~~Kesif öfke ve düşmanlık duygularımı beraberimde götürdüğüm cuma namazında imam efendinin irâd ettiği “Biz kardeşiz” konulu hutbeyi dinleyince, günün mânâ ve önemine harikulâde bir tesadüfle denk düşen bu ikazla titreyerek kendime döndüm ve anladım ki her zaman olduğu gibi bir kere daha milli birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz zorlu günler geçirmekteyiz.

 

Cami cemaati ise her zaman olduğu gibi Diyanet’in binbir emek ve ilimle hazırlayıp internetten tamim ettiği hutbeyi yarım kulak dinlemiş olmalıydı ki, duruşlarında bir fevkaladelik yoktu; her zamanki gibi selâmsız, meşgul ve asabî görünüyorlardı.

Cuma dönüşü haberlere göz attım. Hutbeden aldığım ilhamla herkese kardeşçe bir anlayışla yaklaşmaya niyet ederek son olaylar hakkındaki bütün tarafları aynı derecede sevecenlik ve empatiyle gözden geçirdim. Sonuçları, yazının hitâmında arz edeceğim efendim. Şöyle ki:

Sayın Başbakan, “Ne biçim partisiniz kardeşim, silahlı mısınız külahlı mı; siyaset yapacaksanız adam gibi yapın” diyerek HDP’yi haşlarken çok mâkul görünüyordu. Sayın Demirtaş ise çözüm sürecinde resmen çocuk gibi oyalandıklarını, bu yüzden çok ağır hissî kırılmaya uğrayıp münkesîr olduklarını, işte bu sebeple halkları âcil eyleme çağırdıklarını fakat kesinlikle şiddet tavsiye etmediklerini ifâde ederken gayet inandırıcıydı. Onun ardından CHP lideri sıraya geçti, halkı sağduyuya davet ettikten sonra, “Kobane’ye müdahale edelim, yeni bir tezkere çıkaralım” derken çok doğru konuşuyordu; ona cevaben Başbakan’ı, “Tezkere zaten var, her hadise için ayrı tezkere çıkarılır mı bilâder; bilmiyorsunuz bu işleri” diye verip veriştirirken çok takdir ettim. MHP her zamanki gibi gençlere “sokağa çıkmayın; kurt işareti yapanlar provokatördür” çağrısında bulunurken her zamanki gibi politik performansının zirvesindeydi. Sonra galiba sıraya İçişleri Bakanı girdi, belâgatin zirvesinden örnekler sunarken söyledikleri buz gibi doğru şeylerdi; barış, kardeşlik diyordu, duruma hakimiz diyordu, kötü niyetliler evine çekilsin diyordu ve tam bir devlet adamı gibi konuşuyordu. Açıklamadan sonra soru almaması bile çok isabetliydi çünkü belâgatin bu irtifâına bir daha erişmek mümkün olmayabilirdi! Derken Beşir hoca, yani Beşir Atalay ekrana çıktı; ee, yılların hocası; tane tane, vazıh ve net konuştu, CHP lideriyle dalgasını geçti ve “Konuşmaktan çekiniyor, ortalarda görünmüyor” diyen fesat çevrelere de tokat gibi cevap verdi. Haklı olup olmadığının önemi yok, bilirsiniz hocalar daima haklıdır.

Öcalan’ın vatsap tarikiyle irsâl buyurduğu mesajın muhtevasına gelince ancak bu kadar isabetli olurdu ve müzakerelerin devamını diliyordu; diğer taraftan Öcalan’dan pek hazetmediği anlaşılan Kandil’in görüşlerini merak ettim: Terörist-merörist, onlar da sağduyunun sözcüsü gibi konuşuyorlardı. Barzani, “Kobane’ye yardım edeceğiz ama yollar kapalı” derken öte yandan Kobene’yi savunan PYD’nin Türkiye’ye, “Gelin şu işin ucundan siz de tutun; bu vandallar iflahımızı kesiyor” yollu ricası haksız sayılabilir miydi? Bu durumda IŞİD’den başka kötü çocuk kalmadı herhalde diye bir-iki video seyrettim; öyle dini bütünlerdi ki tez zamanda tecdid-i imanda bulunmak lüzumuna kail oldum. NATO genel sekreteri de, “Tampon bölge olmaz kardeşim” diye doğru şeyler söylemişti. New York Times Türkiye’ye, “Dalga geçmeyin, zekâmızı ölçmeye kalkışırsanız bedhah olursunuz” meâlinde çıkışırken, arka planda aklıselimin sesi duyuluyordu. ABD yönetimi ise, “Burada başka orada başka konuşuyorsun hocam, olmuyor ama” târizinde saçmalıyor olabilir miydi? Ben yakın zamanlarda ABD’den veya Batı blokundan kimsenin haksız olduğunu hatırlamıyorum zaten!

Böylece herkesi memnun edeceğini düşündüğüm, işbu pozitif ve sevgi dolu yazımı anlamlı bir dua ile taçlandırıyorum: “Allahümm’ansur hükûmetenâ, hükûmetel cumhuriyyeti ve rüesâihil izâm”; bu arada hakkını teslim etmeyi unuttuğum çevreler varsa haklarını helâl etsinler; onlar da tabiatiyle haklıdır.

Editör: TE Bilişim