Türkkan açıklamasında "Türkiye, Suriye'de bir tıp fakültesi kuruyormuş! Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörlüğü'ne bağlı olarak Halep Çobanbey'de, Çobanbey Tıp Fakültesi ve Çobanbey Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu kuruyoruz. Hatırlarsınız daha önce de Suriye'de 300 bin kişinin yaşayacağı 50 bin konutluk bir kent kurmuştuk. İçinde hastanesi, okulları, AVM'si olan koca bir kent! Bu milletin vergileriyle, yerle bir edilmesine ortak olduğunuz Suriye’de üstyapısından altyapısına bir şehir kuruyorsunuz. Kendi şehirlerimizde bunca sorun varken şimdi de Suriye'de, Suriyeli öğrencilerin okuyacağı bir Tıp Fakültesi ve Meslek Yüksekokulu kuracakmışız. Yanlış anlaşılmasın: Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılar bu hizmetlere bakıp, memleketlerine geri dönebilsinler diye değil! Kendi vatanının evlatlarını maraba gibi gören ağamızın gönlünden öyle koptuğu için. Herkes bunu yazsın bir kenara. O fakülteye Suriyeliler sınavsız olarak girip, mezun olacak. Suriyeliler, tıp fakültesine girmek için çok çalışmak zorunda olan Türk gençleriyle aynı haklara sahip olacak.Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Türkiye'de çalışacaklar." dedi.

İşte açıklamaının satır başları;

YERYÜZÜNDE HİKAYE BİTTİ, YERYÜZÜNDE YALAN BİTTİ, GÖZLERİNİ GÖKYÜZÜNE ÇEVİRDİLER

Bakmayın siz ay sonunu getiremediğimize ama Ay’a gidiyoruz. 2010 yılından beri yerli otomobilimiz yollarda siz ne kadar görmeseniz de devam ediyor, radara bile girmedi bu otomobil. Dönemin Bakanı Fikri Işık 2014’te yerli oto 2018’de hazır demişti. Yine aynı bakan sene 2015 yerli otomobili beş milyon liraya sattık dedi. Satın alan adamı merak ediyorum aldığın otomobili alamadın paranı geri alabildin mi? 2017’de Allah’ın izniyle 2019’da yollarda dedi. 2018’de ucuna geldik dedi. Ucuna geldiğimizde bir baktık ki, yerli oto hurdaya gitmiş 40 milyon Euro para verdiler bu prototip için çöpe gitti o para.

Sene 2011 yerli uçağımız göklerde dedi, 10 sene geçti. 10 senedir bu uçak hala inemedi aşağı, benzini bitmedi. Sene 2019 yerli uçağımız hangarda dediler, hangar var uçak yok. Sene 2020 yerli tank üreteceğiz dediler ama motoru yok. Motoru olmayan tank. Sene 2020 milli savaş uçağımız 2023’te hazır dediler.

Yeryüzünde hikaye bitti, yeryüzünde yalan bitti, gözlerini gökyüzüne çevirdiler. Sayın Cumhurbaşkanı 2023’te ayla ilk temas müjdesinin startını dün akşam verdi. Karadeniz’de bulduk dedikleri gazı yememiş vatandaş, bakalım şimdi o gazla aya gidecek mi. Göreceğiz. Esnafa 3 kuruş yardım dağıtamıyorlar, aşıyı beceremiyorlar uzaya sert iniş yapacaklarmış. Siz ilk sandıkta kayaya çarpacaksınız.

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak “Cumhurbaşkanımız, Ay'a 4 şeritli yol yapacağım dese inanacak seçmenimiz var” demişti. Akıbeti hakkında hala bilgimiz olmayan Berat Albayrak doğru bir şey söyledi o da buydu. Peki ben de buradan soruyorum. Zeki Müren de bizi görecek mi?

İstanbul’a yeni yapılan, dünyanın en büyüğü olduğu iddia edilen, havaalanına bile metro ile gidilemezken, 2023’te aya gidiyoruz. Buradan İktidara soruyorum; Ay’a gidişler de yolcu garantili mi olacak?

ASTRONOT YERİNE NE DİYECEĞİZ?

Tüm dünya Astronot derken biz ne diyeceğiz? Sayın Bahçeli bir isim bulmuş. “Cacabey” Fena değil. Ama Cumhurbaşkanımızın gönlü kadın astronottan yana imiş. Biz yine cacabey mi diyeceğiz. Astronot ismi için ödüllü yarışma düzenleyelim. Ama bu yarışmaya da sadece o beşli müteahhit çetesinden başkasını almazlar.

