Uras ayrıca Saadet Partisi'nin AK Parti'ye karşı izlediği politikanın kıymetli olduğunu belirtti.

Yeşil Sol Parti'nin kurucularından eski milletvekili Ufuk Uras, AK Parti'den istifa eden eski başbakan Ahmet Davutoğlu'yla görüşmesinin ardından 8 Ekim'de partisinden istifa etmişti. Yerel seçimlerde Saadet Partisi'ne de oy verdiğini açıklayan Uras'ın Davutoğlu'nun kuracağı yeni partiye geçeceği iddia ediliyordu.

TV5 'e konuşan Uras partisinden istifa gerekçelerini ve Davutoğlu'ya görüşmesini Suat Toktaş'ın sunduğu Düşünme Vakti'nde anlattı. Uras, Saadet Partisi'ne oy vermesinin ve Davutoğlu'yla görüşmesinin partisinde huzurluğa neden olduğuna işaret ederek, istafa kararı aldığını söyledi.

"OYUMU SAADET VE CHP ARASINDA DAĞITTIM"

Uras şöyle konuştu:

"Daha çok parti politikalarıyla bağdaşmıyor diye ifade edildi. Zaten öyleydi. Bunlar (Davutoğlu'yla görüşmesi) kişisel görüşmelerdi partiyle ilgisi yoktu. Dolayısıyla bütün siyasi kimlikler böyle bir müzakare içinde bulunurlar. Herkes kendi mahallesiyle konuşuyor farklı mahallelerle konuşmak anlamlıdır. Dolayısıyla bütün bu süreci kaldıramamak bana tuhaf gelmişti. Ben yerel seçimler öncesi uzun süre yatay siyasete inanan bir insan olarak yerel seçimler gibi dünyanın birçok ülkesinde adayların yerellerden belirlendiği meselenin bizde merkezden ve adayların paraşütle atandığı siyasete itiraz ederek, "Bu seçimlerde de eğer adaylar yerellerden belirlenmezse hiçbir partiye oy vermeyeceğim kardeşim" dedim. Fakat sonra bir baktım hiçbir partinin adayı yerellerden belirlenmiyor. Bu sefer hiçbir partiye oy vermediğinizde iktidara yaracağı için oyumu Saadet Partisi ve CHP arasında dağıttım. Bunu ifade ettim yani bir protesto tavrı ama bunun dışında yine ana akım medyada bir-iki konuşmam nedeniyle Saadet Partisi'nden arayıp "Bizim hakkımızı, hukukumuzu savunduğunuz için teşekkür ederiz" demişlerdi onları da ifade ettim genel başkan yardımcısına. Yani "Bu tartışmalar sizin gıyabınızda oluyor ve ben Saadet Partisi'nin AK Parti'ye karşı izlediği politikanın kıymetli olduğunu düşünüyorum ve Türkiye'de de mütedeyyinlerle sekülerlerin buluşmasının önemli olduğunu düşünüyorum ve muhalefet cephesinde esas itibariyle yan yana gelmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum" dedim.

'MİLLET İTTİFAKI'NI PARÇAMALAK CUMHURBAŞKANIN VAZİFESİ DEĞİL"

Nitekim sizin 'Millet İttifakı'nızı daraltma, parçalama meselesi bir cumhurbaşkanının vazife alanına girmiyor. O yüzden Türkiye'de birincil konu parti devletin yönetim modeline karşı olan herkesin yan yana gelmesidir. Bir dizi konuda farklılaşabilirsiniz ama Türkiye'nin öncelikli meselesi budur. Dolayısıyla CHP'si, Saadet'i, AK Parti'den ayrışacak yeni yapılanmalar vs. Bu parti devleti modeli olacak iş değil ve ben biliyorum ki AK Parti içeresindeki birçok insan da bunu görüyor çünkü devlet partisi siyasetini eleştirerek geliyorsunuz tek parti döneminden, ikinci kopyası oluyorsunuz. AK Parti'yi AK Parti yapan neydi? Cumhuriyetin kuruluşundaki ikinci gruba dayanmaktı, ikinci grup geleneğiydi. Şimdi birden birinci grup geleneğine yönelme ve devlet partisi olma siyasetin sivilleşmesi yönünde en büyük engel. Buna itiraz eden herkesin yanyana olması gerektiğinin kıymetli olduğunu söyledim ama yan yana olmak demek, şahsen onun içinde olmamı gerektirmiyor. Artık bunu da anlamadığınız takdirde hakkaten bir intikal problemi olduğunu gördüm ve buna tepki gösterdim. İstifa ettim

