Türk toplumunun yıllar itibariyle çürümüşlük oranında samimiyetsizlik o nispette artmaya devam ediyor. Özellikle de son 20 yıldır samimiyetsizlik ve çifte standart seviyesinin zirve yaptığına şahit oluyoruz. Bu kapsamda iktidarın samimiyetsizlik ve çifte standart konusunda nirvana yaptığı bir gerçek. Bu samimiyetsizlik ve çifte standartları saymaya kalkarsak kalınca bir kitap ortaya çıkardı. Ancak bazı samimiyetsizliklerden örnekler vermek istiyorum.

Samimiyetsizlik 1: Anayasa çalışmaları ve Anayasa Mahkemesi Kararları: Bir defa iktidar temcit pilavı gibi zaman zaman yeni Anayasa çalışmalarını gündeme getirir ve bir süre sonra rafa kaldırır. Ama samimi bir Anayasa değişikliği yapmak istemediği ortada. Eğer samimi olsa muhalefet partileri de destek olur ve TBMM’den yepyeni bir Anayasamız çıkardı. Ama ortada samimiyet göremiyoruz. Son günlerde gündemin sıkışmasıyla güdemi de değiştirmek amacı ile Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yeni bir Anayasa çalışması başlatılmak üzere. Ama yine de bir samimiyet göremiyoruz.

Anayasa Mahkemesi Kararlarına gelince aynı samimiyetsizliği burada da görüyoruz. Mevcut Anayasa gereği AYM kararlarına uymak herkesin uyması genel kuraldır. Ancak AYM eğer iktidarın hilafına bir karar vermişse o karara uyulmaması için türlü çareler aranmaktadır. Hatta AYM kararlarına uymayacaklarını açıkça ifade etmektedirler. Son olarak gündemde olan CHP Milletvekili Enis Berberoğlu konusudur. AYM hak ihlali ile Berberoğlu’nun yeniden Milletvekili olarak göreve döndürülmesi konusunda iktidar çeşitli bahaneler uydurmakta ve buna da iktidarın küçük ortağı da yangına bir bidon benzinle koşmakta bir beis görmemektedir. AYM ikinci kez Enis Berberoğlu’nun TBMM’deki görevine iadesini istedi. Ancak iktidar uzun bir süredir konuyu sürüncemede bıraktı. Ne yaptı ise baktılar ki mızrak çuvala sığmıyor, dün nihayet Enis Berberoğlu müzekkeresini TBMM’de okuttular ve Berberoğlu tekrar Milletvekilliğini kazanmış oldu.

Samimiyetsizlik 2: Pandemi nedeniyle Sağlık Bilim Kurulu tarafından ilan edilen sosyal mesafe kuralına uyma konusunda ciddi manada samimiyetsizlik yaşanmaktadır. Öyle ki sokakta üç beş kişiyi bir arada gören emniyet güçleri toplulukları dağıtıyor ve cezayı basıyorlar. Ak Parti kongrelerinde tıklım tıklım salonları dolduruyorlar. Sosyal mesafe kimsenin aklının ucundan bile geçmiyor. Sayın Cumhurbaşkanı her fırsatta toplantı ve yürüyüşlerde sosyal mesafeye dikkat edilmesi konusunda milleti uyarıyor ama konu kendi partisinin kongreleri olunca bu kuralı pek ala unutuveriyor. Hatta salonları tıklım tıklım doldurduğunuz için sizleri tebrik ediyorum diye televizyonlardan anons edebiliyor. Hani meşhur tabiriyle bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

Öte yandan Boğaziçi Üniversitesine yapılan usulsüz atamayı protesto eden gruba karşı acımasızca güvenlik güçlerini gönderiyor ve saldırtıyorlar. Sosyal mesafeye uymadıkları için dağıtıyorlar ama bu gruba karşı grup oluşturanların daha dün Beyazıt Meydanını doldurmalarına göz yumulabiliyor. Onların açıklama yapmalarına ve slogan atmalarını müsaade ediliyor ama protestocu guruba ne slogan atmaya nede konuşmalarına müsaade ediliyor. Bu çifte standart değilse nedir?

Samimiyetsizlik 3: HDP konusunda da samimiyetsizlikler yaşanıyor. Ak Parti iktidarları daha ilk günden itibaren kürt oylarına göz diktikleri için HDP veya daha önceki kürt partilerine hep sıcak bakmışlardır. Kürt oyları Ak Partiye verilirse iyi çocuklar, eğer muhalif partilere oy verirlerse terörist oluyorlar. Bizim yıkım süreci dediğimiz, iktidarın ise çözüm süreci dediği, o meşhum süreçte bile samimiyetsizlik kokuyordu. Kamuoyuna yönelik, askeri birliklere PKK ile savaşa devam deniliyordu, ama el altından onları gördüğünüz zaman görmezden gelin diye talimat veriliyordu. Bu talimatın verildiğini zamanın Başbakan Yardımcısı ve eski TBMM Başkanı Bülent Arınç tarafından televizyonlarda itiraf ediyordu.

Öte yandan HDP seçmenlerinin, 31 Mart yerel seçimlerde CHP adaylarına destek vermesi affedilir gibi değildi. HDP’nin oy verdiği partiler terörle intisaklı ilan ediliyordu. CHP’yi İyi Parti’yi ve diğerlerini HDP ile işbirliği içinde olmakla suçluyorlardı. Ama aynı seçim öncesi bebek katili Abdullah Öcalan’ın mektubu PKK yanlısı bir akademisyen aracılığı ile TRT’de okunuyordu. Yine kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan TRT’ye Anadolu Ajansı aracılığı ile çıkartılıyor ve seçimlerde kürt seçmenlerinin Ak Partiye oy vermesi konusunda telkinlerde bulunuyordu. Bu samimiyetsizliğin ve ikiyüzlülüğün dikalasıdır.

SAMİMİYET…. SAMİMİYET…. SAMİMİYET…. AMA HER KONUDA SAMİMİYET…

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE VE DİYEBİLENE