YURT DIŞINDAN GELEN BU SICAK PARA KİMİN?

Türkiye’deki en gerçek ekonomi. Ekonomik tablo ortada. Merkez Bankası’nın 130 Milyar doları kayıp. Buradan soruyoruz paralar erde? Rezervler eksi 30’lar, eksi 40’larla ifade ediliyor. Sıkı para politikası ile faizleri yükselttik. Yurt dışından döviz geldi, dolar düşüyor diye seviniyoruz. Peki doları düşüren ne? Yurtdışından gelen 8 TL civarı bozulan ve bir aydır günlük faizde duran 20 milyar dolar. Yani sıcak para.

Getiren yeter bu kadar deyip bugün gitse, karı %15 yani 20 milyar dolar getirip 23 milyar dolar götürecek. Bir ayda kazanılan parayı görüyor musunuz? Bu paranın tamamı da yabancı (!) tarafından kazanıldı. Bunu görüp tedbir alacak aklıselim bir yönetici yok mu? Bu hareketlilik önce ithalatçıyı vurdu, şimdi de ihracatçıyı vuruyor. Acaba yurt dışından gelen bu sıcak para kimin? TCMB bunu biliyor. Bilmesi lazım. Kime para transfer ediyoruz. Ve dolar bu kadar düşüyor diye bizler seviniyoruz.

İktidar faiz lobisinin esiri oldu. Ak Parti sebep, faiz neticedir. Ak Parti sebep, enflasyon neticedir. Ak Parti sebep, yoksulluk neticedir. Getirdikleri ucube tek adam sistemi, yoksulluk üzerine kurulu bir sistemdir. Yoksulluğu, fukaralığı üretip, ondan siyaset devşiren bir sistemdir.

Türkiye’nin her yıl artan Gayri Safi Milli Hasılasından milletimiz hangi refah payını aldı bugüne kadar? 18 yılda milletimize düşe düşe, krediden ve borçtan başka bir şey düşmedi. Bu ülkenin refah payı hep yandaşlara ve faiz lobilerine gitti.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Bülent Arınç’ın da söylediği gibi; “Dünün mücahitlerinin daha sonra müteahhit daha sonra müşahit olduğu bir noktadayız. Bugün bizim en büyük sıkıntımız, maalesef dünün mağdurlarının, bugün mağrur olmasıdır. Dünün fakirlerinin bugün zenginlikten gözlerinin kamaşmasıdır.” Çok önemli bir öz eleştiride bulundu.

2020 yılı Ocak ayında kamu borç faizi ödemesi 8 milyar liraydı. 2021 yılı Ocak ayında ise bu rakam 21 Milyar Lira. Sadece Ocak ayında 21 Şehir Hastanesi inşa edecek kadar para 1 ayda faize gitti. Son 1 yıldaki kamu borç faiz artışı neredeyse iki katına çıktı. 2021 yılı için 250 milyar liranın üzerinde bir cari açık bekleniyor. Bir de faiz ödemelerini düşünün. Ülkenin kasası bomboş. Gıda ürünü ithal edecek döviz yok. Zaten olsa da satan yok. Bütün girdiler artmış. Marketlerdeki ürünler dış güçler yüzünden değil, biz dolara bakmıyoruz diyenler yüzünden fırladı. Çünkü tükettiğimiz her şey ithalata bağlı. Yani dolara bağlı.

ÇOCUKLARINIZLA MARKETE GİTMEYİN

Yandaş gazeteler boy boy manşet atıyor. Marketleri sanki terör örgütüymüş gibi hedef gösteriyor. Artık kendi yandaş gazetelerinde çocuklarınızla markete gitmeyin, alışveriş arabası değil, sepet kullanın diyorlar. Size azı yeter, ikram edilenleri tatmayın canınız ister, size kuru ekmek yeter diyorlar. Kendileri aslında şunu itiraf ediyorlar. Yani çocuğunuzla markete gitmeyin. Canı çekerse alamaz, bir anne bir baba olarak yerin dibine girersiniz diyorlar. Geçen sene alışveriş arabasını doldurduğunuz parayla artık bu sene ancak küçük bir sepeti doldurabiliyorsunuz. Sepetler küçüldükçe, market poşetleri hafifledikçe, İktidar sona yaklaşıyor. Bunlar konuşulmasın diye de Boğaziçi’nden Gezi benzeri olaylar devşirmeye çalışıyorlar. Bunlar bir daha hiç konuşulmasın diye Anayasa’yı değiştirmek ve kendileri dışında herkesi susturmak istiyorlar.

