~~Bu yıl dev bütçeli dizilerin bile ardı ardına yayından kaldırılmasının sebebini sektör temsilcilerine sorduk. TV eleştirmeni Tayfun Atay, rağbet gören dizilerin kopyasından medet umulduğu için özgün senaryolar üretilmediğinden yakındı. Şenay Filiztekin ise “Bir haftada 5 büyük kanalda 40’a yakın dizi yayınlanıyor. İzleyici diziye doydu.” diyor

 
Çok değil, daha bir-iki yıl öncesine kadar Türk dizilerinin yurtdışına ihraç edilmesiyle içten içe övünüyorduk. Gerek ulusal gerekse uluslararası ilginin odağında olan dizilerin bu seneki manzarası ise pek iç açıcı değil. Büyük bütçeler ve dev oyuncu kadrolarıyla sezona iddialı başlayan 20’ye yakın dizi yayından kalktı. O diziler arasında ‘Bana Artık Hicran De’, ‘Benim Adım Gültepe’, ‘Üç Arkadaş’, ‘Kalp Hırsızı’, ‘Beyaz Karanfil’, ‘Diğer Yarım’ var. Biz de dizilerin reyting canavarına yenilmesinin nedenlerini masaya yatırdık.

Televizyon eleştirmenleri, oyuncu ve dağıtım şirketi yöneticileriyle dizilerin kaderini konuştuk. Özellikle 2012 yılını ‘dizilerin en tepeye çıktığı zaman dilimi’ olarak değerlendiren Okan Üniversitesi Sosyoloji Bölüm başkanı ve aynı zamanda televizyon eleştirmeni Prof. Dr. Tayfun Atay, “Dizilerin bu kadar büyük ilgi görmesi, daha fazla dizi yapılmasına yol açtı. Normalde daha hassas, daha özenli, daha yavaş hareket etmesi gereken yapımcılar harcıâlem işler çıkardı ortaya. Bu da kaliteyi düşürdü.” diye konuşuyor. 2012 yılının bereketli geçmesini fırsat bilen herkesin dizi yaptığını ve pastadan pay almak istediğini belirten Atay, “Ancak pasta herkese yetecek kadar büyük değil.” yorumunu yapıyor. “Dizileri yayınlayacak günlerin de, televizyon kanallarının da sayısı belli.” diyen Atay, “Dolayısıyla dizi patlaması, karşımıza dizi kıyımını getirdi.” ifadelerini kullanıyor.

Rağbet gören dizilerin kopyasından medet umuldu, özgünlük yok sayıldı

Tayfun Atay’a göre dizilerin başarısız olmasının arkasında yatan nedenlerden bir diğeri ise yine 2012 yılında reyting sistemine çok ciddi müdahale yapılması. Dizileri izleyen grupların değiştirildiğine dikkat çeken Atay, ‘Yeni reyting sistemiyle ortaya çıkan kitlenin karşılığı ne?’ ve ‘Ne tür hikâyeler işlersek eski reytinglere ulaşırız?’ sorularının cevabının bulunamadığını ve hem kanalların hem de yapımcıların bocaladığını aktarıyor. Atay, dizilerin tutmamasının bir başka sebebi olarak edebi kaygıdan çok endüstriyel kaygı güdülmesini gösteriyor. Prof. Dr. Atay, “Çok bilindik temaların önümüze sürülmesi, rağbet gören dizilerin kopyasından medet umulması gibi bir akış söz konusu oldu. Seyirci de bu akışı fark etti. Yüksek arz ve doygunluk sonucu insanlar kendilerine hitap edecek yeni ve özgün hikâyeler bulamadı.” diyor. Ancak Atay, izleyicinin özgün arayışlar içinde olmasına rağmen bir yandan da klişelerden kopamayacağı kanaatinde…

Prof. Dr. Tayfun Atay, dizilerde diyaloğu öne çıkaracak bir dil kullanılmasını arzu ediyor. Star, ATV, Samanyolu, Kanal D ve diğer kanalların diziler üzerinden politik mücadele yürüttüğünün de altını çizen Atay, “Hep kutuplarda dengeyi kuruyoruz. Keşke diyaloğu öne çıkaracak bir dili daha fazla seferber edebilsek.” yorumunda bulunuyor. Kimi zaman internetten kimi zaman da kendisine özel olarak gönderilen kopyalardan dizileri takip ettiğini anlatan Atay, şu an ABD yapımı The Walking Dead isimli diziyi severek izliyor.

