Meral Akşener’e yönelik “Türk siyaset tarihi eşi görülmemiş bir kin, ihanet ve pişkinlik örneği yaşıyor. MHP'ye kurduğu FETÖ kumpasını sonuçlandırmak için tarlada kurultay yapmak gibi dünya tarihine geçen bir garabete imza atan Meral Akşener, kurduğu parti ile birlikte bu kirli sicilini çok daha da ilerilere taşıyor. MHP ve Devlet Bahçeli'ye iftiralarına her gün bir yenisini ekleyen Akşener’in, terör uzantılarıyla yaptığı iş birliğini örtebilmek için Başbuğ Alparslan Türkeş'e sarılması, 'Pes artık' dedirtti” ifadeleri yer aldı.

“KENDİ MABADI AÇIKTA DURURKEN…”

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın Akşener’e yönelik "CHP sözcülerinin üslubu pişekârlan, İP müdiresinin mübalağaları, meddahtan aratmamaktadır. İP müdiresi Meral Akşenerln merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in sözlerini kullanarak kendini Türk milliyetçiliği davasının temsilcisi gösterme çabalan tam bir hadsizlik, utanmazlık ve edepsizlik örneğidir. Terör örgütünün siyasi kanadıyla iş birliği içindeki CHP ile siyasi ittifak kurmaktan, HDP eş başkanımn avukatlığına soyunmaktan sakınmazken; MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli'yi, teröristbaşının mektubunu güzellemekle suçlayabilmesi, akıl fukaralığıdır. Kendi mabadı açıkta dururken, başkalarım ayıplaması; ahlaki düşüklük, insani eksikliktir!" sözleri tepki çekti.

Semih Yalçın'ın yaptığı açıklama şu şekilde:

Müteselsil seçim gündemlerinden yakın bir zamanda çıkan Türkiye’nin, içeride ve dışarıda çözüm bekleyen yığınla meselesi varken; zillet ittifakı daha şimdiden ayak bağı mahiyetinde suni gündemler üretmeye ve kamuyu algısını karıştıran, boğan retoriklere tevessül etmeye başlamıştır.

Artık geride bırakılması gereken 23 Haziran İstanbul Seçimi üzerinden belagat şampiyonlukları, söylev kahramanlıkları ve kürsü kabadayılıkları sergilenmektedir. Politika oyununda zillet ittifakının oyuncuları tiyatrocudan çok amatör direklerarası tiplemelerine benzemektedir. CHP sözcülerinin üslubu pişekârları, İP Müdiresinin mübalağaları meddahları aratmamaktadır. Seçim atmosferi çoktan geride kalmasına rağmen CHP ve yancılarının; biteviye yerel seçime gönderme yaptıkları ve gündemi sürekli olarak 23 Haziran üzerinden yorumlamaya çalıştıkları görülmektedir. Her seçimin kendine mahsus politik havası ve dinamikleri vardır.

Lakin bu dinamikler ilanihaye müessir ve kalıcı değil, dönemsel ve geçicidir. Nasıl eylemin sonucu hukuka bağlanır ve mahkeme kararı bir kere uygulanırsa burada da demokrasi hukuku devreye girmiş ve millî irade kararını vermiştir. Milletin adalet ve vicdan duygusu da yeterince tatmin olmuştur. Ayrıca MHP ve Ak Parti; 23 Haziran sonrasında yaptıkları açıklamalarda, millî iradenin tecelli ettiğini vurgulayarak ve buna saygılı olunacağını beyan etmişlerdir. Bundan sonrası; yola devam eden vasıta sahibinin dikkatine, tecrübesine ve direksiyon hâkimiyetine kalmıştır. Hâl böyle iken 23 Haziran sonrasında alacaklı taraf, mevcut vaziyeti olabildiğince istismar ederek ömür boyu nafaka ve tazminat elde etmenin çarelerine bakmaktadır. Bu tavır; arsızlıktır, hırsızlıktır. Millet buna müsaade etmeyecektir. Yerel seçim atmosferinden 23 Haziran’da çıkılmış ama görünen şu ki zillet ittifakı henüz o günün baş döndürücü ve baştan çıkarıcı atmosferinden uyanamamıştır. Bu rüyanın devam etmesi istenmektedir. Bunun için de zillet ittifakı tarafından seçim sonuçlarından suni çıkarımlar elde edilerek boş hayaller pazarlanmakta, ileriye dönük gerçek dışı ve ayağı yere basmayan öngörüler üretilmektedir.

Bilhassa İP’in ucuz siyaset şovu, eğitimsiz ve amatör tiyatro kumpanyasından bile beterdir. Belagatin şehvetine kapılan İP Müdiresi Meral Akşener’in, başkalarının kaleme aldığı satırları iştahla ama kötü bir hatip edasıyla kürsüden okuyarak kamoyunu etkilemeye çırpındığı dikkatlerden kaçmamaktadır.

