Zafer Partisi Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sedat Timur'dan dikkat çeken açıklamalar geldi.

Timur'un açıklamaları şu şekilde:

PKK / YPG’nin Eğitilip Donatılmasının Ardındaki Gerçekler

Değerli Basın Mensupları; 

Haçlı seferleriyle geldikleri dönemlerden günümüze kadar dünyanın bütün coğrafyalarında yaşayan halklara rahat yüzü göstermeyen bu zihniyetin temsilcileri, her çağda, her ortama uygun argümanlar ve işbirlikçileri bulup, zaman zaman misyoner, tüccar, sağlık gönüllüsü yada arkeolog olarak son derece insani bir faaliyet olarak gözüken, ancak kendi çıkarlarından başka bir amaç gözetmeyen yapılar içinde, bulunduğu bölgede birliği bozacak, kardeşi kardeşe, ülkeleri komşu ülkelere düşman edecek araç ve vasıtaları kullanarak dünyanın her coğrafyasına kan, gözyaşı ve sefaletten başka bir şey getirmemiştir.

Sadece iki yüzyıllık insanlık tarihinde bile Asya, Uzakdoğu ve kendi yaşadığımız coğrafyayı kasıp kavuran Birinci ve İkinci dünya savaşları dahil olmak üzere son 50 yılda bölgemizde yapılan savaşlar hep bu zihniyetin ürünlerinin sonucudur.

Sınırları emperyalistler tarafından çizilen Afrika ve Ortadoğu’daki ülkeler ile sınırları ecdat kanı ile belirlenmiş ülkemize yönelik; üçe, beşe, ve hatta Bosna’da olduğu gibi 10’un üzerinde kantonlara bölerek uygulanmak istenen böl-parçala-yönet stratejisi ülkelerin başlarına sözde seçimle gelen devşirme yöneticiler ve onların üstünde sözde Birleşmiş Milletlerle atanmış birer vali ile bir yada birkaç şehirden oluşan yeni küçük ülkeleri bahsi geçen bu zihniyet, kendilerine bağlı bir şirket konumunda yönetmenin 20 yıldır operasyonel faaliyeti içindedirler.

İşe bu yüzden son yirmi yılda önce Afganistan hemen akabinde Irak ve ardından Suriye’de savaşlar çıkarılmış, yukarıda bahsedilen amaçlar doğrultusunda bahsedilen ülkelerin şimdilik üçe, dörde bölünmesi yolunda hızlı mesafeler kaydedilmiştir.

Bunun son örneği Afganistan’da yaşanmış ve sözde batı standartlarında bir devlet kurmak ve Afgan halkına demokrasi getirmek için işgal edilen Afganistan’da, ABD’nin istediği şekilde sistem hakim olamayınca kendisine 20 yıl boyunca hizmet eden işbirlikçileri Taliban’ın insafına bırakarak, ABD, adeta yangından kaçar gibi ülkeyi terk etmiş ve Afganistan, her türlü insanlık dramının yaşandığı bir kaos ortamına sürüklenmiştir. 

ABD’nin, bu kaos ortamı esnasında dahi Taliban dahil tüm etnik gruplarla dolaylı ya da doğrudan temasa geçerek onlara silah başta olmak üzere ihtiyaç duydukları her şeyi satarak karşılığında Afganistan’da nadir bulunan elementler olmak üzere yeraltı ve yerüstü kaynaklarından yararlanma yoluna gideceği değerlendirilmektedir.

Afganistan’da yaşananların bir benzeri bölgemizde yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir.

Son 20 yıl içerisinde son derece masumane halk hareketleri gibi görünen Arap baharı da dahil olmak üzere bu coğrafyalarda seçim ya da darbelerle meydana gelen iktidar değişiklikleri sonucunda çıkan karışıklık ve savaşlar, ABD’nin bu coğrafyada İsrail’den daha büyük bir devlet olmayacak şekilde küçük devletçiklere bölmek için tasarlamaya çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçasıdır.

ABD’nin etkisiyle yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda ülkemize ileri düzeyde demokrasinin bir göstergesi adı altında güvenlik güçlerimizin operasyona doğrudan müdahale etme yetkisinin valilere verilmesi sonucunda Güneydoğu bölgemizde azan teröristler şehirlere hendekler kazıp, sokaklara mayınlar döşeyerek ve halkı da arkalarına alarak iç isyan çıkarmak istemiş, ancak olayın vahameti kısa zamanda anlaşılarak ve halkımızın da sağ duyulu gayretleriyle ABD emperyalizmine hizmet eden nifak yuvaları, yüzlerce asil şehit kanıyla temizlenmiştir.

Ülkemizde arzu ettiği sonucu elde edemeyen ABD şimdi de Suriye toprakları üzerinden PKK / YPG’yi eğitip, donatarak milyonlarca dolarlık silah, malzeme ve para yardımı yaparak bölgemizi yeniden kan gölüne çevirmenin hazırlıklarını açık açık yapmaktadır. 

Bu planın bir parçası olarak Mersin, Adana, Gaziantep, Nizip, Urfa ve Batman illerimizdeki sığınmacılar, her geçen gün zemin kazanarak çıkacak bir iç karışıklığın ilk işaretini beklemektedirler.

Geçmişte Tayvan, Vietnam ve en son olarak da Afganistan’dan yangından kaçar gibi ayrılmak zorunda kalan ABD’ye müttefikleri ve taşeronları tarafından duyulan güven, her geçen gün onarılmayacak kadar azaldığından, bölgemizde bugünün taşeronluğuna heveslenenlere, “son pişmanlığın fayda etmeyeceğine dair” bu konuyu bir kez daha hatırlatmakta fayda görülmektedir.

Emperyalist politikaların bir sonucu olarak ABD, bölgemizde bununla da kalmayıp kıta Yunanistan ve adalarında, çıkmamak üzere yeni üsler kurarak adeta Yunanistan’ı işgal etmiştir.

Maalesef Yunan hükümeti Yunanistan lehine olmayan bu işgalden medet ummakta, yalnızca Emperyalizmin amacına hizmet edecek Doğu Akdeniz ve Adalar denizinde boyundan büyük heveslerin etkisiyle, uluslararası hukukun kendisine tanımadığı Türk karasuları ve Münhasır Ekonomik Bölgelerde akıl almaz ve fütursuzca eylemlerin taşeronluğunu yaparak tamamen emperyalistlere hizmet ettiğinin farkında bile değildir.

Yunan halkının refah ve mutluluğu Türkiye ile Adalar denizinin hakça paylaşılmasından geçmektedir. Yunanistan’ın emperyalizme hizmet politikalarının bir sonucu olarak taşeron olarak oldu bittiye kalkışması durumunda, dedelerinin İngiliz gemileriyle Anadolu’yu istilaya yeltenmesi sonucu kendileri için felaket ve hüsranla bittiğinden bu sefer de farklı bir durum olmayacaktır. 

Zafer partisi olarak Türkiye ve bölgemizde olmakta olan ve olacaklardan haberdar olarak, ülkemiz ve bölgemizde refah ve mutluluğun Suriye dahil komşu ülkelerle dostane ilişkilerin bir an önce tesis edilmesi, var olan dostlukların sağlamlaştırılması, emperyalistlerin politikalarına en büyük engel olacağından, önyargılardan ve Türkiye’nin milli menfaatlerine faydası olmayan fikir ve düşüncelerden kurtularak atılması gereken adımların vakit geçirilmeden bir an önce atılması gerektiğini ve bu konuların Zafer Partisi olarak ısrarla takipçisi olacağımızı kamuoyunun bilgisine sunarız.

Editör: TE Bilişim