Bugün Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa ile ilgili bütün partilerle görüşeceğiz dedi. Biz görüşmediğimizi söyledik. Biz asla ve kata altından kalkamayacağımız ifadeyi kullanmayız. Görüşmediğimizi söyledik. Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere ne dediler, terör örgütü uzantısı olan partiyle bunlar anayasa hazırlıyor. Şimdi bakacağım terör örgütü dedikleri o partinin kapısına gidip anayasa çalışması yapacaklar mı? Sayın Cumhurbaşkanını söylediklerinden ben onu anlıyorum. Bunlara göre zamanında PKK bile terör örgütü değildi bunların yandaş kalemleri Apo’ya ağıtlar yaktı.

İŞSİZLİK RAKAMLARI AÇIKLANDI.

TÜİK verilerine göre işsiz sayısı 2020 yılı Kasım döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 303 bin kişi azalarak 4 milyon 5 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 0,4 puanlık azalış ile yüzde 12,9 seviyesinde gerçekleşti. İstihdam edilenlerin sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 103 bin kişi azaldı.

İstihdam; 2019 yılında 28 milyon 169 bin kişi, 2020 yılında 27 milyon 66 bin kişi Fark: 1 milyon 103 bin kişi. Buna rağmen işsiz sayısı geçen yıla göre 303 bin kişi azalmış. Arkadaşlar bunlar TÜİK’in rakamları.

Anadolu ajansı esnafın durumunu Japonya’dan örneklerken, TÜİK de bu rakamları Kanada’dan alıyor herhalde. Hiç TÜİK’in rakamlarına bakmayın. Çevrenize bakın. Bu rakamların yalan olduğunu görürsünüz. İş arayanların, işsiz gençlerin ne kadar arttığını görürsünüz. Sizin verdiğiniz rakamlarla işsizlik azalmıyor.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNİN ÜLKEDE YARATTIĞI TAHRİBAT

Sayın Cumhurbaşkanı geçmişte yaptığı grup konuşmasında bir sadrazam hikâyesi anlatmıştı. Anlatılan hikâye aslında Ak Parti iktidarını tarif ediyordu. Günümüze uyarlayarak hikayeyi yeniden anlatmak istiyorum.

“Yeni göreve başlayan sadrazam masasında 3 tane zarf bulur.

Masadaki notta bu mektupları başın sıkışınca aç yazmaktadır.

Ülkede halk yönetimden memnun değildir.

Sadrazam ilk mektubu açar. İçinde bir not: “Yapamayacak olsan bile sürekli vaatte bulun” der.

Vaatleri sıralar: Uzaya çıkıyoruz. Yerli uçak göklerde. Yerli ve Milli Tank dağları delerek geliyor. 2023, 2071.

Sadrazam vaatlerini söyler durur, halk da biraz rahatlar.

Homurtular kesilmeye başlar. Ama halk aç, geçinemiyor. Yoksulluk intiharları başlıyor.

Sadrazam sonra diğer zarfı açıyor. Zarftaki notta “Geçmiş yönetimleri suçla” yazıyor.

Sadrazam başlıyor suçlamaya. Öyle bir suçlamaya başlıyor ki sanki kendisinden önce İnönü iktidardaymış gibi başlıyor konuşmaya.

Ama artık o da tükeniyor. Dış güçler, iç güçler masalları tutmuyor.

Sadrazam sonra son zarfı açıyor ve içindeki notta kendinden sonraki yönetim için “3 mektup da sen hazırla” diyor.

Bu hikayeyi alkışlar eşliğinde gülerek anlatan Sayın Cumhurbaşkanı, sadrazamın yolundan giderek kendi iktidarının sonunu hazırladı. Çözüm üretmek yerine 18 yıl boyunca bahane üretip durdular. Sığındıkları tek bir liman kaldı, o da kendilerini eleştiren herkesi terörist ilan etmek. Geçmişte teröristlerin yanında boy boy fotoğraf çektirenler de vatan sevdalısı. Artık erken seçimden başka seçenekleri kalmadı. Eskiden ayda bir söyledikleri yalanları artık hafta bir söylüyorlar.

Buradan bir kere daha söylüyorum; Saray’ın mutlak koltuk uğruna milletimize zarar vermesine izin vermeyeceğiz. Cumhuriyetimizin tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte çökertilmesine izin vermeyeceğiz. Milli iradenin gasp edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu yüzden biran önce erken seçim istiyoruz. Bugün karşı çıkmazsak yarın çok geç olacak. "Ananı da al git" diyerek başladıkları iktidarları, "Ya itaat et, ya terk et" denen ucube bir yönetim şekline dönüştü.

