURAYA GELMELİ TEZKEREYİ SAVUNMALIYDI

Bütün bu olan bitenin hukuki ve siyasal sorumlusunun Cumhurbaşkanı olduğunu ve buraya gelip tezkereyi savunması gerektiğini ancak bir tane Bakanın dahi bulunmadığını belirten Çıray, “1912’de Libya’da çatışmalar devam ederken, Balkan savaşının patladığını unuttunuz mu? Doğu Akdeniz’de bu kadar büyük bir gerilim varken, donanmanın gücünü neden ikiye böleceksiniz? Suriye işine yanlış yöntemlerle bulaştığımız için, Rusya’nın İdlib’ten bize yönlendirdiği içinde El Kaideci teröristlerin de olduğu milyonlar kapımızda iken, birinci Arap iç savaşına katıldığınız yetmedi, şimdi de bizi 2000 kilometre uzakta ikinci bir Arap iç savaşına mı sürüklüyorsunuz? Böyle zamanlar etkin, verimli, birikimli diplomatları ve subayları gerektirir. İdeolojik bakışınızla etkisizleştirdiğiniz bu birikimi dinleyin. Onlar size Libya’da kalkıştığınız işin BM ve uluslararası hukuk açısından büyük meşruiyet krizine yol açabileceğini gerekçeleriyle anlatacaklardır. Şu gerçeği aklınızdan çıkarmayın! Pusuda bekleyen güçler sizin bu yanlışı yapmanızı, yani Libya’ya askeri güç göndermenizi ellerini ovuşturarak bekliyor. Neden şu anda yapabilecekleri ölçüde ses çıkarmıyorlar sanıyorsunuz” dedi.

Gelin bilip bilmediğiniz yanlış pazarlıklar uğruna akacak masum şehit kanında boğulmayın çağrısında bulunan Çıray, “Yoksa Mavi Vatan mutabakatı Libya’ya asker gönderme sözü karşılığında mı imzalandı? İYİ Parti olarak biz, Milli güvenliğimizin tehdit altında olmadığı bir yerde. Mehmetçiklerimizi Rusya’dan Mısır’a, Suudilerden Emirliklere ve en önemlisi bu ülkelerin desteklediği General Hafter güçlerine kadar büyük bir ittifakın açık hedefi haline getirilmesinin sorumlusu olamayız. Bu nedenle bu tezkereye hayır diyeceğiz. Gelin değerli Cumhur İttifakı üyeleri, Siz de Mehmetçiğin Fizan’a sürülmesine hayır deyin. Bugün sorumluluğunuz Büyük Türk Milleti’nin hukukuna olsun ve sadece Allah’tan korkun!” diyerek konuşmasını tamamladı.

Editör: TE Bilişim