Gündem o kadar yoğun ki, takip etmek mümkün değil.

Müslümanlar olarak hele de Ramazan’da gündeme takılarak kendimize bir yol çizme yerine gündemi bizim belirleyeceğimiz çalışmalar yapmak zorundayız. Ama ne yazık ki gündemimizi hep başkaları çiziyor.

Bu Ramazan’da da geçmiş Ramazanlarda olduğu gibi yine LGBT’lileri konuşuyoruz.

Peki, bu LGBT’lileri Ramazan ayında bizim gündemimize sokanlar kimler?

Geçmiş Ramazanları hatırlamıyorum ama bu Ramazan’da LGBT’lileri gündemimize sokan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş oldu.

Ali Erbaş, herkese Cuma namazının yasaklandığı bir dönemde Cuma namazı kıldırdı ve haliyle hutbe de okudu. Hutbede söylediklerinde elbette İslami açıdan en ufak bir uyumsuzluk yok. Hatta okuduğu hutbede LGBT’liler hakkında DİB İslam Ansiklopedisinde geçen aşağıdaki dünyevi hükümleri eksik bile bırakmış. (DİB İslam Ansiklopedisi Livata maddesinde şu hükümler var: “Kur’an’da ve hadislerde yer alan ifadelerden hareketle İslâm âlimleri, livata denen homoseksüelliğin dünyevî cezayı da gerektiren haram bir fiil olduğu konusunda görüş birliğine varmışlardır. Hatta livâtayı haramlık bakımından zinadan daha ağır bir fiil olarak kabul edenler de vardır. İmam Şâfiî ile Hanefî hukukçularından Ebu Yusuf ve Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’ye göre livâta yapan kişiye zina suçunda olduğu gibi had cezası uygulanır; fâil muhsan ise recmedilir, muhsan değilse 100 celde ile cezalandırılır. İmam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel ise Hz. Peygamber’den nakledilen ve livâta yapan kişilerin öldürülmesi ya da recmedilmesi gerektiğini ifade eden hadisleri (İbn Mâce, “Ḥudûd”, 24; Ebû Dâvûd, “Ḥudûd”, 29; Tirmizî, “Ḥudûd”, 24) esas alarak muhsan olsun ya da olmasın livâta fiilinin fâiline recm (taşlanarak öldürülme) cezası verileceği görüşündedir.”)

Ne hikmetse birileri sanki sistemli biçimde özellikle Ramazan ayında LGBT denen ve İslam dini tarafından ahlaksızlığın dibi olarak bilinenleri gündem yapıyor.

Batılı tasvir saf zihinleri bozar ve hatta dalalete bile sürükleyebilir. Ramazan ayında neden ahlaken iflas etmiş bu güruh hutbe konusu yapılır ki? Doğrusu anlayabilmiş değilim.

Ali Erbaş’ın konuşması üzerine başta CHP ve Ankara Barosu olmaz üzere ne kadar LGBT sever varsa bu konuşmayı bahane ederek saldırıya geçti. Konuşmayı yapanın Diyanet Başkanı olmasını bahane eden LGBT severler onun üzerinden saldırıların İslam dinine yönelttiler.

Ortalık toz duman oldu. Ülkemize yeni bir kutuplaşma konusu daha gündeme oturdu. Artık her yerde LGBT denen ahlaksızlık konuşuluyor.

Reklamın kötüsü olmaz derler. Bizim için geçerli olan ahlaki kaideler LGBT’lilerce geçerli olmadığından dolayı gündeme gelmekten çok memnun görünüyorlar. Çünkü ülke gündeminin merkezine oturdular ve bedavadan bütün Müslümanlar tepki koyma adına Ramazan ayında LGBT denen ahlaksızlığı konuşuyor.

Ali Erbaş LGBT’lilerin ahlaksızlığını gündeme getirince uluslararası ihanet şebekesi FETÖ’cüler boş durur mu? LGBT üzerinden hemen Türkiye’ye saldırıya geçip, insan hakları olmadığını, kimsenin hakkının verilmediğini vs. vs. işlemeye başladılar.