Öyle ki Boğaziçi’nde de yaşananlar, demokrasinin ve demokrasimizin güvencesi gençlerimizi nasıl bir 2023 yılının beklediğini gösteriyor. Oysa daha üç yıl önce, aynı Cumhurbaşkanı gençlere "Bize sorgusuz sualsiz itaat eden bir gençlik değil, neyi niçin savunduğunu bilen bir gençlik lazım" dememiş miydi? Daha beş yıl önce; "Sakın makam mevki sahiplerinin önünde eğilmeyin. İster Cumhurbaşkanı olsun, ister başbakan, ister para babaları olsun; şunu bilelim ki bunların önünde eğilmek dalkavukluğu getirir" dememiş miydi? Ben milletvekiliyim, devleti vampir gibi emen beşli çeteden bahsettim diye bana dava üstüne dava açtılar.

İktidar neden buna ihtiyaç duyuyor? Ülke yönetilemiyor da ondan. Bu ucube tek adam sistemi devlet mekanizmasını işlevsiz hale getirdi de ondan. Ekonomi derin krizde de ondan. İktidar çıkış yolu bulamıyor da ondan. Bütün kara bulutları Anayasa’ya bağlamaları ondan.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçtiğimizde uçuyorduk. 2017 referandumuyla ekonomimiz 2023’te ilk 10’a giriyordu. Adalet, demokrasi, özgürlük geliyordu; nerede? İstedikleri rejimi kurduklarında çok mutluydular. Şimdi ise yeni bir Gezi Olayı yaratmanın peşindeler. O yüzden yeni anayasayı tartışmaya açtılar. Çünkü sokaklar yangın yeriyken getirecekleri yeni anayasa Türkiye’de demokrasi ve özgürlüklerin sonunu getirir. Hazırlanan Anayasa filan değildir tek adam rejimini güçlendirecek bir anayasa.

AK PARTİ’NİN 2023 HEDEFLERİ, CUMHURİYET VE TÜRK MİLLETİNE GETİRDİĞİ KAZANIMLARA SON VERMEKTİR

Ak Parti’nin 2023 hedefleri boş bir hedef değil. Hedef Cumhuriyet ve Türk Milletine getirdiği kazanımlara son vermektir. 2023 öncesi yaşanan gelişmeler oldukça düşündürücü. Gezi davasının seyrini yakından izleyin. Birçok davayla birleştirip Ergenekon gibi torba dava yapıp, önüne geleni torbaya atabilirler.

Günü kurtarmanın peşinde olan İktidarın gözünde; soğan-patates tüccarı, marketler, esnaf, EYT’liler düşman olabilir. Ama İktidarın yaratmak istediği Türkiye modelinin önünde tek bir engel var. O da Türk Gençliği. Gençliğe hitabede de belirtildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Türk gençliğine emanettir.

SGK CİDDİ AÇIK VERMEYE DEVAM EDİYOR

SGK, 2020'nin ilk 10 ayında 71 milyar TL açık vermiş. 2002’den bu yana da dokuz kat açık vermiş. Sayın Kılıçdaroğlu kesinlikle bunun hesabını verebilmeli. Sayın Cumhurbaşkanı 2020 yılında meydana gelen bu 71 Milyarlık dev açığın hesabını Kılıçdaroğlu’ndan kesinlikle sormalıdır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk bu açığın hesabını veremez zaten. Kendisi 15 Temmuz Şehit ve Gazileri için toplanan 338 milyon liranın halen hesabını veremedi. O yüzden 71 milyar lira gibi bol sıfırlı rakamlarda sorun yaşayabilir.

Pandemi etkisiyle ekonominin kaynak bulmakta zorlandığı süreçte SGK’nın bütçe açığı katlanıyor. Yılın ilk 11 ayında kuruma devlet hazinesinden yapılan transfer 231 milyar liraya ulaştı. "Bütçenin iki yakasını bir araya getirip" sistemin çöküşünü önlemek için devlet kasasından aktarılan para beş kat arttı. Ekonomi yönetiminde uzun süredir izlenen politikaların en vahim yan etkilerinden biri sosyal güvenlik sisteminde yaşanıyor. SGK ciddi açık veriyor. Vermeye devam ediyor. Bu düpedüz; işçinin, emekçinin, işverenin alın terinin çalınmasıdır. Bunun adı soygundur.