URAS: HERKESİN YAN YANA GELMESİ OLSA OLSA AK PARTİ'Yİ RAHATSIZ EDER

Yani bu parti modeli devleti karşısında herkesin yan yana gelmesini istemek, olsa olsa AK Part'yi rahatsız eder. AK Parti'nin rahatsızlığını içselleştirmenin manası yok. Lise kantini refleksleriyle siyaset yapma özgürlüğüne sahip değiliz. ..Faklılıkları ön olana çıkarmak çok kolay, önemli olan ortak paydayı ön plana çıkarmak. son seçimler de gösterdi ki, bu başarıldığı için bir eşik aşıldı, muhalefete bir moral geldi. Bu iyi bir şey, yoksa herkes kendi gettosunda, kum havuzunda küçük kaleler yapsın falan.

CHP dikkat ederseniz, Saadet Parti milletvekillerini meclise taşıdı, Adıyaman'da çok kıymetli Mazlumder'in eski başkanı arkadaşımızı CHP'si, HDP'si herkes destekledi. Bunlar çok olumlu açılımlar. Bunu fark etmediğiniz, gerisine düştüğünüz takdirde var olan statükoya isteseniz de istemeseniz de objektif olarak hizmet ediyorsunuz. Bugün yapılması gereken bunun ötesine geçerek bu ortak zemin ve formları yakalamak.

"DAVUTOĞLU'NUN PARTİSİNE KATILSAM BEN SÖYLERDİM!"

Konuşmasının devamında Davutoğlu'nn partisine katılmayacağını ifade eden Uras şu ifadeleri kullandı:

"Sayın Davutoğlu kendi politikalarına yani yeni parti girişimini anlattı ben de kendi politika aidiyetim olduğunu, kendi başıma bu konularda karar vermediğimi söyledim. Sonuçta bütün bu yapılanmalardan yana olmak ayrı bir şey, içinde olmak ayrı bir şey.

..Öyle bir şey (İstifa edip Davutoğlu'nun partisine katılması) olsa ben söylerim. Ama Türkiye'de bazı adını vermek istemediğimiz siteler var, yaklaşık 30 yıldır benim bir yere gideceğimi varsayarak kendi antika, iptiadai geleneksel sol zihniyetlerini doğrulatmaya çalışıyorlar. Benim bir yere gittiğim yok. Ben "yeşil", sol değerleri savuyorum sonuç itibariyle. Yani demokratik bir siyaset geleneğini savunuyorum. Benim gördüğüm bütün partilerde bu tartıştığımız özneleri aşan bir durum var, çoğulculuğa yöneldikçe bu partiler, başka fikirlerden beslendikçe Türkiye'de bizim bildiğimiz geleneksel, tek tipçi yapılanmaların şansı yok. AK Parti'yen itiraz edilip AK Parti gibi örgütlenerek alternatif olamazsın! Orada giderek bir monolitik bir yapı var, çoğulculuk sizin bir tür teminatı olmak durumunda. O yüzden bu tür arayışları ben çok kıymetli buluyorum. Türkiye'nin de bence önünde olan en temel mesele örgütsel çıkarları değil toplumsal çıkarları esas alan bir yerde, minimal siyasette, asgari müşterekte buluşmak. Yoksa prüten, az olsun bizim olsun vs. Olabilir ama psikolojik ihtiyaçları karşılar. Asıl olan toplumsal ihtiyaçları karşılamaktır.

Editör: TE Bilişim