Peki, halkının kahır ekseriyeti Müslüman olan bir ülkede LGBT denen güruh bu cesareti nereden buluyor?

Bilindiği üzere Avrupa Konseyi 2011 yılında "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi" ismiyle bir projeyi piyasaya sürdü. Bu sözleşme İstanbul'da imzalandığı için uluslararası camiada "İstanbul Sözleşmesi" olarak bilinmeye başladı. .

Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'ni ilk imzalayan ve onaylayan ülkelerden biri oldu. Türkiye, Sözleşmeyi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde ise onaylamıştır.

İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli özelliği, biyolojik veya hukuki, AİLEVİ BAĞ OLUP OLMADIĞINA BAKILMAKSIZIN EV İÇİ ŞİDDETİN (ÖRNEĞİN ESKİ VEYA MEVCUT EŞLER, EVLİLİK DIŞI PARTNERLER, birlikte ikamet edilen aile fertleri, akrabalar veya birlikte ikamet edilen başkaları tarafından yöneltilen şiddetin) ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin standartlar öngören ve Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayan ilk belge olmasıdır.

Sözleşme, “TOPLUMSAL CİNSİYETE DAYALI” ayrımcılık ve şiddeti temel almıştır ve toplumsal cinsiyeti tanımlayan ilk uluslararası belgedir.

Avrupa Birliği’ne gireceğiz diye imzalanan ve Türk toplumunun iman ve ahlak ilkelerine uymayan bu anlaşmadan sonra LGBT’liler neredeyse sınırsız haklara sahip oldu. Çünkü bu sözleşmeye göre herhangi bir ahlaksıza “ahlaksızlık yapıyorsun” demek suç haline getirildi. Hatta LGBT’li birine halk diliyle “İbne” demek bile suç.

6251 Sayılı Kanun yasalaşıp 28127 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu kanun, İstanbul Sözleşmesine istinaden LGBT’lilerin haklarını düzenlemiş ve hukukî haklar verilmiştir.

Kanunun 12. Maddesinin 5. Bendine göre karı-koca ilişkileri dışındaki HER TÜRLÜ CİNSEL TERCİH, ERKEK ERKEĞE YAŞAYANLARA SAYGI GÖSTERİLMESİ VE YAŞAM TARZLARININ GARANTİ ALTINA ALINARAK MÜDAHALE EDİLEMEYECEĞİ ilkesi getirildi.

9. maddede ise açık biçimde LEZBİYEN DERNEKLERİ ile işbirliği yapılacağına dair açıklamalar yer aldı.

14. Madde ise ERKEĞİN BİR BAŞKA ERKEKLE, KADININ BİR BAŞKA KADINLA, BİR KADININ HEM KADIN HEM ERKEKLE, BİR ERKEĞİN DE HEM ERKEK HEM KADINLA YAŞAMLARININ NORMAL OLDUĞU VE BUNA KİMSENİN KARIŞAMAYACAĞI BEYAN EDİLDİ. Toplumun kahır ekseriyetinin iman ve ahlak ilkelerimize uymayan bu yaşam tarzından dolayı şiddet görenlere hukukî-psikolojik danışmanlık, maddî yardım, konut, eğitim-öğretim ve iş bulmalarına yardımcı olunacağı garanti altına alındı.

Kanundan güç alan LGBT’liler örgütlenmeye hız verdiler.

Mesela 2007 Nisan ayında LGBT dernekleri resmen kuruldu. Buna İçişleri Bakanlığı yasa gereği onay verdi.

31 Mayıs 2007 tarihinde İstanbul’da LGBT’lilere hizmet veren 170 yataklı bir otel açıldı.

2 Mayıs 2013 tarihinde ŞEŞCİD- Müslüman Eşcinseller derneği kuruldu.

28 Haziran 2015 yılında LGBT Onur yürüyüşleri yapıldı ve aralarında muhalefet partilerinin de bulunduğu birçok kurum ve kuruluş bu yürüyüşlere fiili destek verdi.

