Habercilerin alabileceği fiziksel ve psikolojik önlemleri uzmanlara sorduk. Enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ergin Çiftçi, sokak röportajları sırasında ve örneğin hastaneden haber yaparken hastalarla yüz yüze gelebilecek gazetecilerin doğru bir biçimde maske takması ve mesafeyi koruması gerektiğini vurguladı. Uzman Psikolog Cansu Yumuşak ise stresin nasıl azaltılabileceğini anlatırken “Evde çalışan gazeteciler yeni rutin kurmalılar” dedi.

Türkiye’de aralarında en büyük internet sitelerinin de bulunduğu birçok medya kuruluşunun haber merkezleri COVID-19 salgınıyla mücadele kapsamında evlere taşındı. Uzaktan çalışma yöntemi editörler başta olmak üzere birçok pozisyonda medya çalışanlarının iş güvenliğine olumlu etki etse de, örneğin sahadaki muhabirler virüse yakalanma riskiyle karşı karşıya.

Kamu yararına hizmet iddiasındaki habercilerin toplumdan kendilerini tamamen yalıtması mümkün değil. Öyleyse gazetecilerin sahada da sağlıklarını riske atmayacak şekilde çalışması için önlem alması gerekiyor.

Gazetecilerin yeni tip koronavirüse karşı alabileceği fiziksel önlemleri enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ergin Çiftçi sorduk ve şu cevapları aldık:

Gazeteciler maske ve eldiven takmalı mı?

Çok ciddi bir bilgi kirliliği var ve koronavirüs konusunda en büyük görev gazetecilere düşüyor. Bu meslek sokakta da olmayı gerektiriyor. Bu konuda çalışan hekimlerle, siyasilerle, halkla uzaktan görüşme elbette yapılabilir ama bu da bir yere kadardır. Bu noktada gazetecilerin tamamen karantina altında olmaları mümkün değil.

Sokak, virüsün potansiyelinin giderek arttığı bir yer ve böyle olmaya devam edecek. Başta hasta kişiler mutlaka maske takmalılar. Gazeteciler de sokağa çıktıkları an bu maskeyi ihmal etmemeliler. Sokak röportajı sırasında da, alanda herhangi bir haber sırasında da bu maske ihmal edilmemeli.

Eldiven takılmasını ise önermiyoruz. Çünkü sahte bir güvenlik hissi veriyor eldivenler ve biz bu eldivenleri çok iyi kullanamıyoruz. Ayrıca eldiven eli nemlendirdiği için daha ciddi sorunlara bile yol açabilir. Elimizi kullanabiliriz ama el hijyenine dikkat etmek şart.

Röportajda başka nelere dikkat edilmeli?

Gazeteciler, karşıdaki kişilerle en az bir metre olmak üzere mesafeyi korumalı. Yetkililer de gazetecilerin tehkeli olmayan bir mesafeden kendilerini dinlemelerine imkân sağlamalı. (Editörün notu: ABD’de Beyaz Saray’daki basın toplantılarında son günlerde gazeteciler aralarında bir sandalye boşluk bırakarak oturuyor. Kapasitesi yarıya düşürülen toplantı salonuna artık ayakta da kimse alınmıyor).

Hastaneler riskin çok daha fazla olduğu yerler. Oradaki hastalar arasında virüsü taşıyanlar da olacaktır. Bu yüzden çok daha dikkatli olunmalı ve maske takılmalı.

Gerekmedikçe çevreye, yüzeylere dokunulmamalı. Ellerimizi nasıl kullandığımıza çok dikkat etmeliyiz. Ağzımıza, burnumuza dokunmamalı, yüzümüze götürmemeliyiz. Maskenin ön kısmına dokunmamaya özen göstermeliyiz.

Bir hasta ile söyleşi nasıl yapılmalı?

Söz konusu kişi rahatsızlığı hafif düzeyde atlatsın ya da atlatmasın sonuç olarak bu virüsü taşıyor ve bu virüsün son derece bulaşıcı olduğunu da biliyoruz. Hastalığa yakalandıktan sonra virüs atılımının ortanca süresi son araştırmalara göre yaşayan insanlarda 20 güne kadar, hayatını kaybedenlerde ise 37 güne kadar uzuyor. Dolayısıyla hastalar bu süreç dahilinde sürekli virüs saçacaklardır. Bu kişilerle görüşme yapılırken sağlık çalışanlarının kullandığı koruyucu ekipmanları gazeteciler de kullanmalı.

Bu ekipmanlar arasında N-95 tipi yüksek koruma düzeyine sahip bir maske olmalı. Gözlük ve yüz siperliği takılmalı. Önlük giyilmeli. Eldiven ve bone takılmalı. Görüşme bittikten ve bunları çıkartıp çöpe attıktan sonra elinizi temizlemelisiniz.

Yetkililer, ateş ve kuru öksürük gibi belirtiler gösterenlerin vakit kaybetmeden ilk olarak Alo 184 koronavirüs danışma hattını araması gerektiğini vurguluyor.