Müdire Hanım; bir türlü sadede gelememekte, gündeme yaklaşamamaktadır. Onun derdi, tasası, amacı başkadır. Şairin dediği gibi; Ne atom bombası, ne Londra Konferansı. Bir elinde cımbız, bir elinde ayna, Umurunda mı dünya! G20 Görüşmeleri, S400, F35, terörle mücadele gibi önemli meseleler; Müdire Hanım için ayna ve cımbız kadar önem taşımamaktadır. Türkiye’nin geçek gündemi ve hal yolu bekleyen ana sorunlar, Müdire Hanım’ın umurunda bile değildir. Atalarımız, “Dervişin fikri neyse zikri de odur.” derler. İP Müdiresinin de saray lafı etmekten âdeta şeytani bir haz duyduğu, önüne konan metindeki saraya matuf cümleleri tutkulu bir üslupla okumasından anlaşılmaktadır. Gözlerini iktidar hırsı bürüyen Müdirenin aklı fikri öylesine yükseklerdedir ki hayallerini sarayda sultanlık beslemektedir. Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in sözlerini kullanarak kendini Türk milliyetçiliği davasının temsilcisi gösterme çabaları ise tam bir hadsizlik, utanmazlık ve edepsizlik örneğidir.

MHP’yi bölüp FETÖ’nün oyuncağı hâline getirmek için bunca çaba gösterdikten, milliyetçi camiaya fitne ve tefrika tohumlarını serptikten sonra uykuları kaçması gerekirken; inanılması güç bir pişkinlik içinde partimizin dilini ve üslubunu çalması ayrı bir komedidir. MHP’ye saldırırken sütre gerisi olarak CHP’yi kullanmasına, velinimeti olan büyük ortağının eteğine saklanmasına rağmen; yerel seçim sonuçlarından kendine paye çıkarıp zilletin başat aktörü ve büyük ortağıymış gibi bir hava vermeye çabalaması da pek acınası bir durumdur. Bir taraftan terör örgütünün siyasi kanadıyla açık iş birliği içindeki CHP ile siyasi ittifak kurmaktan, HDP eş başkanının avukatlığına soyunmaktan sakınmazken; diğer taraftan da MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’yi teröristbaşının mektubunu güzellemekle suçlayabilmesi, akıl fukaralığıdır. Siyasi tercihleri ve tutumu yüzünden kendi mabadı açıkta dururken, başkalarını ayıplaması; ahlaki düşüklük, insani eksikliktir! Yancıları bu durumda olan CHP’nin, kendi vaziyeti ve sözcülerinin tavrı da pek farklı değildir. Ayının kırk Türküsünün armut üstüne olduğu gibi, CHP sözcülerinin de gündemi Türkiye’nin hayati meseleleri değil; 23 Haziran, referandum, erken seçim, CHP’nin muhayyel iktidarı gibi hususlardır.

CHP sözcüleri, 23 Haziran’ın sarhoşluğuyla ufukta serap görmeye başlamışlardır. Zilletçilerin; önümüzdeki seçimsiz 4 yıl boyunca 23 Haziran’ın suyunu sıkıp posasını bile eminceye kadar kullanmaya kararlı oldukları, hatta posadan bir fabrika kurup suyunun suyunu kamuoyuna tevzi çabasına girecekleri anlaşılmaktadır. Zillet ittifakının belirlediği asıl hedefin, memleketin sorunlarına eğilmek değil; 2023’e varmadan ne yapıp edip bir erken seçimle iktidara gelmeye çabalamak olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştır. Zillet ortaklarının Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ilgili eleştirileri de tamamen peşin hükümlü ve temelsizdir.

23 Haziran’ın yerel bir seçim olduğunu görmezden gelenler, yeni yönetim modelinin geçen yıl 24 Haziran’da demokratik halk iradesiyle yürürlüğe girdiğini unutmuş gibidirler. Buna karşılık, zillet ittifakının daha sistem yürürlüğe girmeden aleyhte algı çalışmalarına başladığı ve o günlerde Türkiye’nin bir seçim anaforuna sokulmak istendiği hatırlardadır. Cumhur İttifakı ülke performansını yavaşlatan bu anafordan Türkiye’yi çıkarmakla uğraşırken tabiatıyla yeni modelin yerleşmesi ve hukuki dayanaklarının oluşturulması çabaları da sekteye uğramıştır. Şimdi seçim atmosferinden çıkılmışken; sistemin yasal dayanaklarını tesis etme ve bu arada da ekonomi ve dış politika başta olmak üzere Türkiye’nin çözüm bekleyen temel sorunlarına eğilme zamanıyken; zilletçilerin birden bire referandum ve erken seçim türküleri söylemeleri maksatlıdır. “Türkiye’nin gerçek gündemine odaklanmaya acil ihtiyaç var.” diyenlerin aniden ağız ve taktik değiştirmesi manidardır.

