Los Angeles, ABD’de yapılan ilginç bir çalışmada: meme kanserli ve ilk defa ışın alacak 327 hastada “radyasyon korkusu/algısı” sorgulanmış. % 94 hasta başta korktuğunu belirtirken, % 47 hastanın daha önce radyasyonun zararlarına dair bir şeyler duyduğu veya okuduğu saptanmış. En büyük korkular: iç organların zarar göreceği (%40), ciltlerinin yanacağı (%24) ve hastanın radyasyon saçar hale dönüşeceği (%7) imiş. Bu hastalar, ortlama 31 aylık takipten sonra tekrar değerlendirilmiş ve sadece % 3 ünün radyasyon ile ilgili olumsuz düşüncelerini koruduğu, % 90 hastanın olumsuzdan olumlu düşüncelere dönüştüğü saptanmış. % 83 hastada da daha önceden bekledikleri yan etkilerin hiç ortaya çıkmadığını idrak ettikleri, yani kuruntu yapmış oldukları saptanmış.

Tabii, başlangıçtaki olumsuz düşüncelerin oranının yüksekliği çok da şaşırtıcı değil. Günümüzde, çoğu insanın zihninde Çernobil’in kanser yaptığı, insanlarda ciddi yanıklar oluşturduğu fikri hala durmakta. Oysa, günümüzde modern radyoterapi teknikleri ile meme kanserli hastaların % 95’inde mükemmel kozmetik sonuçlar elde edilebiliyor artık. Bu nedenle, hastaların modern radyoterapi ile oluşabilecek yan etkiler ve bu yan etkilerin düşük düzeylerde ve az şiddette olabileceği konularında önceden çok iyi bilgilendirilmeleri gerekiyor. Sadece hastalar değil, meme kanseri cerrahlarının bile iyi bilgilendirilmesi şart. Nitekim, ameliyattan sonra radyoterapi alması gereken yüksek riskli hastalarda bile bazı cerrahların hastayı Radyoterapiye göndermeme eğiliminde oldukları gözleniyor hala. Bu durum da hastaların daha sık nüks etmesi ve sağ kalımlarının daha azalması anlamına geliyor.

Bu bakımdan, meme kanserinin Radyoterapisinde görülebilecek yan etkileri ve görülme sıklıklarını iyi bilmek gerekir. Bunlar:

Cilt reaksiyonları: Radyoterapi sırasında görülen en sık yan etki cilt reaksiyonlarıdır. Cilt reaksiyonları hastadan hastaya değişmektedir. Cilde yakın tümörlerde veya göğüs duvarında tekrarlama riski yüksek olan hastalarda cilt dozunun biraz daha yüksek olması gerekmektedir. Bu hastalarda sık görülen cilt reaksiyonları ciltte kızarıklık, kuru ve yaş cilt soyulmasıdır. Bu cilt reaksiyonları uygun ilaçlarla ve önerilerle düzelip kalıcı hasara yol açmamaktadır. Meme koruyucu cerrahi yapılan hastalarda, en çok cilt reaksiyonu görülen bölge memenin katlantı bölgesi olup, bu bölgenin tedavi boyunca havalandırılarak kuru tutulması oluşabilecek cilt reaksiyonlarını azaltmaktadır. Cilt reaksiyonlarını arttıran önemli faktörlerden biri de radyoterapi öncesi verilen kemoterapi ilaçları ve hormon tedavileridir. Cilt reaksiyonları hastaların radyoterapiye duyarlılığına bağlı değişiklik göstermekte olup genel olarak kolay yönetilebilen yan etkilerdir.

Halsizlik, yorgunluk: Radyoterapi boyunca, daha önce verilen kemoterapi ilaçlarının etkisi ve olası sıvı kaybına bağlı olarak bazen halsizlik ve yorgunluk görülebilmektedir. Bu etki kalıcı değildir ve tedavi bitiminde tamamen kaybolmaktadır.

Memede şişlik (ödem) ve ağrı: Meme koruyucu/sınırlı cerrahi yapılan hastalarda meme ışınlaması yapıldığında görülebilmektedir. Özellikle büyük memeli hastalarda ve/veya hormon tedavisi verilen hastalarda daha fazla görülür. Meme ödemi tedavi sırasında görülmekte olup tedavi sonrasında haftalar içerisinde iyileşmektedir.

Kalp ve akciğer üzerine etkiler: Yeni modern bilgisayarlı tedavi planlama sistemleri sayesinde kalp ve akciğer dozlarında belirgin düşme elde edildiğinden dolayı çok ciddi yan etkiler beklenmemektedir. Özellikle idame tedavisi (trastuzumab) alan ve sol meme ışınlaması yapılan hastalarda planlama aşamasında kalp dozlarına özellikle çok dikkat edilmektedir.

Kanserinde (ve Tüm Kanser tiplerinde de), hastaların önceden direkt Radyasyon Onkologları ile güçlü bir iletişim kurması, radyasyonun tümör dokusu ve normal sağlıklı dokular üzerindeki olası etkileri bakımından doğru bilgilendirilmeleri ve tedavi sırası ve sonrasında çeşitli kişilerden, internetten, kulaktan dolma bilgilere meyletmemeleri çok büyük önem taşıyor. Günümüzde, 3 Boyutlu Konformal Radyoterapi (3-D CRT) ve Görüntü Kılavuzluğunda Yoğunluk Ayarlı Radyoterapi (Image Guided-Intensity Modulated Radiotherapy; IG-IMRT) gibi en modern radyoterapi yöntemleriyle tümör ve tümör riski olan bölgelere en yüksek ve en doğru doz verilebilirken, sağlıklı normal dokuların en az (mümkünse hiç) doz almalarının güvenle sağlanabildiğini de hastalarımızın bilmeleri gerekiyor.

Editör: TE Bilişim