Aslıhan Elibol yaptığı paylaşımda “Uygur Türklerinin yaşadığı zulme, Türk milletine vekalet eden TBMM'nin bigâne kalmaması; Türkistanlı kardeşlerimizin sesine ses olunması adına kaleme aldığım mektubu, Türk milleti nezdinde milletvekillerimizin vicdanına sunarım.” dedi.

İYİ Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Aslıhan Elibol mektubunda şu ifadelerini kullandı “İçinde yaşadığımız küresel düzenin bir sonucu olarak; dünyanın bir ucunda atılan kurşunun vızıltısı diğer ucunda duyulabilirken, başka bir ucunda yaşanan felaket dolayısıyla mağdur olan insanların yardımına diğer ucunda yaşayan insanlar koşabilmekte veya aynı acıyı hissedebilmektedirler. Bu durum; dünyada yaşanan hadiselere dair bigâne kalma seçeneğini ortadan kaldırırken birtakım bahaneleri de yok etmektedir.

İnsanlık tarihinde yedi yüzyıl yer almış olan Endülüs medeniyeti, ortaya koyduğu eserlerin tamamına yakınıyla beraber yok olmuştur. Yüz binlerce kitaptan oluşan ilmi birikim kül edilmiş, milyonlarca insan ya öldürülmüş ya da mülteci olmaya zorlanmıştır. Endülüs medeniyetinin tarih sayfalarında okuduğumuz hazin sonuna benzer bir vakıayı bugün; Oğuz Kağanların, Satuk Buğra Hanların, Yusuf Has Haciplerin medeniyeti olan Uygurlar yaşamaktadır.

Binlercesi ülkesini terk etmek zorunda kalan Uygur Türklerine, Çin Devleti tarafından tam anlamıyla soykırım yapılmaktadır. Küçücük çocuklar “Benim Rabbim Çin’dir” diye bağırtılırken, Çin’e uyum bahanesi ile Uygur Türklerinin evlerine yerleştirilen Çinli erkek memurlar tarafından dini ve kültürel faaliyetleri engellenmekte, kendi dillerini konuşmaları yasaklanmakta ve aksi durum söz konusu olduğunda toplama kamplarına gönderilmektedirler. Toplama kamplarında dilleri, dinleri, kültürleri yok edilmeye çalışılmakta; insan aklının ve vicdanının alamayacağı işkencelere tabi tutulmakta veya öldürülmektedirler.

“Çocuklarımdan 4 senedir haber alamıyorum” diyen annelerin; babalarının sağ mı, ölü mü olduğunu bilmeyen çocukların; “Vahşi hayvanları koruma teşkilatları varken bizim sesimizi duyuracak kimse yok mu” diye ağlayan dedelerin; domuz eti yemeye zorlanan ve reddedince yakılarak öldürülen kardeşini ağlayarak anlatan ablaların feryadı, tüm dünyayı sarmış vaziyettedir.

Her devletin kendi çıkarları doğrultusunda diğer devletlerle ilişkiler tesis etmesi ve politikalar üretmesi pek tabiidir. Lakin bu durum; yaşanan elim hadiselere karşı ses çıkarmamak, görmezden gelmek, ademe mahkûm etmek anlamına gelmemelidir. Şayet ölçü Türklükse; Uygur Türkleri Türk’tür. Şayet ölçü Müslümanlıksa, Uygur Türkleri Müslüman’dır. Şayet ölçü insanlıksa, Uygur Türkleri insandır.

Dünya coğrafyasının muhtelif yerlerinde milyonlarca insanı vahşice katletmiş emperyalist devletler dahi, kendi çıkarlarını merkeze alıcı bir tutumla da olsa Doğu Türkistan’da yaşanan soykırıma sessiz kalmamakta, Çin’e karşı tedbirler almakta, ambargo uygulayarak dünya kamuoyuna bu hadiseyi duyurmaktadırlar. Tarihi boyunca insanlığın, vicdanın ve adaletin timsali olmuş necip Türk milletine vekalet eden TBMM’nin ve kıymetli vekilleriyle beraber Türk Devleti’nin; bu soykırıma bigâne kalması düşünülemez, anlaşılamaz, kabul edilemez!

Çin’e teslim edilen bir Doğu Türkistanlı olmamakla beraber, “Suçluların İadesi Anlaşması”nın Çin Meclisince onaylanması, Türkistanlı kardeşlerimizi tedirgin etmektedir. Bürokratik aksaklıkların vicdanları yaralayacak bir uygulamaya dönüşmesini engelleyecek netlikte yasal düzenlemeler yapılması, her bir Türk Vatandaşının arzusu ve isteğidir.

Mazlumlara sahip çıkarak, tüm dünyada yaşayan iyi insanların umutlarını pekiştiren devletimizin ve vekalet ettiğiniz milletimizin temsilcisi olan Meclisimizin; Ata topraklarımızın sahipleri, soydaş ve dindaşlarımız olan Türkistanlı kardeşlerimizin acılarını duyurmak ve sonlandırmak adına gerekenleri yapacağına dair ümidimi diri tutuyor ve tekrar hatırlatıyorum: Tarih, milletin vicdanında yazılır…"

 Aslıhan Elibol

Editör: TE Bilişim