Okuduğumuz zaman beynimiz değişime girer ve büyüleyici şekilde gelişir.

Bu kelimeleri okurken, beyniniz bir dizi soyut sembolün kodunu çözüyor ve sonuçları karmaşık fikirlerle sentezliyor. İnanılmaz bir süreç.

Okuyan beyin, senfoni orkestrasının gerçek zamanlı işbirlikçi çabalarına benzetilebilir. Beynin çeşitli bölümleri, önümüzdeki yazılı metni çözme yeteneğimizi en üst düzeye çıkarmak için enstrümanlar gibi birlikte çalışır. Maryanne Wolf, Okuyan Beynin Bilimi ve Hikayesi adlı kitabında şöyle açıklamış:

"İnsanlar sadece birkaç bin yıl önce okumayı icat ettiler ve bu buluşla, beynimizin organizasyon yapısını yeniden düzenledik, bu da düşünebildiğimiz yolları genişletti ve türümüzün entelektüel evrimini değiştirdi... Atalarımızın bu icadı, insan beyninin mevcut yapıları arasında yeni bağlantılar kurma konusundaki olağanüstü bir kabiliyeti ortaya çıkardı."

Okumak; görsel ve işitsel süreçler, sesbirimsel farkındalık, akıcılık, anlama ve daha fazlası dahil olmak üzere çeşitli beyin fonksiyonlarını içerir. Beynin aynı nörolojik bölgeleri, tıpkı bir şeyi deneyimlemek gibi okuyarak uyarılır. Haskins Laboratuvarlarında devam eden araştırmalara göre, okuma; iletişim araçlarını izlemenin veya dinlemenin aksine, okumak beyne düşünmek, işlemek ve bizden anlatıyı hayal etmek için daha fazla zaman veriyor. Her gün okumak ilerleyen yaşlardaki bilişsel gerilemeyi yavaşlatabilir ve beyinleri daha sağlıklı tutar.

Akışkan zekayı arttırır!

Araştırmalar, okumanın sadece akıcı zekaya değil, aynı zamanda okuduğunu anlama ve duygusal zekaya da yardımcı olduğunu gösteriyor. “Akışkan zeka” problemleri çözme, olayları anlama ve anlamlı kalıpları tespit etme yeteneğidir. Okumak, akışkan zekayı artırabilir ve artan akışkan zeka da okuduğunu anlama becerisini geliştirir.


Stanford'daki yürütülen bir araştırma, zevk için okuma ve odaklanılmış okuma arasında nörolojik bir fark olduğunu gösterdi. Kan, okumanın nasıl yapıldığına bağlı olarak farklı sinir bölgelerine akar. Annual Review of Psychology'de 2011 yayınlanan bir araştırmada, beyinde insanlarla etkileşime girerken kullandığımız bağlantılar ile hikayeleri anlamak için kullandığımız bağlantıların örtüştüğü keşfedildi.

Duygusal zekayı arttırır

Okuma süreci önemli bir sosyal işlevi yerine getirir. Kurgu okurken, zihinsel olarak olayı, durumu, karakterleri ve ayrıntıları hayal edersiniz. Bu tamamen odaklanma ve bir dalıp gitme sürecidir.

Psikolog David Comer Kidd ve New York'taki New School for Social Research bünyesindeki psikolog Emanuele Castano, edebi kurgu okumanın diğer insanların duygularını algılama ve anlama yeteneğini geliştirdiğini, karmaşık sosyal ilişkilerde önemli bir beceri olduğunu kanıtladı. Kidd, “Büyük yazarların yaptığı, sizi yazara dönüştürmek. Edebi kurguda, karakterlerin eksikliği zihninizi başkalarının zihinlerini anlamaya çalışmaya zorlar.” diyor.

Emory Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, bir roman okumanın beynin dilsel kısımlarındaki bağlantıları artırdığını keşfetti. Araştırmanın başındaki isim sinir bilimci Gregory Berns, roman okurken beynin bilişsel bir sürece girdiğini söylüyor:

“Fiziksel duyum ve hareket sistemleriyle ilişkili bulduğumuz sinirsel değişiklikler, bir roman okumanın sizi kahramanın bedenine taşıyabileceğini gösteriyor. İyi hikayelerin sizi mecazi anlamda başkasının yerine koyabileceğini zaten biliyorduk. Şimdi biyolojik olarak da bir şeyler olabileceğini görüyoruz.”

Editör: TE Bilişim