BU SENE, BASİT DİZİLER REYTİNG TOPLADI

Bu seneki dizilerin tutmamasının nedenini Türkiye merkezli dizi dağıtım şirketi Global Agency yetkililerine de sorduk. Global Agency’de dizi alımlarından sorumlu olan Şenay Filiztekin, dizi sektöründeki krizi reyting sistemiyle değişen denek gruplarına bağlıyor. Filiztekin’e göre; basit, bulmaca çözdürmeyen, kafa dağıtan, duygusu sağlam hikâyeler bu sene daha çok reyting aldı. Filiztekin, bu dizilere örnek olarak ‘Güzel Köylü’, ‘Küçük Ağa’ ve ‘Kiraz Mevsimi’ni gösteriyor. Yapımcıların şu an bu denek gruplarını çözümlemekle meşgul olduğunu kaydeden Filiztekin, sektördeki tüm tarafların bir adaptasyon sürecinden geçtiğinin altını çiziyor. Şenay Filiztekin, krizin bir diğer nedeni olarak da izleyicilere çok fazla seçenek sunulmasını gösteriyor. Filiztekin, “Bir haftada 5 büyük kanalda 40’a yakın dizi yayınlanıyor. İzleyici beğenmediği diziden vazgeçerek başka alternatif buluyor.” ifadelerini kullanıyor. Türkiye’deki kriz ortamına rağmen Türk dizilerinin yurtdışında halen ilgiyle takip edildiğini anlatan Filiztekin, ‘Kaderimin Yazıldığı Gün’ ve ‘Paramparça’ adlı dizilerin çok ilgi gördüğünü dile getiriyor. Türk dizilerine kapılarını açan yeni ülkeler de olduğuna işaret eden Filiztekin, “Özellikle Latin Amerika’da Türk dizileri rekor kırıyor.” diyor. İyi bir iş çıkınca yapımların yurtdışında hemen yerini bulduğunu belirten Filiztekin, Binbir Gece, Muhteşem Yüzyıl, Aşk ve Ceza, Dila ve İffet gibi dizilerin satışının halen iyi gittiğini hatırlatıyor. Filiztekin, bu yıl sonu Türk dizileriyle ilgili olarak ihracatın 180-190 milyon dolar civarında olacağını, gelecek sene ise bu hedefin 250 milyon dolara çıkabileceğini öngörüyor.


Oyuncular olarak ‘dizi tutmazsa’ endişesi yaşıyoruz

Leyla ile Mecnun dizisindeki ‘Erdal Bakkal’ rolüyle tanınan oyuncu Cengiz Bozkurt, şu sıralar ‘Home Ofis’ isimli diziyle televizyon karşısında. Kendisine ‘Dizimiz tutmazsa’ kaygısı duyup duymadığını soruyoruz. Cevabı; “Elbette böyle bir endişe var ama bu çok doğal bir şey.” oluyor. Bozkurt, her işte yaşanacak başarı ve başarısızlık beklentisinin tüm oyuncularda olduğuna işaret ediyor. Yeni dizilerin ilk bölümde çok başarılı reyting almadığına değinen oyuncu, sonraki bölümlerde daha çok izleneceklerini umduğunu aktarıyor. Bu seneki dizilerin tutmamasını reyting sistemine bağlayan Bozkurt, sistemin bir türlü denekleri kavrayamadığı kanaatinde. Bunun yanı sıra yaşanan doygunluk ve yaratıcılığın alt düzeyde kalması da işin diğer bir boyutu.

Editör: TE Bilişim