19 Eylül 2014 tarihinde kısa adı ETCEP olan Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yürürlüğe girdi.

2019 yılına geldiğimizde Türkiye’de resmi olarak kurulan LGBT derneklerinin sayısı 22 oldu.

Halkı Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Bu Müslüman halkın kitabı olan Kur’an’da Lût kavminin çirkin davranışlarının onları büyük bir felâkete sürüklediği belirtilerek şiddetle kınanması, Resulullah’ın (sav) hadislerinde eşcinsellik ve sevicilik gibi çirkin fiilleri işleyen kimseler hakkında kullanılan ağır ifadeler, İslâmî öğretide eşcinselliğin fıtrata ve insanlık onuruna aykırı bir davranış olduğunun ısrarla vurgulanması ve zinaya denk bir suç olarak görülüp cezaî müeyyidelerle önlenmeye çalışılması İslâm toplumlarında bu konuda ortak bir bilinç oluşturmuş, bu tür fiillerin toplumda yaygınlaşmasını önlemiş veya en alt düzeyde kalmasını sağlamıştır.

Yukarıda anlattığımız ahlaksızlıklar işlenirken ne yazık ki hükûmette Ak Parti vardı ve Diyanet teşkilatı da faaliyetlerini sürdürüyordu. Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı 9 Kasım 2018’de yaptığı bir açıklama da LGBT’lilerin bu ahlaksızca hareketlerinden rahatsızlık duyduğunu ifade etse de neticede bir değişiklik olmadı. Lokal olarak bazı valilikler toplumun genel ahlak kurallarına uymadıkları için LGBT’lilerin yapacağı bazı toplantılara izin vermese de çıkarılan kanunlar ve sözleşmelere atılan imzalar hala geçerliliğini korumaktadır. Bütün bu ahlaksızlıklara alan açan İstanbul Sözleşmesi imzalanırken tepki vermeyen Diyanet İşleri Başkanlığı Ramazan ayında bu meseleyi gündeme taşımasında nasıl bir maksat taşıdığını topluma açıklamak zorundadır.

BİR YANDAN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ GİBİ LGBT’LİLERE ALAN AÇAN BİR ANLAŞMAYA İMZA ATARKEN DİĞER YANDAN GÜYA BU AHLAKSIZLIKLARA KARŞI OLUNDUĞUNU AÇIKLAMAK İKİRCİKLİ BİR TAVIRDIR. DEVLET ERKİNİ ELİNDE TUTANLARIN BU İKİRCİKLİ TAVIRLARDAN VAZGEÇMESİ GEREKİR. ÇÜNKÜ KAHIR EKSERİYETİ MÜSLÜMAN OLAN BİR TOPLUMUN BU TÜR AHLAKSIZLIKLARA DAHA FAZLA TAHAMMÜL ETMESİ BEKLENEMEZ. BU AÇIDAN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ DENEN VE ÜLKEMİZDE AHLAKSIZLARIN GEMİ AZIYA ALMALARINA SEBEP OLAN SÖZLEŞMEDEN TÜRKİYE DERHAL İMZASINI GERİ ÇEKMELİ, 19 EYLÜL 2014 TARİHİNDE YÜRÜRLÜĞE GİREN VE KISA ADI ETCEP OLAN EĞİTİMDE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ PROJESİ ORTADAN KALDIRILMALIDIR.

ERKİNİ ELİNDE TUTANLAR KENDİLERİNİ İKTİDARA TAŞIYAN GERÇEK GÜCÜN KAHIR EKSERİYETİ MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERE SAYGILI OLANLAR OLDUĞUNU ASLA UNUTMAMALIDIR.

Evet, yazımızın başında gündeme takılmayalım dedim ama ben de gündeme uyarak Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş tarafından Ramazan ayında gündeme sokulan LGBT denen topluluğun ahlaksızlıklarını konuşmaya başladım.

Bu Ramazan’ımız da LGBT denen ahlaksızlıkla lekelendi. Lekelenmesine vesile olanları Allah’(cc) a havale ediyorum.