Salgının ve yeni çalışma koşullarının yarattığı olumsuz psikolojik etkilerle gazetecilerin nasıl mücadele edilebileceğini ise Uzm. Psikolog Cansu Yumuşak ile konuştuk. Gazeteciliğin doğası gereği sokakta olması gerektiğinin altını çizen Yumuşak sorularımızı yanıtladı.

Kaygılanmak her zaman kötü bir şey mi?

#EvdeKal kampanyalarının başladığı bu dönemde bile sokakların ne kadar boş olduğunu birilerinin haberleştirmesi bekleniyor. İşini iyi yapmak isteyen insanlar, kesinlikle kendi sağlıklarını da en az meslek gereklilikleri kadar önemsemeli ve öncelemeliler. İlk olarak onların sağlık tedbirlerini sağlamakta işverenleri sorumlu. Bu yüzden gazetecilerin dezenfektan, eldiven, maske gibi temel ihtiyaçları; işverenleri veya çalıştıkları kuruluşlar tarafından karşılanmalı.

Böyle kriz durumlarında kaygılı olmak, kaygı düzeyinin yükselmesi çok normal. Aslında olması gereken de bir şey. Çünkü kaygı, bir yandan tedbir almak için gerekli motivasyonu da sağlıyor. Tedbirler hem koruyucu olabilir, hem de gerekeni yapmanın vermiş olduğu ‘sorumluluğu yerine getirme bilincine uygun davranma’ psikolojisinin sağlayacağı huzuru temin edebilir. Bu yüzden her koşulda hem kaygı, hem de kaygıyı işlevli bir hale getirecek olan tedbirler önemli ve gereklidir.

Evden çalışmaya psikolojik uyum nasıl sağlanabilir?

Evden çalışma şansını elde edebilmiş olan tüm çalışanlar gibi gazeteciler de temel olarak durumun avantajlarına odaklanabilirler. Birçok işyeri, patron ve yönetici, evden çalışmayı “kaytarma” olarak kodluyor ve buna hâlâ müsaade etmiyor. Ancak kesinlikle alınması gereken tedbirlerin başında fiziksel teması kesmek bulunuyor. Bu, kamuoyunda sıkça telaffuz edildiği gibi sosyal izolasyon ya da sosyal mesafelenme anlamına gelmiyor aslında. Bahsedilen şey daha çok fiziksel bir mesafelenme.

Her günkü alışkanlıklar değişeceği için, kişiler yeni bir adaptasyon sürecine ihtiyaç duyabilirler. Bu ihtiyacını işlevsel bir şekilde yönetebilmek adına, evden çalışmaya başlayanların öncelikle eski alışkanlıklardan sürdürülebilir olanları devam ettirmek için bir planlama yapmaları gerekebilir. Örneğin aynı saatte uyanmaya, kahvaltıyı erken bir saatte etmeye devam edebilir; yaşam alanıyla çalışma alanını ayırmayı, evin farklı ortamında bir çeşit “home-office” kurmayı deneyebilirler.

Yine belirli mola saatlerini sabit tutarak, kendilerine ayırdıkları zamandan ödün vermeden, hem bu konuya dair hem de diğer konulardaki haberleri takip edebilir, görüşlerine başvurmak istedikleri kişilerle online olarak randevulaşıp haberleşebilir, hâlihazırda çok gelişmiş olan iletişim teknolojilerinin tüm nimetlerinden sonuna kadar faydalanabilirler. Eski bir rutini boşluğunu doldurmanız bilinen en iyi yolu, yeni bir rutin kurmaktan geçmektedir. Bu yeni rutinin temel bileşenleri kişinin kendisi tarafından rahatlıkla belirlenebilir.

Devletin ve işverenlerin gazetecilere karşı sorumlulukları neler?

Devlet yetkilileri ya da işverenlerin diğer tüm sektörler için üstlenmeleri gereken sorumluluk, elbette gazetecilik sektörü için de gereklidir; çalışanı korumak ve işini yapmasına engel olmamak, onun işini kolaylaştırmak. Mevcut durumda gazetecilerin internet hizmetlerine olan bağımlılıkları/ihtiyaçları elbette had safhaya çıkacaktır. Bu sektörde olduğunu kanıtlayan tüm kişilerin ev interneti ücretleri kriz durumu sona erene kadar kotasız bir şekilde sabit bir fiyatta tutulabilir, bu faturalar işveren tarafından ödenebilir. Haber kaynaklarının onlara ulaşması için iş telefonu/telefon hatları kurulabilir.

Bu gibi önemli stres faktörlerinin ortadan kaldırılması aslında oldukça basit: Doğrudan çalışanlardan gelecek taleplere kulak kabartmak yeterli olacaktır. İşverenler de devlet yetkilileri de ücretsiz televizyon kanallarında düzenli olarak “bireysel iyilik düzeyini yükselten programlar” hazırlayabilir, kişilerin telefonla ya da online bir şekilde bağlanabileceği paylaşım forumları oluşturabilirler. Böylece, sosyal birliktelik sürdürülebilir kılınırken, fiziksel mesafelenme de korunmuş olacaktır. Elbette bu önerilerin, halklarının iyi olma hallerini önceleyen devletler için bir anlam ifade edeceği de açıktır.

Editör: TE Bilişim