SURİYE’YE TIP FAKÜLTESİ

Türkiye, Suriye'de bir tıp fakültesi kuruyormuş! Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörlüğü'ne bağlı olarak Halep Çobanbey'de, Çobanbey Tıp Fakültesi ve Çobanbey Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu kuruyoruz. Hatırlarsınız daha önce de Suriye'de 300 bin kişinin yaşayacağı 50 bin konutluk bir kent kurmuştuk. İçinde hastanesi, okulları, AVM'si olan koca bir kent! Bu milletin vergileriyle, yerle bir edilmesine ortak olduğunuz Suriye’de üstyapısından altyapısına bir şehir kuruyorsunuz. Kendi şehirlerimizde bunca sorun varken şimdi de Suriye'de, Suriyeli öğrencilerin okuyacağı bir Tıp Fakültesi ve Meslek Yüksekokulu kuracakmışız.

Yanlış anlaşılmasın: Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılar bu hizmetlere bakıp, memleketlerine geri dönebilsinler diye değil! Kendi vatanının evlatlarını maraba gibi gören ağamızın gönlünden öyle koptuğu için. Herkes bunu yazsın bir kenara. O fakülteye Suriyeliler sınavsız olarak girip, mezun olacak. Suriyeliler, tıp fakültesine girmek için çok çalışmak zorunda olan Türk gençleriyle aynı haklara sahip olacak.Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Türkiye'de çalışacaklar.

SAĞLIKTA GELECEKTEKİ BÜYÜK SORUN

Suriye’de tıp fakültesi kurmayı akıl ediyorlar. Ancak Türkiye’de tıp fakültelerinin niteliğini arttırmayı düşünmüyorlar. Evinde eşinden parayı esirgeyen dışarda parayı harcayan hayırsız babalara döndünüz. Sağlık sistemi bunlara göre sadece şehir hastanelerinden ibaret.

Bir yarışma programında Omurilik soğanı yerine Omurilik sarımsağı cevabı veren hekim vardı. Gülmeyin. Ağlanacak halimize gülmekten bu hallerde düştü Türkiye. Türkiye'de 120 tıp fakültesi olduğunu biliyor muydunuz? Yurt dışındaki Türk üniversitelerinde bulunan 5 tıp fakültesini hesaba katmıyorum. 120 tıp fakültesinden sadece 38'inin mezuniyet öncesi tıp eğitimi programı akredite edilmiş bulunuyor. 14 tıp fakültesinin bu konudaki başvurusu henüz akreditasyon almalarına yetmemiş. Bu kadar tıp fakültesine yetecek sayıda hoca var mı diye soracak olursanız yanıtı şöyle: Yok! 2020 YKS Tercih Kılavuzu'nda 8 tıp fakültesinde akademik kadro hiç yok. Bir tıp fakültesinde bir akademisyen, birinde de 4 akademisyen görülüyor. Mesela Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 1 hocaya karşılık bu yıl 30 öğrenci alındı. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bursa Tıp Fakültesi'nde hoca yok, 60 öğrenci kayıt yaptırmış. Belli ki taşıma su ile değirmen dönüyor, hocalar o üniversite senin, bu üniversite benim geziyorlar, yetmediği yerde ihtiyacı yerel "uzman hekimler" tamamlıyor.

"Tıpta Uzmanlık" konusu bir başka büyük sorun. Geçtiğimiz yıl Tıpta Uzmanlık Sınavı'na (TUS) girenler içinde "beyin cerrahisi ve jinekoloji" tercih eden hiçbir hekim yoktu. Kalp – damar cerrahisi ve genel cerrahi tercihleri ise en alt sıraya düşmüştü. Cerrahi branşlar artık daha az tercih ediliyor. Bu gidiş değişmez ise yakında kalp ya da beyin ameliyatı olacak uzman hekim bulmakta ciddi sorunlar yaşayacağız. Bu dallarda uzman yetişmez ise bunca tıp fakültesindeki öğrencileri kim eğitecek? Yani bu meseleler bitti. Her şeyi çözdük. Bir tek Suriye’de kurulacak olan tıp fakültesi eksikti.

İktidar, Türk milletinin vergilerini Suriye sokaklarında harcayana kadar, PYD’lilerle birlikte kaçırdıkları Süleyman Şah Türbesini geri taşımalıdır. Unutmayın o terk ettikleri yer bir Türk toprağıdır.

Editör: TE Bilişim