Türkiye’nin, artık ana sorunlarının çözümüne odaklanması gerekirken; milletin yeniden seçim ve referandum tartışmalarıyla meşgul edilmesi ve erken seçim tartışmalarının gündem hâline getirilme gayretleri, sinsi FETÖ taktiklerini hatırlatmaktadır. Yoksa CHP ve avenesiyle yancılarının kulaklarını Pensilvanya çekmiştir de diller ve ziller ondan mı değişmiştir?

Yoksa malum mahfiller tarafından, “Kargaşaya, kaosa devam. Türkiye’nin sakin kalmasına, temel sorunların çözümü için gereken adımların mutabakat zemininde atılmasına izin vermeyin. Ülkenin güç ve performansının sinerjiye dönüşmesine rıza göstermeyin.” diye kulaklarına mı üflenmiştir?

Türkiye’nin geleceği ve bekası adına seçimlerden sonra iktidara destek verme sözü neden hemen unutulmuş, bilhassa yancılar yan çizmeye başlamıştır? Kimlere hangi iktidar ve menfaat temini vaatlerinde bulunulmuştur da mertliğin yerini namertlik, doğruluğun yerini inkârcılık, sözüne sadık olmanın yerini derhâl döneklik almıştır?

Neden samimiyetsizlik, iki yüzlülük ve çıkarcılık; Türkiye sevgisine, siyasi sorumluluklara, vicdani mecburiyet ve kanaatlere galip gelmiştir?

Zillet İttifakına, milleti bıktırıncaya kadar bu sarhoşluğun tadını çıkarma ve sık sık taşkınlık yaparak ülkeye ayak bağı olma rolünü kimler biçmiştir? Bundan böyle zilletçilerin siyasi mugalata ve laf ebelikleriyle gündemi boğma veya değiştirme çabalarına daha mı fazla tanıklık edeceğiz?

Eğer öyleyse bilinsin ki Türk milleti bu şımarıklığı, sorumsuzluğu ve oyunbozanlığı hoş görmeyecektir. Türk milleti; kıratından fazla ağır, ederinden fazla değerli, çapından fazla geniş görünme külhanlıklarını sevmemiştir, sevmeyecektir.

Amacı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olanların gözüne milletin hakkaniyet ve insaf çubuğu batacaktır. Bizden uyarması: Politikada erdem ve vefa, sözünde durmaktadır. Nihai başarı ise Türkiye’nin 2023 Vizyonu’na erişmesine omuz vermektedir. Zillet ittifakı; 23 Haziran’ın sarhoşluğundan çıkmalı, ayaklarını yerden kesen pembe bulutlardan inmelidir.

Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada bağımsız ve egemen bir ülke olması yolundaki çabaları baltalamak isteyenler, karşılarında milleti bulacaklardır. Uluslararası güçler Türkiye’yi yeniden uydu devlet hâline getirebilmek için fırsat kullarken, dört yandan kuşatma altındaki ülkemiz varlık ve bütünlük mücadelesi verirken; cephe gerisinde tefrika çıkarmaktan vazgeçmemek, ihanete eşdeğerdir. Millî iradenin kendine çekidüzen verme tavsiyesini zillet ittifakına verilen açık çek olarak görme hayalperestliğine kapılanlar, hüsrana uğrayacaklardır. Rüyadan uyanmak istememesi, ülkenin sosyolojik dinamiklerini tersinden okuma ısrarı, zillet ittifakının kendi bileceği iştir.

Ancak kimsenin ve hiçbir siyasi partinin; Türkiye’nin yoluna taş koymaya, ülkenin kıymetli vakit ve enerjisini yapay gündemlerde harcamaya hakkının bulunmadığı hatırdan çıkarılmamalıdır.

Netice olarak diyeceğimiz şudur: Türkiye’nin; cımbız ve ayna sevdasıyla, ayı türküleriyle kaybedecek vakti yoktur. Zaten Türk milleti de bu magazinsi hayaller ve kakafonik nakaratlara daha fazla tahammül göstermeyecektir. Suyu ve posası çıkan bir gündemin geride bırakılması için maşeri vicdan çok fazla sürmeden harekete geçecektir.

Bütün ciddiyetiyle siyasetin odağında duran Cumhur İttifakı, etkin siyasi işlevini yerine getirmeye devam edecek ve seçimsiz 4 yılın heba edilmesine izin vermeyecektir. Zillet ittifakının kasıtlı olarak hedefe koyduğu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi; bütün ayak diretmelere rağmen zamanla yerleşecek ve Türkiye, 2023 hedeflerine emin adımlarla ilerleyişini sürdürecektir.

 

Editör: TE Bilişim